Nasıl oluyor da bir sana söyleyemiyorum
Tüm dünyaya söylediklerimi
Bir sana söyleyemiyorum
Nasıl oluyor da bir sana anlatamıyorum
Şarkılarda anlattıklarımı
Şarkının başlangıcı bana sanki gece uyuyamamışım ve aylardır belki yıllardır kalbimi rahatsız eden bir şeyi yazmaya karar verip defterimi açmışım gibi hissettiriyor. Nasıl oluyor diye sorup sorup sessiz odamdan cevap alamayınca haykırmaya karar vermişim ve geceleri beni uyutmayan ağrımın kalbimden müziğe akmasına izin vermişim sanki.
Tüm dünyaya haykırılsa bile söylenmek istediği kişiye haykırılamadığında kelimelerin ne denli anlamsız geldiğini söylüyor bu dizelerde. Ve fikrimce şarkıcının içinde biraz da şaşkınlık var, şarkılarda anlatıp dünyaya duyurabildiklerimi sana söyleyemeyecek kadar aciz hissediyorum diyen bir şaşkınlık bu. Nasıl oluyor ? sorusu burada gerçekten de bir cevap beklenerek soruluyor ama aslında içten içe o cevap biliniyor. Sadece o kadar derinlerde ki bu cevap dünyalara da haykırılsa dışarı çıkmıyor, çıkamıyor. Söylemeye utanılıyor.
Söyle nasıl oluyor hep böyle utangaç
Söyle nasıl oluyor hep böyle utanmak
Yıldızlar kayıyor saçlarım altında
Sonra sönüyor yorgun susuz ve aç
Bu dizelerde artık sakin ve biçare bir cevap arayışından yalvarış ve isyan arasında bir yere geçiliyor. Bir cevap istenmiyor, talep ediliyor. Tüm dünyaya haykırabilen o kadın bir anda ne kadar utangaç olduğuna isyan edip öyle olmamak için yalvarmaktan çok kendine kızıyor. Hep utangaç olduğunu söylerken aslında bu hep şarkıda söyle denilen kişiyi işaret ediyor bence. Onun yanında hep utangaç, onun yanında hep utanmak. Bir önceki dizelerde tüm dünyaya söylediklerini bu kişi karşısında söylemeye öyle bir utanıyor ki şarkıcı kendini onun karşısında hep utangaç olarak nitelendirip bunun sebebini aramaya başlıyor, bunun nasıl olduğunu merak ediyor.
Yıldızların saçlarının altından mı yoksa üstünden mi kaydığına karar veremediğim üçüncü dize de yıldızların düşünceler ve hisler için bir benzetme olarak kullanıldığını düşünüyorum. Hisler mi ellerimden kayıp gidiyor yoksa ben mi hissizleşiyorum der gibi. Ya da doğrudan ışık anlamında kullanılmış olabilir, saçlar anıları saklar derler belki de güzel ve parlak anıların kayıp gittiğini anlatmak istemiştir, o kişiyle ilgili tek taraflı olabilecek hislerini barındıran anılar. Yıldızların kaydıktan sonra tamamen sönmesi ve aç kalması ise aslında sorularının ve hislerinin ifade edilememiş ve aç bir şekilde kaldığını anlatıyor. Hisler anıların barındığı saçlardan kayıp gidiyor ve yanıtsız kaldıkları için sönüyorlar ve aç ve susuz kalarak zamanla neredeyse tamamen yitiyorlar.
Hem utanmaz
Hem utangaç
Tüm dünyaya söyleyebilecek kadar utanmaz olduğu şeyi söylemesi gerekene söyleyemeyecek kadar utangaç.
