KIRLANGIÇ SAATİ

KIRLANGIÇ SAATİ
  • 0
    0
    0
    0
  • Bir sabah

    Kendimi uyandırmadan uyandım.

    Perdeden sızan ışık

    Zamana tutulmuş eski bir yara gibiydi.

    Duvar saati

    kendine küsmüş bir sevgili gibi durmuş.

    Akrep yelkovana yanaşmıyor

    Yelkovan saatin göğsünde uyuyor gibi.

    Yani zaman bile ilişkisini yürütmek istemiyor artık


    Camdan bakıyorum.

    Gökyüzü mavi değil

    ağlamış bir çocuğun gözleri gibi morarmış biraz.

    Bir kırlangıç dönüyor

    hem kendine

    hem geçmişine.

    Unutamamış gibi.

    Unutamıyoruz zaten.

    Unutabilenler çoktan ölmüştür.

    Ölen herkes unutur

    ama yaşayanlar taşır.


    Mutfakta çaydanlık susuyordu.

    Dibinde biriken tortu

    Gençliğimden kalma bir şeydi

    Beni hep yarım bırakan su gibi

    Kaynamamış,

    Ama eksilmiş.

    Mutfakta tost ekmeği yerine

    bir hatıra yanıyor.

    İlk öpüşmemin tadı hâlâ damağımda

    ekşi ve utanmaz.

    Kiminle olduğunun bir önemi yok artık

    kiminle unuttuğum önemli.


    Dışarıda insanlar geçiyordu

    Her biri başka bir yalnızlığa ait.

    Bir kadın

    Kırmızı ojeli tırnağıyla tutuyordu

    Alışveriş poşetini değil

    Dağılmamak için kendi kırılganlığını.

    Bir çocuk

    Babasının ellerinden çok daha büyük ayakkabılarla

    Uçurtmasız bir gökyüzünü yürüyordu.

    Ben ise

    Posta kutusuna bıraktım kendimi.

    Bir mektup gibi

    damgasız, adrese teslim edilmemiş.

    Bir kadın okusa belki

    bir kahkaha gibi katlanır sayfalarıma.

    Ama kim okur ki artık mektup?

    Herkes kendi iç sesini susturmakla meşgul.


    Evde her şey biraz yamuktu.

    Tablolar, sandalyeler, düşünceler…

    Bir tek sessizlik dimdik duruyordu.

    Konuşacak çok şey vardı ama

    Hepsi sessizliği kirletmeyecek kadar önemsizdi.

    Bir çalar saat

    Yalnızca uyandırmak için değil

    Hatırlatmak için çalarmış meğer

    “Hayat geçiyor

    Sen hâlâ burada mısın?”


    Kırlangıç dönüyor tekrar

    bu kaçıncı volta hayatın etrafında?

    Ben dizlerime sardığım bir battaniyeyim artık.

    Bir insan bazen

    Göçmeyi öğrenen bir kuş kadar bile

    Yol alamaz.

    Ve bazen bir kuş

    Bir insandan daha çok bilir

    Nereye dönülmez.


    Ah sevgili

    zaman bana şiir yazmayı değil

    şiiri yaşatmayı öğretti.

    Ve yaşadım.

    Her cümle bir sigara

    her şiir bir sabah mahmurluğu.

    Ve şimdi yalnızca şunu diyorum

    Gel

    Kırlangıç saati tam senlik şimdi.

    Zamanı değil

    beni geri al.


    Sonra her şey sustu.

    Saat yeniden çalıştı.

    Bir ekmek kızardı tost makinesinde.

    Bardaktaki çay buharı

    Ruhuma bir mektup yazdı.

    İçtim.


    Zamanı affettim…


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.