(bir yoldaşın ardından, hiçbir yere gönderilmemiş bir şiir)
dağın eteklerinde bir ses duydum
senin sesindi
bir halkın boğazına sıkışan ilk harf gibi çatallı
yıllarca yasaklanmış bir ağıtın
yeni başlayan cümlesiydi.
şehre haber gelmedi.
gelmez.
çünkü burası
sadece ölümleri konuşur
yaşamı sansürler.
adını kısık söylediler
ki yankı yapmasın duvarlarda.
ama ben biliyorum
her taşın altında
senin bir adımın kaldı.
her gecede
senin bir gölgen saklanıyor.
seni “bir terörist” diye andılar
haberlerde
ama ben seni
bir ekmek sırasının sonundaki sabırdan tanıyorum.
bir annenin oğluna sarılamayışından
bir kız çocuğunun gözyaşında
“baba” diyemeyişinden.
sen hiçbir zaman kahraman olmak istemedin
yalnızca
“biz” diyebilecek bir halkın sesi olmak istedin.
ama sen konuşunca
sustular.
ama sen sustuğunda
biz çığlık olduk.
dağlarda sana kardeş diyenler
şimdi şehirlerde kod adıyla anılıyor
mezar yerin yok —
çünkü bu toprak
senin ölümünden bile korkuyor hâlâ.
ve biz
bir duvar yazısı kadar kısa
bir gece operasyonu kadar sessiz
bir sokak lambası kadar yalnızız şimdi.
sen gittin.
belki Cudi’de,
belki Gabar’da bir kayanın altında
sıkılmış dişlerinle toprağı hâlâ tutuyorsun.
bilmiyoruz.
ama senin gözlerin
bir halkın sabrını taşıyordu.
ve bu sabır
eninde sonunda
bir dağ kadar büyür.
ben şimdi bu şehirde
bir takvim yaprağına adını kazıyorum.
her 21 Mart’ta
biraz daha çoğalıyor gözlerin.
her kurşunda,
bir harf daha düşüyor gökyüzünden.
ve biz
eksilen her yıldız yerine
bir kelimeyle direniyoruz.
sen,
bir halkın sessiz tarihinden koparılmış sayfaydın.
biz seni
geri yazıyoruz şimdi.
çünkü bir halk unutursa,
önce dil ölür,
sonra ağıt,
en son
kendisi…
Ve biz bu uğurdan gidenleri unutmadık.
Şimdi adlarınızı Barış’a yazıyoruz…
Yorum Bırakın