Kelebeğin bilinç akışı gazetesi.

Kelebeğin bilinç akışı gazetesi.
  • 0
    0
    0
    0
  • İçindekiler

    Sıradanlıktaki normallik ve o normallikteki huzur.

    Güneşin altında uyumak.

    Ellerimde koca bir çiçek buketiyle görülmüyorum diye mi ? 

    İmzalı kitaplar.

    Kafalardan daha dolu çantalar.

    Yaşlanınca o kitabı tekrar okuyacağım.

    Kedilerle sohbet. 

    Kaşlarımı çatmadan yazamıyorum. 

    Sonunda olman gereken yerde gibi hissettiğin ve orada olduğunu bilmenin verdiği rahatlık.

    (Fotoğrafların tamamını pinterest uygulamasında bulabilirsiniz !)

    Sıradanlıktaki normallik ve o normallikteki huzur. 

    Kendileri olmaktan çekinmezcesine umursamaz gözüken insanları seviyorum, toplum onlara baktığında giydiklerini veya ilgi alanlarını beğenmeyecek olsa da bunları göstermekten çekinmeyen insanları, dağınık saçla sokağa çıkıp bunun normal olduğunu kavramamı sağlayanları veya her gününü mükemmel geçirmese de yaşamdan bıkmayanları. Yaşamın ne olduğunu anlamasalar dahi ondan kaçmayanları, korksalar da korkmadıklarının üstünde yaşadığını hissetmeyi bilenleri. Akışta olan insanları seviyorum, suyun gidip gitmediğini umursamadan devam edenleri. Günlük aktivitelerinden bıkmak yerine içlerinde imkansız gözükse bile bir parça mutluluk bulanları. Sıradan insanları seviyorum; sıradanlıklarını değerli kılanları.


    Güneşin altında uyumak.

    Güneşin sıcaklığı ve yaz günün mayışmışlığı ile uyumak gibisi yok, çimlerin üzerinde uzanırken ne denli açıkta ve savunmasız gibi dursak da güneş derinin altından ruha sızan bir şey gibi gelir bana hep. Sanki kimse ışık yüzünü size dönmüşken sizi incitmeye yeltenemez, sanki bir rüzgar esip teninizi incitmeye çekinir. Güneş sıcağıyla bedeninize vurup sizi bir kediyi sever gibi nazikçe sever, ruhunuzun üşümüş noktalarına sızarak tatlı ışıklarıyla sizi uyutur ve bu uyku sürecince derinizin ne denli yandığının bir önemi yoktur. Ruhunuz ısınmıştır sonuçta, deriniz kavrulmuşsa n’olmuş. 


    Ellerimde koca bir çiçek buketiyle görülmüyorum diye mi ? 

    İnsanlar sevilmediğimiz, sevilebilir olmadığımız kanısına nereden varıyor sahi ? Gerçekten sevilemez biri olarak gözüküyor olamayız sonuçta, o kadar mı dışa vuruyoruz çekilmezliğimizi ? Yoksa bir şey gördüklerinden değil görmediklerinden mi, kimse buna bir şey almıyor etmiyor diyip bir köşeye iteliyor ve hor mu görüyorlar acaba. Ellerinde çiçek buketleriyle eve dönen bir sürü insan var sonuçta ama ben bilmiyorum o buketleri. Belki de bu yüzden sevilmediğimi ve sevilebilir olmadığımı düşünüyorlar. Kocaman bir çiçek buketine bile layık görülmeyen biri. 


    İmzalı kitaplar.

    Yazarı tarafından imzalanmış bir kitaba sahip olmak yazarın “Okuduğunu ve anladığını biliyorum.” demesini görmek gibi. Belki de çok romantize ediyormuşum gibi gelecek kulağa, belki yazarların sizi hatırlamadığını düşünüyorsunuz, belki haklısınız. Fakat ben bir gün yazar olduğumda ve birisi elinde kitabımla bana doğru yürüdüğünde hafızam hatırlayacak kadar güçlü olmasa da o insanın gözlerinden ruhuna bakacak ve “Beni okumuş ve anlamış.” diyeceğim sonra da imzamı atacağım. Kitabın bana ait olduğunu belirtmek için değil, anlaşıldığını ve gerçekten okunduğunu belirtmek için. 


