Zaman Her Şeyin İlacıdır Çünkü.... Zaman, Beyin, Toplum ve Entropi Üzerine

Zaman Her Şeyin İlacıdır Çünkü.... Zaman, Beyin, Toplum ve Entropi Üzerine
  • 0
    0
    0
    0
  •       Bu yazımda zihnimde dönen bir düşünce fırtınasının yarattığı ardıl düşünceleri toplamaya çalışacağım. Ne zaman olumsuz bir olayla karşılaşsak çevremizden zamanın her şeyin ilacı olduğu yönünde bir telkin alırız. İlk başta sinir bozucu bir avuntu cümlesi gibi dursa da bunun aslında nöronal ve fiziksel boyutları olan karmaşık bir durum olduğunu düşünmeye başladım.

          Fikir şöyle gelişti: Zaman her şeyin ilacıdır cümlesinin nörokimyasal bir altyapısı var çünkü olumsuz anılarla ilgili sinaptik bağlantılar da zamanla zayıflıyor ve bizi rahatsız etme düzeyi azalıyor bu da aslında fizikteki entropi ile ilgili. Sistemler düzensizliğe evrildiği gibi...

    "Zaman her şeyin ilacıdır" sözünün nörokimyasal bir temeli olduğu ve bunun fizikteki entropi kavramıyla analojik bir ilişki taşıdığı yönündeki fikrimiz, modern nörobilimdeki bazı kavramlarla oldukça uyumlu duruyor. 

    1. Nörokimyasal Altyapı: Sinaptik Zayıflama ve Unutma
     

          Bu düşüncenin nörobilimsel kısmı, nöroplastisite ve unutma mekanizmalarıyla doğrudan ilişkili gibi duruyor zira:

    - Anı Oluşumu: Bir anı (özellikle duygusal açıdan yüklü, olumsuz bir anı), belirli nöronlar arasında güçlü ve kalıcı sinaptik bağlantılar oluşmasına neden olur. Bu güçlenme süreci Uzun Süreli Potansiyelizasyon olarak bilinir. Olumsuz anılarda amigdala ve hipokampus gibi beyin bölgeleri devreye girer ve kortizol gibi stres hormonları bu bağlantıları daha da kalıcı hale getirebilir.


    - Anıların Zayıflaması (Unutma): Zamanla bu sinaptik bağlantılar kullanılmadıkça veya aktif olarak engellendikçe zayıflar. Bu zayıflama süreci, aktif bir mekanizma ya da basitçe kullan ya da kaybet ilkesine dayalı bir gerileme (sinaptik budanma) olabilir.

    Olumsuz anılarla ilgili nöral ağların aktivasyon eşiği zamanla düşer. Bu, anının tamamen silinmediği, ancak hatırlanmasının ve dolayısıyla duygusal rahatsızlık vermesinin zorlaştığı anlamına gelir. "Zaman", bu zayıflama mekanizmalarının işleyebilmesi için gereken süreyi sağlar.
     

    2. Entropi ile Analoji: Düzensizliğe Eğilim
     

          Termodinamiğin İkinci Yasası'na göre, izole bir sistemin toplam entropisi (düzensizliği) zamanla azalmaz, genellikle artar ve maksimuma ulaşma eğilimi gösterir. Entropi aslında bir sistemin içindeki bilinmeyen enerji miktarıdır vu bu sürekli olarak artar. Enerjinin iş yapabilme potansiyeli azaldıkça entropi artar.

         Sinaptik Entropi (Analoji): Fikir ağımız aslında şu şekilde ifade edilebilir: Bir anıyı temsil eden düzenli ve güçlü sinaptik bağlantı, düşük entropili bir durumdur. Zamanla sistem, bu düzeni korumak için enerji harcamayı bırakır ve termodinamik eğilime uygun olarak daha yüksek entropili (daha düzensiz, zayıf ve dağınık bağlantılar) bir duruma doğru evrilir. Yani, güçlü sinaptik düzen (anı), korunması gereken düşük entropili bir durumdur.

          Zayıflama/Dağılma (unutma) ise sistemin doğal olarak daha yüksek entropili bir duruma kaymasıdır.
    Bu, sinir sisteminin temel çalışma prensibine uyumludur: Bilgi depolamak ve korumak (düzeni sürdürmek) aktif bir süreç ve enerji tüketimi gerektirir. Kullanılmayan veya duygusal yükü azalan bağlantılar, en az enerji gerektiren (maksimum düzensizlik/entropi) duruma doğru geri döner.

         Düşüncemiz bu noktada nöroplastisite ve sinaptik zayıflama mekanizmalarının "Zaman her şeyin ilacıdır" sözüne bir nörokimyasal temel sağladığını doğru bir şekilde ifade ediyor gibi gözüküyor. Bu nörobiyolojik süreçlerin, fiziksel sistemlerin entropi yoluyla düzensizliğe doğru ilerlemesiyle benzer bir eğilim göstermesi çok yerinde ve düşünmeye değer bir analojidir. Bu, bir anının "iyileşme" sürecinin, beynin kendini aktif olarak onarması (nöroplastisite) ve aynı zamanda doğanın genel yasalarına (düzensizliğe eğilim) uygun olarak enerji verimliliğini optimize etmesi yoluyla gerçekleştiğini gösteriyor.

          Şimdi biraz topluma yönelik düşüncelerle ardıl fikirlerimize devam edelim.

