Her şeyi güzel görebilmek, meşrulaştırır da her gördüğünü. En dipte olduğunda çıkmak için çabalamayı bile denemeden dipte çiçek açtırmayı denersin. Güneşin batışını izler gece daha güvenli dersin. Çünkü kimse görmez ise seni kendi gördüğünle yetinebilirsin.
Başkalarının yargılarını giymekten kaçmaktır belki bu, kendini bir sığınağa çevirirsin. Yine de başkalarının sorunlarını çözmeye çalışmaktan kendininkilere hiç güç bulamazsın.
Sanat demeye başlarsın kendi sorunlarına, iyi hasar olsunlar diye. Bir anlamları olabilsin diye.
Hep başkaları olduğundan bu zamana kadar bilemezsin de kendinle ne yapman gerektiğini. Düşünmek istemezsin. Bu yüzden sahip olduğun her şeyi meşrulaştırırsın.
Yanacağını bile bile uçmak güneşe, öyle bir arzudur ki kurtulamazsın. Meşrulaştırırsın, arzuyu haklı kılarsın.
Dağınıktır zihnin biraz, dağınık bir zihin sanat dolu bir labirenttir, der bastırırsın. Meşrulaştırırsın bunu, dağınıklığı anlamlı kılarsın.
Üzülürsün, üzüntü ilahidir, dersin. Meşrulaştırırken inancını da eklersin.
Çaba sarf edersin, kendini yoğurur istediğin şekle getirir ya da bir ayna tutar yansımanı boyar, değiştirirsin.
Herkesçe onaylanacak bir duruma getirirsin her şeyini, kendince onaylanacak bir duruma.
Fakat sonunda kimse onaylamaz, çünkü yeni meşrulaştırmalar eskileri yıkar. Senin dünkü doğrun bugün birinin yanlışı konumundadır ve bunun hakkında yapabileceğin hiçbir şey yoktur. Zaman insanları, insanlar algıları değiştirir.
Sense öylece bakar, bugün ve yarının arasındaki değişkenliği seyredersin, bir gün tamamen kabullenilip kabullenilmeyeceğini merak edersin.
Yorum Bırakın