Kan giyen beyaz bir çiçek olmak zordur. Kimse çıkıpta o kanın canın yandığı için aktığını söylemez, herkes asil ve ağırbaşlı görüntünü konuşur. Tıpkı bıçağı saplayanın itiraf etmek yerine yaranın sana ne kadar yakıştığını söylemesi gibi.
Bir süre sonra çiçek de özü olan beyazı unutur, zaman kaçıyordur ve onu yakalamak kanı asaletle taşımaktan daha zordur.
Ama çiçeğin başka çaresi yoktur, devam etmelidir. Asalet, zarafet, güç, ağırbaşlılık. Bunlar ona aittir, aynı kanı gibi.
Sırf yara onlar tarafından açıldı diye onlara hak verememelidir çiçek, onu temizlemelerini beklememelidir. Çünkü gelmezler, sonrasında ise pişkin pişkin yaranın ne de güzel iyileştiğini ne de güzel gözüktüğünü söylerler.
Bu yüzden umursamaz onları çiçek, onu yaşatan bu yersiz övgüler değil kendi kanında tattığı acıdır çünkü.
Bir gün, kan hala çiçeğin üstünde de olsa biri gelecek; altındaki beyaz yaprakları görecek onu tanıyacak.
Eğer tanımazlarsa da üzülmeyecek çiçek, onca kanın altında bembeyaz kalmak bir hayli zordur elbette kendinden bir şeyler kaybedecek.
Yine de, onu gören birileri hala var. Kanın keskim kokusu daha tamamen sarmamışken gövdesini bu birilerine seslense iyi eder. Çünkü eğer yeterince kızıllaşırsa çare elden gider.
Yorum Bırakın