Çiçek açmış sırların gölgesinde

Çiçek açmış  sırların gölgesinde
  • 0
    0
    0
    0
  •   Hepimizin sırları var. 
     Bu filmin de öyle. Şayet filmin müziğini dinlerken kendinizi en derinlere, dehlizlerinize farkında olmadan bırakabiliyorsanız sizin de öyle. İçimizi acıtan,sancıtan ama orada olmasından da keyif aldığımız; varlığıyla bizi hala insan olmanın anlamını hissettiren sırlarımız. Bir porselen tabağın sırrı gibi. En derinlerde yer alan,çoğu zaman nereye gömüldüğünü unuttuğumuz, üstüne zamanın gölgesinin düştüğünü gördüğümüz çiçek dolu sırlarımız. İşte In The Mood For Love bende bu duyguları tetikledi. 
     Wong Kar-wai, bir dahi. İnsanı, ilişkileri, masumiyet duygusunu bu eserde olabildiğince az diyaloglarda aktarıyor ki; bir el titremesinin, bir kapı ardında bekleyişin, merdivenlerde basit bir denk gelişin bile aşkı doğurabileceğini en sade örneğiyle bu filmde bizlere gösteriyor. İşte onu diğer yönetmenlerden ayıran, duyguları müzikle harmanlayarak görsel ve işitsel zevk yaşamamızı sağlayan dehası da burada yatıyor. 
      Bu filme dair bir şeyler yazma duygusu onu sadece bir film olarak görmememden kaynaklanıyor. İzleyicisiyle ciddi bir duygusal bağ yakalayan, dinleyen herkesin kalbinde yer eden müziği, kırmızı ve yeşilin en güzel taşıyıcısı olması ve daha fazlası. Ama içimdeki narı dürten, beni yazmaya teşvik eden şey filmin son sahnesi olmuştu. 
    Filmin genel çerçevesini çizecek olursak, çoğunlukla melodramik ve sinematografisinin yüksek olduğunu görebiliriz. Yönetmen, insan ilişkilerini, aldatmak kavramını ve hislerin bastırılışını en az diyalogla izleyicisine ve onun değer yargılarına sunmuş. Peki neden ?
    Taşındıkları apartmanda tanışmış olan iki komşunun, eşlerinin arasında bir ilişkinin olduğunu fark ettikten sonra oluşan yeni bir ilişkiyi anlatıyor. İzleyicinin değer yargıları işte tam olarak burada sahneye giriyor. Çünkü oluşan bu yeni ilişki, arkadaşlıktan zamanla bastırılan bir aşk hikayesine dönüşüyor. Aşk mı yoksa aldatmak mı?  Karakterlerin neyi seçtiğini filmin sonlarına doğru görsekte burada değinmek istediğim konu bu değil. 
    Hisler, sırlar ve değerler.
    Filmin bir sahnesinde ana erkek karakterimiz, artık duygularını devamlı bastırmanın sonucunda kendini çıkılmaz bir girdabın içinde hissetmeye başlar. Bir meyhane sahnesi diyebileceğimiz kısımda arkadaşına, eskilere dair bir hikaye anlatır. Ondan şu cümleleri duyarız: Eskiden insanlar paylaşmak istemedikleri bir sırları olduğunda, bir dağa çıkarlarmış. Bir ağaç bulup, bir kovuk oyarlarmış. Sırlarını o kovuğa fısıldar sonra da çamurla kapatırlarmış. Böylece sırlarını hiç kimse öğrenemezmiş. Arkadaşı bu hikaye için ''Epey zahmete giriyorlarmış, ben olsam kadınlarla yatmaya giderim'' şeklinde bir cevap verdikten sonra, kendisine anlatabileceğini söyler fakat ana karakterimiz  kendisinin sakladığı bir şeyi olmadığını söyler. 
    İşte bu kovuk, belki bir arkadaştan daha güvenli bir sığınak gibi gelir ona. 
    Benim gibi bu sahneye dikkat eden izleyiciler varsa son sahnede Kamboçya'daki Angkor Tapınağı'na karakterimiz gittiğini orada kendine bir kovuk açtığını ve fısıldayıp üstünü çamurla sıvadığını görmüştür. Yönetmen bizlere tapınağı her açıdan mükemmel bir müzikle gezdirdikten sonra ekran kapanmadan bir taş üstünde kovuk gösterir. Bizim de saklamak istediğimiz, dehlizlerimizde kendimize bile söylenmekten çekindiklerimiz için.
    Hepimizin kendi sığınağı, sığınabileceği tek bir yer var. Kendimizden başka kimsenin ulaşamayacağı ve tahrip edemeyeceği bir yer. O yerde huzur, sükunet ve özgürlük bulursunuz diyordu çok sevdiğim başka bir filmde. 
    İnsan olmak, sırların gömülü olduğu bir mezarlığı gözyaşlarıyla her gün sulamak değil midir zaten ?
    Unuttuğumuz, daha doğrusu unuttuğumuzu sandığımız duyguları yeşertmek için kendimize bir kovuk açıyoruz. Koskoca evrende bir kovukluk yer kaplıyor ve anlamlandırmaya çalışıyoruz.
    Filmin son sahnesini sizlere anlattıktan sonra açılış sahnesindeki cümlelerle sizleri baş başa bırakıyorum.

    Kayıp giden yılları hatırladı tekrar. 
    Geçmiş onun için, tozlu bir pencereden bakar gibi görebildiği ama dokunamadığı bir şeydi.
    Her şey bulanık ve ona çok uzaktı.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.