    Kafalardan daha dolu çantalar.

    Kocaman bir çanta alıp içine kullanmayacağımız kadar çok şey doldurmanın rahatlığı kocaman zihnimize kullanmayacağımız kadar çok bilgi doldurmanın rahatlığıyla aynı; yeterli hissettiriyor. Elimi çantama attığımda o kitabı bulabilmekle, elimi zihnime attığımda o bilgiyi bulup çıkarmak aynı tatmini veriyor fakat ikisi de kendi içinde oldukça zor. Biri omzunuzu diğeri başınızı ağrıtıyor.


    Yaşlanınca o kitabı tekrar okuyacağım.

    Yaşlanınca okuduğum tüm kitaplarımın en azından birkaç sayfasını karıştıracak ve hala aynı şeyleri hisseden taze bir zihnim mi var yoksa çoktan olgunlaşıp meyve verdim ve kendi kitabımı mı yazdım mı bakacağım. İki durumda da sorun etmeyeceğim; sonuçta artık yaşlı bir kadınım, yıllarımı okuyabildiğim kadar çok okumak ve yaşamın tadını çıkarmaktan başka yapacağım bir şey yok. 


    Kedilerle sohbet. 

    Küçükken kedilerle hatta karıncalarla konuşurmuşum, hala da yaparım. Kedilerin dinlediğine eminim, sokakta rahatsız etmeyeyim diye hafifçe uzağına oturup çene çalmaya başladığımda kalkıp gitmediklerine göre dinliyorlar; konuşabilseler yapacakları yorumlardan memnun olur muyum emin değilim ancak dinlediklerinden eminim. Anlıyor gibi bakıyor kediler, bazen rahatsız etme git başımdan der gibi. Yine de dinliyorlar, hatta bazen hissediyorlar. Kedilerle sohbet tek ağızdan olabilir pekâla ama konuşamıyorlar diye sohbet etmiyoruz demek doğru olmazdediğim gibi; en azından dinliyorlar ve siz konuşurken çekip gitmiyorlar.


    Kaşlarımı çatmadan yazamıyorum. 

    Yazarken hep kağıtla inatlaşır gibi kaşlarımı çatıyorum, aslında bunu kağıtla inatlaştığımdan değil sözcüklerin hislerimi yeterince gizlemediklerini düşündüğümden yapıyorum. Ben sözcüklerle didişirken kağıt ve kalem arada kalıyor, kalem yazsa mı yazmasa mı bilemiyor. Bazen sözcükleri öyle perdeliyorum ki onlarda kendilerini anlamıyor. Hep kaşlarım çatık yazarken, ben ciddi ve şapşal bir suratla yazarken sözcükler sonunda kağıtla buluşup seslendirildikleri için mutluluktan mürekkebi etrafa saçıyor. 


    Sonunda olman gereken yerde gibi hissettiğin ve orada olduğunu bilmenin verdiği rahatlık.

    Ben ne istiyorum ? Bu cevabı çok basitmiş gibi görünerek bizi kandıran ve sorulduktan sonra gizli gizli kararsızlığımıza kıkırdayan soru birçoğumuzu çeşitli yollara sokmuş çıkarmış, yanlış ve doğruyu birbirinde kaybetmemize neden olmuştur. Belli bir cevabı olmayan bu sorunun zaman zaman cevapları bulunur ama bu cevaplar dönemseldir, bütünü kapsayacak o cevabı bulmak asıları alır herhalde. Yine de, o dönemsellikte bir huzur var. Ben ne istiyorum ? Şu an kırmızı kazağımın içinde dizi izlemek istiyorum, yarın bir kitabı isteyeceğim, ertesi gün aşkı isteyeceğim, onun ertesi gün… Ne istediğimi buldukça sıradaki isteğime geçeceğim. Fakat, eğer bir an olsun, sadece ufacık bir an olsun durup da istediğinden emin olduğun şeyi elde ettiğin anın tadını çıkarırsan olman gereken yerde hissedersin, istediklerinin getirilerinin değerini bilirsen olmak istediğin yerlere gitmeden önce de memnun olur; yolculuğunu memnun geçirirsin.

    🦋


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.