İçedönük Olmanın Utancı

İçedönük Olmanın Utancı
  • 4
    0
    0
    0
  • Yıl 2020. Zamanlardan pandemi. Evden çıkılmayan günler, hatta aylar. Yasağın psikolojisi ve hastalığın kaygısı ortadan kalkınca geride bir şeyin tozu kalıyor herkeste: Bazıları için “evde ne yapacağım”ın dayanılmaz ağırlığı, bazıları için adlandırılamayan ve gizli bir utanç hissettiren bir rahatlama.

    21.yüzyılın ışık hızına ulaşmaya çalışan dinamik akıntısı dünyanın hiç olmadığı kadar dışadönük olmasını sağlıyor. Bir apartman dairesinin sıkışık bunalımına sığamayan ruhlar, birikemeyeceğinden emin oldukları parayı dışarıda yeni bir hayatın umudu için tohum olarak saçıyor.

    Bu toplumda yalnız kalmayı seçmek hatalı.

    Sessizlik istemek bencillik.

    Ve evde kalmak sonsuza kadar sıkıcı.  

    İçedönüklük Hiçbir Zaman Doğru Anlaşılmadı

    Çoğu zaman içedönüklük, sosyal beceri eksikliğiyle, asosyallikle ya da utangaçlıkla karıştırılıyor. Hatta kimi zaman depresyonla bile eş tutuluyor. Bunlar bambaşka kavramlar olmasına rağmen içedönükler için geniş bir spektrumda bir sürü etiketle sınıflandırılmanın tehlikesi bugün bile devam ediyor. Oysa Jung’un tanımına göre içedönüklük yaşam enerjisini içe yöneltmek ve içten almaktır ve yine Jung’a göre içedönük ya da dışadönük oluşumuz hayat boyu kalıcıdır.

    Eğer birbirimize sonsuz anlayışımızın ve buna karşılık sıfır önyargımızın olduğu, zihinlerimizin boş bir levha olduğu bir dünyada yaşayasaydık belki dışadönükler ve içedönükler olarak birbirimizi daha kolay anlayabilirdik. Ancak öyle değiliz ve maalesef bu iki grup birbirini anlamakta zorlanıyor.

    2020 yılında evlere kapanmamız gerektiğinde pek çok insanın evde ve kendiyle ne yapacağını bilmediği ortaya çıkmıştı. Bu dönemin sosyal medyasında içedönük ve evde kalmayı seven kişilerin espriyle karışık birçok serzenişini hatırlıyorum. Çünkü hayat ilk kez onların bildiği yerden sormuştu. Dışadönükler evde kendilerini “oyalama”nın yollarını ararken benim gibi birçok içedönük sanırım çoktan mısırını patlatmış, favori dizisini izliyordu.

    Ama pandemi ile birlikte içedönüklerin kısa süren saltanatı da sona erdi. Dünya dev bir hırsla ve her zamankinden daha büyük bir iştahla dışadönük bir yer haline geldi tekrar.

    Bu Dünya Dışadönüklerin Dünyası 

    Gerek iş hayatında gerek sosyal medyada gerekse sokaklarda aslolan dışadönüklerdir. Günümüzde çoğu şirket kültürü sosyallik, sosyal ilişkiler ve etkinlikler üzerinden tanımlandığı için mülakatlarda dışadönüklük sorgulanır. Baskı bununla da kalmaz, “network”ünü sürekli genişleterek devamlı kendinizi göz önünde tutmanız gerekir. Sosyal medyada ne kadar çok arkadaşınız olduğunu, ne kadar farklı yerlere gittiğinizi kanıtlamazsanız insanlar hep evde durduğunuzu düşünür. Eğer hep (!) evde duruyorsanız, belki de utanmanız gereken bir şeyler vardır.

     Dünya anılarını telefon galerisinde tutanları değil paylaşanları; haftasonunu evde değil dışarıda geçirenleri kayırır. Dışarıda olan tüketir, aktiftir, olan biteni kaçırmaz yani tüm varlığıyla mevcuttur.  Bir nevi dışarıda değilseniz varlığınız da tartışmalıdır.  

    Durum böyle olunca dışadönüklerin pandemide yaşadığı zorlanmayı içedönüklerin her gün yaşadığını söylemek çok da haksız olmaz sanki. Hele ki “hayır” demenin yedi büyük tabudan biri olduğu bir kültürde, içedönükleri bir yerlerde içeceklerini yudumlarken uzaklara dalmış görmeniz çok olasıdır.

    Bir içedönük yeterince kendiyle baş başa kalamaz ve iç enerjisine yönelemezse duygularını regüle etmekte zorlanabilir. Düzenlenememiş ve sıkışıp kalmış bu enerji öfke, üzüntü ve tükenmişliğe evrilebilir. Aynısı bir dışadönük yalnızlık çektiğinde, yeterince sosyalleşemediğinde de olur. Ama toplum yalnız kalanin sıkıntısını onaylarken, kalabalık bir masada aniden sessizleşen o kişiyi garip biri olarak yaftalar.

    Halbuki bir insanın içedönük olması sosyalleşme ihtiyacının olmadığı, sosyal becerilerinin eksik olduğu ya da sosyal hayatta başarısız olduğu anlamına gelmez. Dünya siyahlardan ve beyazlardan ibaret olmadığı gibi içedönük ve dışadönük olmak da birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış kabul edilemez. Akışkan bir kimlik içerisinde bu iki uçta salınabiliriz. Kendimizi bir etikete hapsedip onun gerektirdiklerini yapmaya programlamak sadece kendi açımızdan tehlikeli olmaz, başkalarının bizi koyduğu yerle ilgili de sorun doğurur. Çünkü insanlar etiketleyip sınıflandırmaya alışıktır ve her defasında size aynı kimlikte görmek isterler. Oysa hep aynı olmak, her zaman aynı ihtiyaçlar ve aynı sınırlara sahip olmak zorunda değiliz.

    Herkesin sosyalleşme, yalnız kalma, içe dönme gibi ihtiyaçlarının farklı olabileceğini kabullenmek birbirimizi anlamanın ilk adımı olabilir. İkinci adımsa içedönüklüğün de dışadönüklük gibi kendine has değerlere sahip olduğunu anlamaktır. Birçok felsefede sessizlik, yalnızlık, içe dönüş kavramları olumlu anlamlara sahiptir. Birçok önemli sanatçı kendiliklerinden beslenerek tarihe geçen eserler üretmiştir. Birileri evinde daha çok vakit geçirdiği için bugün kitaplığımızda bu kadar çok roman var.

    Bense bugün evde bu yazıyı yazdım.  


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.