Kafanızı kaldırıp aynaya baktığınızda gördüğünüz şey kafanızı eğip içinize baktığınızda gördüğünüz şeyle aynı değildir. Aynada omuzlarınızın üzerindeki baş hafif ve boştur, içinizde ise ağır ve dolu. Başınızı omuzlarınızın üzerinde tutabilmek çok ama çok sıradan bir şey gibi gözükebilir, fakat bazılarımız için bu basit duruş bile bir savaştır. Dışardan sadece taşınabilir bir et yığını olarak görünen kafa aslında içinde en dolu boşluğu barındırır. Boşluk hafiftir ama ağırdır, boştur ama içine sığılmaz da. Kafanın doluluğu boşluğun belirsizliğinden ibarettir.
Bunu kime açıklamaya çalıştıysam kaşlarını yumuşakça çatarak baktılar bana, anlayamamalarını anlıyorum.
Nasıl yani madem kafan boş neden bu kadar ağır geliyor sana ?
Eğer kafan bu kadar doluysa neden boşlukta hissediyorsun ?
Başını bir et yığını olarak görüyorsan içindekileri neden bu kadar umursuyorsun ?
Bu kadar takmasana kafana, önemseme işte !
Böyle harf havuzlarında yüzdükçe boğulduğumu hissederdim ama yazdıkça söylediğim bazı şeylerin insanların içine girip yüzmek istemeyecekleri kadar derin olduğunu fark ettim. Kimse bir başkasının yaralarından akan sözlerde boğulmak zorunda değil sonuçta. Ben de karşıma aynayı alıp ona anlattım, benim sözcüklerim beni boğmadı ama yeniden yaratıp değiştirmedi de. Konuştukça dilim ağzımın içinde ağırlaştı, beynim kendi içinde kıvrıldı, ruhum eriyip kalıbından ayaklarıma doğru aktı. Doldum ve gözlerimden akan ruhum bile çözüm olmadı. Acıdı, acıdı. Doldu, taştı. Sonunda ruhumun aktığı kalıbıma başımın ağırlığı ve düşüncelerimin iştahı doldu ve beni ben yaptı.
Belirsizlik üzerimde ağırlık yapmaya devam etmesin diye başımı tuttum çıkarıp kenara koydum ama yine de kalıbıma verdiği o engebeli şekil çıkmadı. Aynanın kenarına koyduğum başım orada düşünmeye - bu düşüncelerin onu iyileştirip iyileştirip iyileştirmeyeceğine zaman karar verecek- devam ederken ben omzumdan akan kırmızı boyayla öylece kaldım ve boş hissettim. Boşluğun boşu gibi değil, huzurun oyuğuna sığınmış bir serçe kadar boş hissettim. İçimdeki ve aynadaki hala aynı değildi fakat artık dolu ve ağır olan aynanın önüne bıraktığım başımdı, içime dönüp baktığımda ise omuzumu kaplayan kırmızı boyaların arasından gözüken kalbimde özgür ve saf bir kalıp vardı.
Yorum Bırakın