Eline yüzüne bulaşan, yakınlık kurup bir türlü bağ kuramadığın o uzak, yavan ilişkiler...Her yeni tanışma, yüzeyde kalan, derinleşmeyen süreçler… İnanılmaz yorucu ama en çok da umut kırıcı.
Tanışıyorsun, anlıyorsun ki hala eski sevgilisini unutamamış çıkıyor.
Konuşuyorsun,evli olduğunu sonradan söylüyor.
Zaman geçiriyorsunuz ama sorumluluk almıyor.
Bu nasıl bir döngü? Böyle ilerleyemeyiz yalnız.
Seni seveni sen sevmiyorsun.
Senin sevdiğin seni sevmiyor.
Ne olacak, ne istiyoruz birbirimizden?
Böyle mi olacak hep? Tanışalım, konuşalım, gezelim sonra bitirelim. Sonra bir başkasıyla aynı döngüye yeniden.
Öff yani.
Yirmi yedi yaşımda, hiç evlenmemiş, kedisiyle köpeğiyle yaşayan tüm yaşı büyük insanları o kadar iyi anlamaya ve onlara büyük saygı duymaya başladım ki anlatamam.
Çünkü çoğu, sadece “bir ilişkisi olsun” diye biriyle olmuyor.
Sırf evlenmek için saçma sapan bir aile kurma yoluna da girmiyor.
Belki onlar da ilişkiyi beceremiyordu.
Belki de denk geldikleri insanlar hep bu yazdıklarıma benziyordu.Bilmiyorum.Ama ne olursa olsun, kendi çizgilerinden çıkmayıp, kimse için bir hayal kırıklığı olmadıkları için saygı duyuyorum onlara.
Bir bakıyorsun karşındaki otuzlarında, yanlış bir evliliğin içinde, ama başka birine tutulmuş, başka biriyle bağ kurmuş.
Bir bakıyorsun, ne istediğini bilmiyor.
Keyfine bakıyor sadece.
Sahipleniyor gibi yapıyor ama asla bir ilişkiye dönüştürmüyor. Ee, yani?
Neden? Çünkü ciddi değil. Günübirlik tatlar derdinde. Vizyonu bu kadar.
Neyse… say say bitmez.
Burada durumlar biraz gergin anlaşıldığı gibi.
Dolayısıyla söyleyeceklerim bu kadar.
Teşekkürler.
Yorum Bırakın