Çıkmaza girmek aslında hiçbir çıkışın olmaması anlamına gelmez, ne kadar çıkış olursa olsun çıkacak güce sahip olamamaktır. Ölüm ve aşk dışında çoğu şeyin bir çaresi vardır ama bazen o çareyi görmek istemeyiz çünkü istediğimiz çıkış o değildir. Çıkmaz çıkamamak değil, istediğin şekilde olmaması demektir. İsteklerimizi çok önemsediğimiz, o kadar çok ki önümüzü bile doğru dürüst göremediğimiz anlarda çıkmazı yolun sonu sanarız; halbuki sadece yoldan sapmanızı ve bakış açınızı değiştirmenizi isteyen bir duvardır çıkmaz. Duvara doğru koşarak onu kıramazsınız bu yüzden de onun sizi ezmesini beklemeye başlarsınız, bu biraz çaresizliğe de benzer. O duvarı kırmaya çalışmak yerine sadece etrafından dolanmalısınız, ve evet kabul ediyorum ki bu yolu biraz uzatıp hatta değiştirebilir. Ama sonunda olmanız gereken yerde olacaksınız, bu öylece oturup boş bir duvarın yerinden oynamasını beklemekten her şekilde daha iyidir.
Güç bulamamak da çıkmaz olarak anlatılan şeylerden biridir ki bu çoğunlukla sonsuz bir döngüye döndüğü için çıkmaz gibi hissettirmesi çok normaldir. Ama bazı şeyler için güç bulmanıza gerek yok, sadece farklı bir şekilde yapmalısınız. Duvarı itmeye çalışmak için güç gerekir ama onu boyayarak bir sanat eserine çevirebilmek zaman ister. Üstesinden gelemediğiniz acıyı dönüştürün ve dinlenip o acıyı sindirdikten sonra sadece devam edin.
Herkesin bir yolu ve bu yolların çıkacağı sonlar vardır ama bir sonla çıkmazın aynı şey olduğunu asla düşünmüyorum. Son bir bitiş, yeni bir başlangıç demektir fakat çıkmaz bir döngüdür, dönüp dönüp sona veya başa -her seferinde- geri dönmektir.
Çıkmazdaysanız belki de yapmanız gereken en temel şey duvara yürüyüp yürüyüp başarısız olmayı bırakmak ve bakış açınızı değiştirmek. Bir çiçeğin o an solgun olması daha önce yaşamadığı anlamına gelmez, değerini kaybettiği anlamına da gelmez. Yeni bir bedende aynı çiçektir hala, ruhlarımız bizi terk etmezler. Çiçeğin solmuş haline değil de tekrardan açacak olan haline odaklanmaktır gereken, ruhun bedendeki ölümüne değil de acısından sıyrılıp yeni bir şeye dönüşmeye hazırlanan haline odaklanmak gibi.
Acının içinde yuvarlanmak normaldir ki hepimiz bunu zaman zaman yaşarız, ama o anlarda fark edemediğimiz bir gerçeklik var ki; her şey geçici. Fakat geçmeden önce yaşanması gerek, bitmeden önce başlanması gerektiği gibi. Acıdan, duygularınızdan, karşınızdaki duvardan kaçmayın. Onları dinleyin, bakın, anlayın ve en önemlisi dönüştürün. Çıkmaz sadece bir his, bir yanılsama, hatta korunma mekanizması. Gerçek olan, son olan, başlangıç olan, sonsuz olan sizsiniz. Sadece duvara bakın ve onunla ne yapacağınıza karar verin. İster yıkmayı deneyin - bunu kendi kendinize yapamayabilirsiniz yardımcı olacak şeyler bulmalısınız- , ister üzerine çiçekler ekin, ister boyayın, ister etrafından dolanıp geçin gidin. Dibe,çıkmaza vurmuş olmanız orada çürümeniz gerektiği anlamına gelmez aksine artık daha derinine inilecek bir dip kalmadığı için tek bir seçenek vardır, yukarı tırmanmak.
Yorum Bırakın