Zaman, insanların en büyük düşmanıdır, denir. Ama zaman, aynı zamanda en büyük öğretmendir de. Çünkü zaman, her şeyi iyileştirir, derler. Oysa zaman, sadece yaraların kabuk bağlamasına yardım eder, iyileştirmez. İyileşmek, zamanın elinden değil, insanın içindeki cesaretten gelir.
Zaman, bir nehirdir. İleriye doğru akar, hiç durmaz. Bir anı diğerine taşır, her şey kaybolur. Ama kaybolan her şey, aslında birikmiş bir hikâyedir. Bir yara, zamanın akışında kaybolmaz; zaman onu, her akışında yeniden şekillendirir. Ve biz, her yeni güne başladığımızda, kaybolan geçmişin gölgesinde yürürüz. Her anın içindeki geçmişin yankılarını taşırız.
Yaralar, geçmişin derin izleridir. Ne kadar kapatırsan kapat, ne kadar unutmaya çalışırsan çalış, o izler bir şekilde kendini gösterir. Bazen bir müzik, bazen bir renk, bazen de bir kokuyla hatırlarsın. Yaralar, görünmeyen bir dondurulmuş zaman gibidir. Aniden erir, seni bir an içinde tekrar geçmişe çeker.
Ama zaman, yara ve iyileşme arasındaki ince çizgiyi bilmeyen bir akıştır. Bazen bir yara, zamanla büyür. O yara, ne kadar uzun süre yüzeyde kalırsa, o kadar derinleşir. Kapanmak yerine, açılır. Kapanması için gereken şey, sadece zamanın kendisi değildir; yaraya dokunan bir bakış, bir anlayış, bir içsel farkındalıktır.
Gerçek iyileşme, geçmişin acısını kabullenmekle başlar. Acının ne olduğunu anlamadan onu iyileştiremezsin. Kapatmak, bastırmak, unutmak sadece bir kaçıştır. Gerçek iyileşme, bir zamanlar acıyı hissettiğin noktaya yeniden dönmektir. O anın içinde kaybolmadan, o acıyı hissetmek, ona direnmeden yaşamak… Ve sonra, o anın içinden yeniden doğmaktır.
Zamanın en büyük derslerinden biri de budur.
Her şeyin geçmesi gerekmiyor. Bazen, geçen her şeyle birlikte bir şeyin kalması gerekir. Geçen zamanın içindeki kayıplar, yeniden kazanılacak bir şeyler bırakır. Yaralar, içsel derinliği artırır. Zaman, acıyı yok etmez; sadece onu taşımayı öğretir. Ve zamanla, taşıdığın yük bir ağırlık değil, seni daha güçlü kılan bir yük olmaya başlar.
Yaraların zamanla iyileşmesi, unutmakla ilgili değildir. Bir yara unutulduğunda, insan yalnızca o yaradan ders almayı unutur. Zaman, acıyı sadece hatırlanabilir bir mesafeye taşır. Ama insan, yaralarından öğrendikleriyle büyür. Ve büyüdükçe, yaraların acısı, bir kez daha hatırlanan eski bir dost gibi gelir.
Yaralar, bir zamanlar seni yerinden eden, bir zamanlar seni kıran şeylerdi. Ama zaman, o kırıkları birleştirir. Ve bir gün, o yarayı kendiliğinden sararken fark edersin: Artık o yara seni tanımlamıyor. Sen, onu tanıyorsun. Ve seni ne zaman kırsa, sen bir parça daha büyümüş oluyorsun.
Çünkü zaman, sadece geçmek için değil, insanı şekillendirmek için vardır. Geçen her an, kaybolan her şey, bir dönüşüm yaratır. Ve sonunda, yara bir hatıra olur; zaman da bir öykü. O öyküde, her yara, her kayıp, her acı yerli yerindedir. Ve sen, bir zamanlar kaybettiğin şeyin aslında seni nasıl yeniden bulduğunu fark edersin.
Zaman, bir yaradır. Ama o yara, seni yalnızca iyileştirmek için vardır.
Yorum Bırakın