Bağımlılık yaptığı bilinen bir şeyi, bağımlılık yapan birini bırakmak öyle kolay değildir; isterseniz bağımlılığın paketine kehanet diye yazın ölümü, ister o kişinin alnına etiket diye.
Alışkanlıkları bozmak zordur; o alışkanlıkların sonunda paramparça olacağını bilmek ve bu yüzden bırakmak zorunda olmak daha da zordur. Çünkü böyle bir durumda vazgeçmek bir seçim veya istek değil zorunluluktur. Yaşamak istiyorsan alışkanlığı öldürmen gerekir, alışkanlığı bırakamayacak kadar çaresizsen de dumanı son nefesine kadar yutman.
Her şey gibi “bırak” demek de dile kolaydır, eyleme geçiremezsin. Her gün o paketin dışındaki sana saçma gelen yazıyı okusan da, o alındaki “ben sana zarar veriyorum.” yazısına maruz kalsan da eyleme geçemezsin çünkü bacakların alışkanlıklarını terk edemeyecek kadar çaresizdir. Tutmazlar.
Alnında bu yazıyla dolaşıyor, paketine bu fontla bu yazıyı kazıyor peki kendi uyarısını hiç mi dinlemiyor bu bağımlılıklar, alışkanlıklar ?
Dinleyip dinlememek gibi bir dertleri yok bana kalırsa, umursamıyorlar. Çünkü o yazının amacı seni kurtarmak değil, kendini sorumluluktan azat etmek. Bir gün ciğerlerin ölümle göz göze gelirse, bir gün yüreğin bu bağımlılığın ağırlığını taşıyamazsa diye önlem almak ve bu uyarıyla kendi oluşturdukları bağımlılıktan sıyrılmak.
Umrunda bile olmadığımız bu şeylerin neden peşinde koşuyoruz, neden soluğumuzu varlıklarının en uç noktasına kadar ulaştırıp oradan bir anda aşağı indirerek harcıyoruz ?
Çünkü alışkanlıklarımızı terk ettiğimiz an yüz yüze geleceğimiz bilinmezliktense bildiğimiz iblislere; bildiğimiz bağımlılıklara sığınmayı daha kolay görüyoruz.
Ayrıca bazılarımız öyle aç ki bir şeye ait olmaya veya bir şeyin ona ait olmasına uyarıyı lütuf sayıyorlar; sonlarının ölüm olacağını bile bile tutunuyorlar. Tutunmaları gerek, aksini bilmiyorlar; aksinden korkuyorlar. Düşmektense ellerini sivri çıkıntıları olan dallara batırıp acıya alışıyorlar. Ve acıya alışan acıyı yaşatandır. Bu yüzden tutunuyorlar, bırakamıyorlar.
Parmaklarınızı o sigara paketine veya o kişinin omzuna attığınız bir sonraki an gördüğünüz o yazıya sadece bakmayın; onu gerçekten görün. “Seni öldürebilirim, hemen uzaklaş.” diyen o omuzları ellerinizin altında parçalayın. Zor olduğunu biliyorum fakat aksi takdirde bir gün o paketteki kehanet, o alındaki etiket kendini gerçekleştirdiğinde çok geç olabilir. Ve bu gecikmişliğin gözyaşlarını ne o paket tutar ne de gecikmişliğin sarsıcı gözyaşlarıyla o omuzlar sarsılır, geride yalnızca tutunduğu dal sonunda kırılmış beden kalır.
Yorum Bırakın