Eğer sağlıklı bir ailede büyümüşsek, hayata karşı daha pozitif, sorunlarla başa çıkarken daha çözüm odaklı olabiliyoruz. Keyif almaya, anı yaşamaya daha açık oluyoruz. Destekleyici bir aile ortamına sahip olan çocuk, kendine daha fazla güveniyor, insan ilişkilerinde daha başarılı oluyor ve özellikle kendiyle kurduğu ilişkide daha şefkatli davranmayı öğreniyor.
İnsanın kendi potansiyelini keşfetmesi yaşamının belki de en derin anlamlarından biri. Eğer sizi her halinizle kabul eden, şefkatli, kızgınlıkla sevgiyi birbirine karıştırmayan bir aileniz varsa, kendinizdeki olumlu-olumsuz her yönü daha kolay keşfeder ve yargılamadan kabul etmeyi öğrenirsiniz. Bu da kendinizle barışık bir hayat kurmanızı kolaylaştırır.
Diğer kültürlerde aile yapısı nasıldır çok derin bir bilgim yok ama bizim toplumumuzda özellikle Türk aile yapısında sevgi çoğu zaman kontrol ile karıştırılıyor gibi geliyor bana. Çoğu aile sevgilerini çocuklarına maddi şeyler sunarak ya da biz senin için en iyisini biliriz diyerek göstermeye çalışıyor. Ancak bu tutum çocuğun gerçek ihtiyaçlarını görmekten epey bir uzak. Yüzeyde yaşanılan durumun üstünü bu şekilde kapatmaya çalışarak kaçmak, derindeki yaraları fark etmek ve bunu düzeltmek için sağlıklı bir şeyler yapmaktan çok daha kolay geliyor onlara. Belki de hep bu şekilde sorunları çözemedikleri için bunu yapmayı da bilmiyorlar çünkü öğrendikleri bu değil. Ama şu anda konumuz neden böyle oldukları değil. Sonuç olarak bu şekilde hem kendilerini hem çocuklarını kandırarak o sorunun çözüldüğüne inanıyorlar.
Bir yetişkin olarak belli bir yaşa gelmişseniz ve hala ailenizle yaşıyorsanız, kendi kimliğinizle aile değerleriniz arasında çatışmalar baş göstermeye başlıyor. Yaptığınız seçimler, kurduğunuz arkadaşlıklar sanki onların onayından geçmek zorundaymış gibi hissettirilirken istemediğiniz yönlendirmelere de maruz kalabiliyorsunuz. Oysa karşınızdaki de bir yetişkin. Normal bir zekaya ve iradeye sahipseniz zaten doğru-yanlış ayrımını yapabilir ve kendi kararlarınızı alabilirsiniz.
Bir hocam “Yalanın olduğu yerde iki yüzlülük vardır” derdi. Gerçekten de öyle. Eğer bir ortamda kendiniz gibi olamıyorsanız, sadece uyum sağlamak için rol yapmanız gerekiyorsa orada yavaş yavaş yalanlar filizleniyor ve bir bakmışsınız ki siz de o oyunun bir parçası haline gelmişsiniz. Bu yaptığınız uyumlu olmak değil, sadece taktığınız bir maske.
Evet, bizi doğuran ve büyüten insanlar kıymetlimiz. Ama biz onların "sahip olduğu" bir eşya değiliz. Hepimiz ayrı bireyleriz. Sevgi, sahip olmak değil; alan tanımak, saygı duymak ve şartsız kabul etmektir.
Yorum Bırakın