‘Topuklayan Efe’ Bize Neyi Anlatıyor?

‘Topuklayan Efe’ Bize Neyi Anlatıyor?
  • 0
    0
    0
    0
  • Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı’nın AKP’ye katılması, Türkiye’nin içinde bulunduğu baskı ortamı ve kendisinin iktidara yönelik önceki sözleri de düşünüldüğünde, ülkenin ahvali hakkında bize çok önemli şeyleri düşündürtüyor.

    AKP’nin muhalefet partilerinden milletvekili, belediye başkanı, üye vs. ‘transfer’ etmesi görülmedik şey değil. Meclis aritmetiğindeki avantajlı konumunu güçlendirmek için ekseriyeti sağ partilerden olmak üzere milletvekillerinin, üstelik kendilerine büyük bir hürmet de gösterilerek AKP’ye geçtiklerini daha önce yaşamıştık. Bu milletvekilleri şanslıydı gerçi; çünkü Erdoğan’ın kendisini ikinci turda destekleyeceğini açıklayan Sinan Ogan’in gayretli davranışlarını “bizim için bir eleman gibi çalışıyor” şeklinde yorumladığını da biliyoruz. Bu açıdan, rozetlerini bizzat “dünya lideri” olarak gördükleri Erdoğan’dan aldıkları törenlerle AKP’ye katılmaları kendileri için mutluluk verici bir durum olsa gerek – onlara oy veren muhalif seçmen içinse bir o kadar trajik.

    ‘Topuklu Efe’ Çerçioğlu’nun payesine maalesef bunlardan – tam olarak – hiçbiri düşmedi. Daha bu kararı ‘resmi’ olarak açıklamadan evvel medyada kendisine korktuğu, tehdit edildiği, sindiği yönünde bir algı çalışması yapıldı. Üstelik ekseriyeti muhalif olsa da birçok gazeteci tarafından belediyede karıştığı iddia edilen yolsuzluklar basında ve sosyal medyada yer aldı. Çerçioğlu’nun kendisinin ne kadar önemsediğini bilmediğimiz itibarı halk nazarında sıfırlandı. Öyle ki Özlem Çerçioğlu’nun şu son birkaç gün içinde laik - cumhuriyetçi insanların hayalindeki kahraman imajının; yolsuzluklara karışmış ve her fırsatta tarihin sıfır noktasında olduğumuzun söylendiği bir ortamda, korkan, ‘pısan’ ve kendisine oy verenlere ihanet eden birine dönüşmesi düşünüldüğünde; yaşanılan durumun ne denli bir dram olduğu daha iyi anlaşılabilir.

    Fakat bu elbette Çerçioğlu’nun çok öncesinde düşünmesi gereken ve aldığı kararın sonuçlarından yalnızca bir tanesi. Bundan sonraki hayatında vicdanen rahat olup olmayacağı kendisinin problemi olacak.

    Çerçioğlu, demokrasi tarihimize oyunu aldığı vatandaşın bir temsilcisi olarak; onların isteklerine, kırmızı çizgilerine, değerlerine taban tabana zıt eylemler içerisine girmiş siyasetçilerden biri olarak adını yazdıracak.

    Ve vatandaş olarak, politik bilincimizin farkına varmadığımız sürece Çerçioğlu türünün ne ilk ne de son örneği olacak.

    Bu tarz muhalefet partilerinden iktidar partisine geçen siyasetçiler için ‘transfer’ denmesi; bana menajerlik ‘oyunları’ başta olmak üzere pek çok kirli işin döndüğü futbolu ve futboldaki transferleri hatırlatıyor.

    Türkiye’de futbol ve hayatın kesiştiği noktalardan birisini, Çerçioğlu ve onun ardıllarında gördüm/görüyorum. Yıllarca formasını giydiği, “kolumu kesseniz kanım x takımın rengi akar” diyen futbolcuların; ezeli rakiplere transfer olması gibi bir durum bu aslında.

    Yahut Çerçioğlu olayında ne kadar geçerli olduğunu henüz bilmediğimiz, mevki ve makam için partisini değiştiren insanların durumu; daha fazla para için transfer olan futbolcuların kaderine benzemiyor mu?

    Bütün bu durumlarda, olayların aktörlerinin dışında gerçekleşen bir hayal kırıklığı karşımıza çıkıyor. Futbolda taraftarlar, siyaset sahnesindeyse vatandaşların oy verdiklerine karşı bir hayal kırıklığı yaşadığını gözlemliyoruz. 'Onların' yaptığı bu eylemi, 'onlara' yakıştıramayan milyonlar öfke ve hayal kırıklıklarını küfürle, hakaretle ve başka yollarla gösteriyorlar. Ve futbolun taraftarlar, siyasetin de vatandaş için yapıldığını düşündüğümüzde; bu iki alanın 'asıl' sahipleri her defasında 'mağdur' oluyor.

    Demokrasi serüvenimize baktığımızda vatandaşın oy verdiği siyasetçiler eliyle hemen her zaman 'mağdur' edildiğini tespit etmek mümkün. Sözünü tutmayan siyasetçilerin bir imge olmaktan çok bir olgu olarak karşımıza çıktığı ülkemizde, vatandaşın temsiliyetinin ne kadar gerçekleştiğine verilecek cevaplar hiç de iç açıcı olmayacaktır elbette. Üstelik buna, 'neredeyse' 10 yılda bir gerçekleşen darbeler zinciri eklendiğinde, bu temsilin gücünün ne kadar daraldığı da ortaya çıkacaktır.

    Çerçioğlu yalnızca günümüz konjonktürünün bir ürünü değil işte bu yüzden. O, baştan beri bozuk kurulmuş bir demokrasi kültürünün ormanında yeşeren bir fidan sadece. Elbette günümüzde siyasetin bir sınıf atlama aracı olarak araçsallaştığı doğrudur ve siyasetçi - vatandaş arasındaki ayrılık belirgin bir şekilde derinleşmiştir, dolayısıyla Çerçioğlu'nunki gibi 'transferler' daha bir 'korkusuzca' yapılabilir. Fakat bu denli kendi seçmeninin asla kabul edemeyeceği eylemler içerisinde bulunmak Türk siyasetinde neredeyse bir gelenek olmuş, çıkmıştır.

    'Topuklu Efe' imgesindeki gibi ayakları yere sağlam basan, başı dik siyasetçiler; yalnızca sırtını halka dayayan, buradan devşirdiği güç ve sorumluluğun farkında olan insanların vatandaş tarafından 'fark edilmesi' ve desteklenmesiyle kendine bir yer edinebilir bu ülkede. Yoksa 'Topuklu Efe'nin daha çok 'topukladığını' görürüz.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.