Cefâpîşe.

Cefâpîşe.
  • 1
    0
    0
    0
  • Eğer birini bilmeden üzüyorsanız bu fark ettiğiniz ana kadar mübahtır fakat birini bilerek üzüyorsanız bu sizin farkındalığınızın kayıtsızlığında bir ihanet, duygusal bir günahtır.

    “Aşığını üzen sevgili” tanımlaması başlı başına çok anlamsız geliyor bana. Sevgili sevmekten gelirse üzen burada tam olarak zıtlık oluşturmaz mı ? 

    Tabii ki kelimelerde olduğu denli kolay değil gerçek hayatta bir şeyin nereden geldiğini anlayıp ona göre yorumlamak. Seni üzeni hayatından çıkar, böyle diyecekler elbet; haklılar da. Fakat nasıl üzen ? Üzmenin de binbir çeşidi var, kendini yüceltmek için üzen mi yoksa kendini fazlasıyla küçülterek üzen mi mesela ? 

    Soruları sordukça kafam daha da karışıyor. Bir Cefâpîşemiz varsa ne yapmalıyız ? İnsanları hayatımıza almak da çıkartmak da görece zordur. Ama onlarla bir şeyler inşa etmişsek çoktan yıkmak daha zordur.

    İnşa ettiğimiz birlikteliğin temelinde yatan şey aslında bize burada yıkımın gerekli olup olmadığını söyleyen şeydir. Eğer o temel gerçek bir sevgi yerine -ki bu ‘gerçek sevgi’nin bir açıklanabilecek sebebi yoktur, sadece uygun boşluğu doldurup sevilir- alışılmış huylar üzerine inşa edilmişse zaten dayanıklı değildir. Hatta öylesine dayanıksız bir temeldir ki iki yüksek sesli kalp atışı ve onu takip eden bir kalp kırılışının gümbürtüsü ile yıkılabilir. 

    Üzmeyi huy edinmiş. Huy edinmek kesin bir şeydir, bir kere değil birçok defa olduğu anlamına gelir. Öyleyse bu üzme durumu artık normalleştirilip romantize edilmiş, iyileştirilmiştir.

    İyi de sevmek zaten iyileşmek, bir nevi değişmek demek değil mi ? Öyleyse neden bırakmaz temelde yıkıcı sarsıntılar yaratan huylarını, gerçekten seven biri için aynada yüzleşme gerekmez mi ? 

    Bu soruların hepsinin yanıtsız kaldığı bir nokta olur ilişkilerde, daha doğrusu sorular yanıtlanır fakat yanıtlar tatmin edici olmadıkları için açtıkları boşluk doldurulamadan kalır. O boşluk büyür, büyür ve inşa edilmiş her şeylerini temelden tepeye yutar.

    Çünkü kırılmakta olan herkesin son bir noktası vardır, un ufak olduğu ve kırılmaktan bitap düştüğü bu nokta kişinin acıyı romantikleştirmesinin de sonudur. Acının yarattığı cefayı çekmek yerine ayrılır. Yıkılışı izler. 

    İşte o zaman gitmesi gerektiğini bilir, ayrılması gerektiğini. Yine de o ana kadar yaşadığı tüm ezilme ve ufalanmanın toz tanesi kadar parçacıkları üzerinde bir yere tutunur, onları hissetmeye devam eder.

    Cefâpîşe romantize edilmesi gereken bir kelime değil, küfür gibi tükürülmesi gereken bir sözcüktür. Cefâpîşenin hak ettiği aynasındakinin davrandığıdır, böylece anlayacaktır. Bu yüzden üzmeyi huy edinene cefa makbuldür.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.