Sadece hiç yaşanmamış olan değildir ukde; yaşanabilecekken yaşanamamış olandır, ihtimali zaten yokken elden kayıp gitmiş olandır, beklerken ulaşılamamış olandır… Ukde yaşarken yaşanmamış, yaşanamamış olandır.
Ruhun en derin, en ulaşılması zor yerine atılmış bir düğümdür; öyle gelişigüzel atılmamıştır bu düğüm, iyice sıkılmıştır ki ardındaki arzu tarafından parçalanamasın. Arzuyu hapsetmek zorunluluğuna yardımcı, ihtimalsizliği kavrarken bir yandan hayal kurmaya devam etmeye olanaktır.
Bedenin en gizli, daha önce adı dahi anılmamış yerinde oluşmuş bir yumrudur; kimsenin bilmediği yerde ağzın herkese anlatmaktan çekindiklerini saklarken yumrulmuştur.
Avuçlarını gökyüzüne açtığındaki beklentidir aynı zamanda. Ukde bir şeyden çok bir beklentidir, yanıtı olumsuz olmaya mahkum bir beklenti.
Ve onu taşımak zordur. Beklerken zaten zordur fakat bekledikçe ağırlaşır, zaman sırttaki yüke alıştırır alıştırmasına fakat sırtından bir parçayı alıp da götüreyim demez. Elinden yalnızca alıştırmak gelir, bekleyen yükse zamanla bir ukdeye evrilir. Beklentinin sonu beklenilen hoşlukta hatta daha ötesinde bittiğinde bu çoşkuyu getirebilir fakat bazen öyle olur ki beklenildiğinden de kötü biter. Tahmin edilemeyecek, beklenemeyecek kadar kötü.
Daha doğrusu bekleyişin beklenmedik sonuçlanışı bunu düşündürür fakat zaman alıştırdıkça aslında sonucun başa çıkılabilecek, beklenilebilecek bir hal aldığını görürsünüz. Zamanla kabullenir, zamanla yeniden şekillenirsiniz. Ve bu şekillenmede çıplak gözle farkedilemeyecek mikroskobik bir değişim vardır. Bu değişim başka gözlere küçücük gelse de değişimi yaşayanın gözünde evlenler çoğalır, dağılır ve bedene sığamıyormuş gibi hissettirirler.
İşte bu küçük evrensel değişim; derinden bir düğüm, gizli bir yumru, ukde. İnsanı mahveden budur, insanı inşa eden budur, insanı davrandıran budur.
Yumrunun üzerinde haraket etmek, eylemlerini sürdürmek öylesine zordur ki mahvolur devam edemezsiniz.
Düğüm öyle sıkı, öyle hırçındır ki ardına geçemez, yeni bir alan inşa edersiniz.
Ukde öyle tutunmuş, öyle yaşanmışça yaşanmamıştır ki ne yapacağınızı bilemez beklediğinizden farklıca, size tanınan alanca davranırsınız.
Şunu yapın ki içinizde ukde kalmasın bunu yapın ki düğüm ve yumru sizi aralarına kıstırmasın diyemem, kimse diyemez. Çünkü her ukdenin sebebi insan değildir, bazen mevsimi gelmemiş kiraz da bir ukdedir.
Bu yüzden asıl mesele ukdeden kaçmak, düğümü kesmek ya da yumruyu kanatmak değildir; asıl mesela uyumlanabilmektir. Asıl mesele mahvolup yine de devam etmek, inşa ettiğini elinden geldiğince benimsemek, davranabildiğinizce davranmaktır. Ukdenin çevresinden dolanmak.
Çünkü zamana ne denli kızsam da zor düğümleri ancak o çözebilir, sızlayan yumruları ancak o sakinleştirici dudaklarıyla öpebilir.

Yorum Bırakın