Nasıl oluyor da yanında
Ben olamıyorum
Bir yabancıyla
En yakın olurken
Yanında ben olamıyorum
Nasıl oluyor da
ilk önce
Binlerce insana çığlıklarla
Seni sevdiğimi
İlk önce sana
Söyleyemiyorum
Bu dizelerde şarkıcının söyleyemecek kadar utangaç fakat çığlıklarla haykırabilecek kadar utanmaz olduğu şeyin sevgisi olduğunu öğreniyoruz. Ve şarkıcının başından beri isyan ettiği ve sorguladığı şeyin seçilememek, sevdiğinin yanında olamamak olduğunu anlıyoruz. Bir yabancıyla sevdiğinin en yakın olduğunu görmek ise kendine sitem ettiriyor biraz da onu, nasıl oluyor da diye sorup durmasanın sebebi bu. Yanıtını bildiği bu sorunun cevabını dile getiremediğinden de sevdiğine söyle diyor. Binlerce insana çığlıklarla anlatabildiği sevgiyi sevdiğine söylemeyi beceremediğinden onunla yakın olan başka bir yabancı oluyor, binlerce insandansa sevdiğine söylemesi gerektiğini bilse de bunu yapamıyor. Söylemediği için bir yandan kendine kızarken bir yandan da neden böyle yaptığını anlamaya çalışıyor.
Işık yılları geçerken
Yolculuk salıncaktayken
Yerden göğe el sallanırken
Dünyayla sevişirken
Söyle nasıl oluyor karşında utangaç
Söyle nasıl oluyor dizlerim titriyor
Yıldızlar yağıyor saçlarım altın taç
Sonra duruyor yorgun susuz ve aç
Nasıl
Zaman ve anılar geçip giderken şarkıcı bir ileri bir geri bir salıncak misali gelecek ve geçmiş arasında sallanıyor. Yerden göğe el sallamak dediği aslında utangaçlığı yüzünden asla ulaşamayacağını bildiği hayalleri, onlara bakıp el sallıyor çünkü hayallerini elde edemeyecek kadar utangaç olsa da aynı zamanda onları sahiplenecek kadar utanmaz. Bu dizelerdeki dünyayla sevişmek bana bir sitem gibi geliyor, “dünyanın kendisiyle sevişsem bile seninle asla bir olmayacağım, olamam.” der gibi bir hali var şarkıcının. Devamında da dizlerinin titremesi ve karşısında utanmasından dünyaya sahip olacak kadar utanmaz ama sevdiğine ulaşamayacak kadar utangaç olduğunu net bir şekilde anlıyoruz. Şarkıcı yıldızların kaymayı bırakıp saçlarına yağmaya başladığını söylerken bir önceki yıldızlarla ilgiyi dizeye gönderme yapıyor, orada yıldızların elinden kayıp gitmesine izin verdiği için burada da onları tutamayıp eski anılar olarak gözlerinin önünden yağmalarını izliyor. Saçlar anıları saklar sözüne bağlı kalırsam altın taç söylemini şarkıcının sevdiğine olan anıları olarak yorumlayabilirim, saçlarında barınan anıların , sevgisinin neden olduğu hislerinin zenginliği ve güzelliğini böyle anlatıyor olabilir. Belki sevdiğine de utangaçlığımı kır demek istiyordur, seni öyle seviyorum ama sen bir yabancıylasın ve ben buna kızmaya cüret edecek kadar utanmazım.
En sonunda söylenmemiş duygular yüzünden anılar ve hisler susuz ve aç kalıyor. Bu sefer yorgunlar da çünkü karşılık alamamalarına rağmen aşkı bırakamadıklarından bitkin düştüler. Yüksek ihtimalle bu yorgunluk ve açlık yüzünden yakında tamamen yitip yalnızca geçmişi yansıtan bir taç olarak kalacaklar. Ve şarkıcının elinde geçmişine bakıp nasıl diye sormaktan başka bir çare kalmayacak.
Çünkü o hem utanmaz, hem utangaç.
Özetlersem bu şarkı karşılıksız olup olmadığıdan emin olunmayan bir sevgiyi anlatıyor ve şarkıcı utangaçlığı yüzünden yapamadıklarının utanmazca hesabını soruyor.
🎶
Yorum Bırakın