İç Çekişmeler: Çürüme ve Yeniden Doğum

İç Çekişmeler: Çürüme ve Yeniden Doğum
  • 2
    0
    0
    0
  • Her şey bir çözülmeyle başlar. Parçalanmadan doğum yoktur. Bir tohum çatlamadan filizlenemez. Bir yara kabuk bağlamadan iyileşemez. Ve insan, çürümeyi yaşamadan yeniden doğamaz.


    Çürüme, kulağa hep kötü gelir. Bozulmuşluk, yitiklik, kokuşmuşluk… Oysa doğanın kendisi çürümeyle yenilenir. Toprağın bereketi, düşen yaprağın çürümesinden gelir. Gölgesine sığındığın ağacın kökü, bir zamanlar ölmüş başka canlıların sessizliğini taşır. Ve insan da bir doğa varlığıdır. Ruh da çürür; umutlar da, inançlar da, hayaller de. Ama bu çürüme, bir bitiş değil, bir hazırlıktır.


    Kimi çürümeler görünmezdir. İçimizde sessizce başlar. Sanki sabahları uyanırken biraz daha zor kalkarız. Konuşurken kelimeler eksik, gülüşler yarım olur. Kimse fark etmez ama biz biliriz. İçimizde bir şey artık yürümüyor. Bir dönem bitmiştir. Fakat bunu kabul etmek zordur. Çünkü biz, hep devam etmek isteriz. Hep “iyi olmalı”, hep “yeni bir şey başlamalı”. Ama bazen sadece durmak gerekir. Bazen sadece çözülmeyi izlemek…


    İç çöküş, aslında dış dünyanın yıkılamadığı yerde başlar. Kaybedilmiş bir dostluk, inancın sarsılması, bir kimliğin artık taşınamaması… Bütün bunlar seni içten içe eritmeye başlar. Ve eridikçe korkarsın. “Ben kimim artık?” dersin. “Ne kaldı elimde?” Belki de hiçbir şey. Ama işte o hiçliğin ortasında ilk kıvılcım doğar. Çünkü her çürümenin içinde, bir yeniden doğum taşır doğa.


    Bu doğum sancılıdır. Çünkü yeniden doğmak, bir önceki seni gömmektir. Alışkanlıklarından, tanımlarından, planlarından vazgeçmektir. Bir mezar kazarsın kendine. İçine korkularını, geçmişini, suçlarını, keşkelerini bırakırsın. Sonra toprağı örtersin. Ve beklersin.


    Bir gün bir sabah uyanırsın. Her şey aynı gibidir ama sen farklısındır. Aynaya bakar, yeni bir göz görürsün. Aynı rengi taşır ama başka bir derinliği vardır. Çünkü sen artık yıkıldığın yerden çıktın. O çürümüşlük bir kabuk gibi düştü üzerinden. Artık daha hafif, daha çıplak, daha sahisin.


    Yeniden doğan insan geçmişini taşır ama artık onun esiri değildir. Acılarını unutmamıştır ama onlarla barışıktır. Yeniden doğan insan, artık ne tam yenidir, ne de eskisi gibi. O, bir aradalığın formudur. Hem gömülmüş hem filizlenmiş, hem susmuş hem söylemiş…


    Ve doğum sessizdir. Hiçbir çiçek büyürken ses çıkarmaz. Ama dünya onun için biraz daha güzelleşir.


    Sen de sessizce yeniden doğarsın. Kimse anlamaz. Belki sen bile bir süre fark etmezsin. Ama sonra bir bakarsın, artık hiçbir şeyi aynı yerden kırılmıyorsun.


    Çünkü artık sen, çürümüş ve yeniden doğmuşsun.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.