Şifacı ve şifahane.

Şifacı ve şifahane.
  • 0
    0
    0
    0
  • Birinin gitmesini istemenize rağmen neden size sığınmasına izin verirsiniz ? Bunu bir iyileştirme ihtiyacı olarak görüyorum. Çünkü ne zaman yaralı birini görsem onu tanımak, yarasını tanımak gibi arzular duyuyorum. 
    Bunun sebepleri var; kimsenin sizin yaralarınıza bakmaması ve o kişideki yaraya kendinizi de hazırlamak istemek gibi sebepler. 
    Her türlü yarayı açar, kanca rengini öğrenirsem o yarayı kendimde gördüğümde ürkmem. Muhtaç olmak istemiyorum. Bu yüzden tek başıma ne kadarını halledebilirsem o kadar iyi olur diye düşünüyorum.
    İlk başta amacım sadece iyi bir şifacı olmaktı; aldığım yaraların bir anlamı olması için onları başkalarında tanıma ve iyileştirme fikrini mantıklı buluyordum. Ama daha sonrasında bu şekilde kendimi yaftaladığımı be karşılığını alamadığımı fark ettim. 
    Ben şifacı değildim, şifahaneydim. Bana sığınmalarına izin verdim, istediğim onlar olmasa bile. Çünkü yaraları tanımak ve iyileştirmek beni değerli kılacaktı. 
    Fakat öyle olmuyor. Şifahane şifayı veriyor, şifayı alan ise bir daha kontrol edilmek için bile geri dönmüyor. 
    Yaralarımı kimse tanımaya uğraşmadı çünkü inançları becerikli bir şifacının kendini iyileştirebileceği yönündeydi. Merhemler, ilaçlar, iğneler, serumlar; hepsine sahiptim. 
    Gerçek şifa olan görülme ve dinlenme dışında her şeye sahiptim. 
    Şu an farklı yöntemlerle kendimi iyileştirmeye çalışabilirim fakat izler kalacak, onlat geçmez. 
    İşte bu yüzden, bu izlerin hatırlattığı saf iyi niyetim ve iyileşme ihtiyacımı gördüğüm için şunu anlayabiliyorum ki; kimseye şifa borcum yok ve onların bana can borcu dahi olsa affediyorum. Ve isteklerine kulak asıp gitmelerine izin veriyorum. 
    Sağlam ve solgun duvarları olan bir şifahane olarak kenara çekiliyorum, iyileştirdiklerimi izliyorum. 

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.