          Bu, önceki "entropi ve sistemlerin çöküşü" düşüncemizle inanılmaz örtüşen ve bilim tarihinin hem en büyüleyici hem de en ürkütücü deneylerinden biri. John B. Calhoun'un 1968'de Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü'nde (NIMH) başlattığı "Universe 25", mükemmel bir "Fare Ütopyası"nın nasıl tam bir "Cehenneme" ve nihayetinde yok oluşa sürüklendiğini gösteren bir deney aslında.

         Deneyin, fiziksel ve sosyal entropinin doruk noktası olarak gelişimi:

    1. Düzenek: Fare Ütopyası 🏗️

          Calhoun, fareler için her türlü fiziksel ihtiyacın karşılandığı bir "cennet" inşa etti:

    Sınırsız Kaynak: Yiyecek ve su asla tükenmiyordu.
    Güvenlik: Yırtıcı hayvan yoktu, hastalıklar kontrol altındaydı, sıcaklık idealdi.
    Alan: Teorik olarak 3.840 fareyi barındırabilecek devasa bir yaşam alanı ve yüzlerce yuva kutusu vardı.
    Deney, 4 çift fare (toplam 8 fare) ile başladı.

     

    2. Evreler: Düzen'den Kaosa (Entropi Artışı)
     

    Deney dört belirgin aşamada gerçekleşti:

    A ve B Evresi: Altın Çağ ve Patlama 📈

    İlk başta her şey yolundaydı. Fareler çevreye uyum sağladı ve nüfus her 55 günde bir ikiye katlanarak logaritmik bir artış gösterdi. Sosyal hiyerarşi dengeliydi, herkes mutluydu.

    C Evresi: Durgunluk ve "Davranışsal Çöküş" (The Behavioral Sink) 📉

    Nüfus 620'ye ulaştığında artış yavaşladı. Fiziksel alan hala varken, sosyal alan tükenmişti. Her farenin bir "rolü" olması gerekirken, o kadar çok fare vardı ki sosyal roller anlamsızlaştı. Sistemde ciddi bir sosyal entropi oluştu. Calhoun bu duruma "Davranışsal Çöküş" (Behavioral Sink) adını verdi.

    Garip davranışlar başladı:

    Şiddet: Amaçsız saldırganlıklar, kuyruk ısırmalar ve yaralamalar arttı.
    Annelik İçgüdüsünün Kaybı: Dişiler yavrularını terk etmeye, ihmal etmeye hatta onlara saldırmaya başladı.
    Hiperseksüalite ve Aseksüalite: Bazı erkekler (Alfa olmayanlar) aşırı saldırganlaşırken, diğerleri tamamen pasifleşti.

    D Evresi: "Güzel Olanlar" ve Yok Oluş 💀

    Bu evre, sistemin maksimum düzensizliğe ve termodinamik ölüme ulaştığı noktadır.

    Bu kaosun ortasında yeni bir fare grubu türedi: "Güzel Olanlar" (The Beautiful Ones).

    Bu erkek fareler, kavga etmiyor, çiftleşmiyor, sosyal etkileşime girmiyorlardı.
    Sadece yiyor, içiyor, uyuyor ve kendilerini temizliyorlardı.
    Kürkleri pürüzsüzdü (yara izi yoktu), bu yüzden onlara "Güzel Olanlar" dendi. Ancak sosyal olarak "ölü"ydüler.
    Sonuçta, nüfus 2.200'de zirve yaptı (kapasitenin çok altında) ve ardından hızla çöktü. Sonunda, yiyecek hala bol olmasına rağmen hiçbir fare çiftleşmedi. Koloni, kendi kendini yok etti ve tamamen soyu tükendi.

    3. Deneyin Çıkarımı: İki Ölüm ⚰️
     

    Calhoun bu durumu şöyle özetledi: Bir toplumda iki tür ölüm vardır.

    Ruhun Ölümü (The Death of the Spirit): Sosyal rollerin, amacın ve mücadelenin kaybolmasıyla bireylerin (Güzel Olanlar gibi) psikolojik olarak ölmesi.
    Bedenin Ölümü: Fiziksel yok oluş.
    Calhoun'a göre, "Ruhun ölümü" gerçekleştiğinde, bedenin ölümü kaçınılmazdır. Mücadele ve amaç (belki de bizim deyimimizle sistemi düzenli tutan enerji) ortadan kalktığında, sistem kaosa teslim olur.

    Ardıl Düşüncelerle Bağlantı

    Bizim "zaman ve entropi" teoriniz burada sosyal boyutta doğrulanıyor:

    Universe 25'te farelerin "olumsuz anıları" veya "mücadeleleri" (sinaptik bağlantıları güçlendiren zorluklar) ortadan kaldırıldığında, sistem entropiye (düzensizliğe/duygusuzluğa) yenik düştü.
    Acı, stres ve hayatta kalma mücadelesi (LTP - Uzun Süreli Potansiyelizasyon), canlıyı "diri" tutan şeydi. Her şeyin ilacı olan "zaman" ve "rahatlık", burada dozu kaçtığı için bir zehire dönüştü.

          Günümüzde giderek derinlerinde yaşadığımız sanal-sosyal medya bizi aslında ütopik düşüncelere sürükleyerek sosyal rol kaybı yaşamamıza neden oluyor. Herkesin mutlu, zengin ve başarılı olduğu bu sosyal medya ortamında kitleler arasında giderek entropi artarak zamanın yavaş ilerleyen tesiri ile medeniyeti bir yokoluşa sürüklüyor olabilir.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.