İzlerin Ardından

İzlerin Ardından
  • 0
    0
    0
    0
  • Oturmuş kalmıştı. Masadan kalkacak dermanı yoktu. İnsanların uğultuları arasında kendi düşünceleri dağılmıştı. Çalan müzik bi uğultu gibi kulağında çınlıyordu. Gözlerini kapadı yorgun hissediyordu. Karanlığa bakmıyordu sanki; değişik şekiller görüyor gibiydi. Alkolden diye düşündü ancak başı dönmüyordu. Düşünceleri bir kasırga gibi etrafını sardığı içindi...

    Gözü kapalı, insanları dinlemeye çalıştı. Eğer böyle yaparsa düşünce kasırgasının içerisinden kurtulabileceğini düşündü. Düşünmek istemiyorum diye düşündü. Ne kadar çok düşünme kelimesini geçirmişti aklından. İnsan olmanın lanetiydi bu işte. Düşünmeden duramazdın. Ancak durmak istiyordu; düşünceleri son bulsun istiyordu. O eski sesler yoktu bastırmıştı onları. Kendine ait olmayan seslerdi onlar ya da kendi karanlığının bir parçalarıydı. Bilemiyordu... 

    Gözlerini açması gerektiğini biliyordu fakat balçıkla sıvanmış gibiydi gözkapakları. Vücudunun kontrolünü kaybetmişti. Komutları işe yaramıyordu. Kendi içinde kaybolmuştu. Kaybolmaktan en çok korktuğu yerdi kendi içi. Evrenin en ücra yerinden daha karanlık ve soğuktu. Hem tek başınaydı hem de çok kalabalıktı orası. Boşlukta asılı sallanan çok ceset vardı orada. Hepsi bir zamanlar olduğu kişilerdi.

    Onlardan nasıl kurtulacaktı bilmiyordu. O cesetlerden kurtulabilse kendi kaybolmuşluğundan çıkacaktı. Bulması gereken o kadar arka kapı vardı ki. Kendisi için kurtuluş göremiyordu ta ki kendi de o cesetlerden biri olana kadar. Onlardan kaçmayı denedi ama görünmez bir iple birbirlerine bağlıydılar. O ipi kesmeyi denedi; denedikçe daha da kuvvetleniyorlardı. Alışmaya kabullenmeye çalıştı ama asla başaramadı. Ancak muhakkak bir yolu vardı, olmalıydı...

    Dudaklarında tuzlu bir tat hissetti. Gözlerini açtı, ağlıyordu. Uzun zamandır ağlayamadığı için buna şaşırdı. Şaşkınlığı ağlamasına mıydı yoksa rahatlamaya başlamısına mıydı emin değildi ama ilgilenmiyordu da. O karanlıktan kurtulduğu için şanslıydı; bir daha geri döneceğini biliyordu ve umursamıyordu. 

    Çevresine baktı insanlar azalmıştı, müzik durmuştu. Herkes son yudumlarını içip güneşin doğuşuyla sokağa çıkacaktı. Kendi içkisi yoktu ne zaman içti onu da hatırlamıyordu. Kalkmaya çalıştı ancak bacakları uyuşmuştu, oturduğu yerde biraz gerindi. Bacaklarını tekrar hareket ettirdi öncesine göre daha iyiydiler. Neden insan çok oturduğunda bir yerleri tutuluyordu ki, öyle olmasa kendisi bi heykel gibi öylece durmayı kabul ederdi belki o zaman daha görünür olurdum diye içinden geçirdi. 

    Ani ışıkla gözünü kıstı, hangi ara dışarı çıkmıştı düşüncelerden fark etmemişti. Sanki zamanda kayma yaşıyordu bir an hiç yaşanmamış gibi. Keşke dedi keşke zamanı büküp içerisinde kaybolsam diye düşündü. Sabah serinliğini yüzünü yalarken; kendi karanlığına karşı ayaklarını sürüyerek boş sokakta yönsüz ilerledi...


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.