TOPLUMUN İLHAM PERİLERİ: MERT ÖZENİR İLE SİNEMA DÜNYASI VE DİĞER ŞEYLER

TOPLUMUN İLHAM PERİLERİ: MERT ÖZENİR İLE SİNEMA DÜNYASI VE DİĞER ŞEYLER
  • 1
    0
    0
    0
  • Herkese selamlar! Uzun zamandır yoktum ama konsepte son zamanlarda içerikleri ile ses getiren bir arkadaşımla dönüş yaptım. Şimdi gelin hep birlikte Mert'i tanımadan önce odasına tur düzenleyelim. Mimar Selim Bey görse bu odaya değişiklik yapmaya tenezzül edemez, odaya girdiği an saygı duruşuna geçerek gördüğü koleksiyonlar karşısında dudakları uçuklardı.

    Başlayalım mı?

    Gördüğünüz tüm koleksiyon ona ait ama bu dağın görünen yüzü... Ne zaman yüz yüze görüşşek emin olun bir yerlerden figür ya da koleksiyonuna eklemelik parçalar almış oluyor. Alien figürü? JOEL VE ELLIE ? Biliyorum şu an dudaklarınız uçukladı ama bu giriş kısmı. Şimdi turumuza başladığımız bu yerde Mert'e söz verelim. Hem de onu konseptimizin kapağında da konuk ettik. Teşekkür ederim kendisine tekrardan.

    Sevgili Mert öncelikle seni tanıyalım, bize kendinden bahseder misin?

    Ben Mert. Bebekliğimde önüme konulan bir klavyeyle, ilkokul çağına bile gelmeden harfleri ve üretme hissini öğrenmiş biri olarak hep merakımın peşinden gittim. Lisede başlayan oyun geliştirme ve yazılım ilgim, sinemanın teknik tarafına duyduğum tutkunun da büyümesiyle üniversitede hem Dijital Oyun Tasarımı hem de Sinema ve Televizyon bölümlerinden mezun olmama kadar uzandı. Devamında da mezun olduğum bu iki bölümün bir nevi birleşimi olan, dünya sinema ve reklamcılık sektörünün çok yeni bir alanı Virtual Production üzerine uzmanlaştım. 2013’ten beri farklı konseptlerde içerik üretiyorum ve hâlâ her gün yeni bir şey öğrenmek beni inanılmaz heyecanlandırıyor.

    Tamam ama benim bir şeyler daha sormam lazım biliyorum bu odayı gezmek istiyorsunuz ama sabredin. Bir şey daha soracağım ve söz turumuza devam edeceğiz. Tamam tamam Geoff Keighley gibi heyecan yaratmayacağım o boş heyecan yaratıyor ama ben yaratmıyorum. 

    Sinemayı ve koleksiyon yapmayı çok seviyorsun. Peki bu dünyaya nasıl atıldın ve bu ilhamı veren şey ne oldu?

    Her şey altı yaşımdayken izlediğim dönemin animasyon filmleri ve tabii ki Tobey Maguire’ın Spider-Man’iyle başladı. 2003 yılında ailemin bana aldığı bir Örümcek Adam aksiyon figürü, bugün hâlâ sürdürdüğüm koleksiyon maceramın ilk halkasıymış.

    Büyüdükçe o dönem kişiliğimi şekillendiren bu yapımların yerini; özellikle 2015'den beri aktif bir şekilde farklı türde filmler ve koleksiyonlarla büyümeye devam etti. Bu hobi, biraz oyun hamuru gibi ve istediğin yöne yoğurabiliyorsun. Ben de yıllar içinde bu merakımı hem bir uğraşa hem de bir mesleğe dönüştürdüm.

    Tamam şimdi sorumuza cevap aldığımıza göre odaya geçelim mi? Hadi gelin !

    Gerçekten ne diyebilirim ki? Hepsi çok güzeller...Çocukluğunda başlattığı macera onu farklı bir dünyaya taşımış. 

    Instagram üzerinden aktif olarak geek kültürüne yönelik bir içerik üretiyorsun. Bu süreç nasıl başladı ve nasıl ilerlemekte?

    Dikey format videolara her zaman mesafeli biriydim; yılların yatay format tecrübesi sonrası buna adapte olmak kolay olmadı. Çok yoğun bir dönemimde, tamamen kafa dağıtmak için gittiğim bir film gösteriminde Ada Büyük ile karşılaştım. Kendisi yıllar öncesinden videolarımı takip ediyormuş ve söylediği birkaç cümle, bende kilit bir noktayı açtı.

    O günden sonra kendimi dikey formatta geliştirmeye başladım ve sürekli değişen trendlere göre içeriklerimi güncel tutarak sosyal medya içerik üreticiliğine geri döndüm. 

    İçerik üretme dünyasına atılan insanlara neler tavsiye edersin? Nasıl başlamalı ve ilerlemeli bu konudaki düşüncelerini duymak isteriz.

    Kolay bir yol değil, yaşadıklarımı anlatsam çoğu kişi başlamaktan vazgeçer. Bu işin bence formülleri var ama aynı zamanda tüm kalıpları bozan bir tarafı da var. Ne istediğini bilmek yetmiyor; nasıl yapacağını öğrenmen ve bu süreçte çok sayıda engelle karşılaşacağını kabul etmen gerekiyor.

    Artık iyi içerik üretmek yeterli değil; herkes iyi üretim yapıyor. Fark yaratan şey, kendi ruhunu ve bence heyecanını bu içeriklere ekleyebilmekten geçiyor. 

     

    İçeriklerini hazırlarken bin bir farklı yolculuktan geçiyor peki bu yolculuk nasıl ilerliyor?

    Mükemmeliyetçi biriyim ve belirlediğim alt limit bile çoğu kişiye göre yüksek kalabiliyor. En küçük detaylarda bile saatlerce vakit kaybedebiliyorum. Videolarıma zaman zaman küçük “gizli ipuçları” bile yerleştiriyorum. Taze bir zihinle, hedeflediğim kaliteye ulaşmak için titizlikle çalışıyorum. Önce benim heyecanlanacağım bir konu bulmam, beraberinde bunu bir içeriğine nasıl dönüştürürüm sorusuna aradığım cevaplarla uğraşırken buluyorum kendimi. Aklımda bir yerlerde sürekli o mükemmeliyetçi içerik üretici beni dürtmeye devam ediyor.

    Oyun dünyasıyla da yakından ilgilisin, sana göre bu yıl hangi oyun ses getirdi?

    Aslında kalbim “Clair Obscur: Expedition 33” demek istiyor ama onu hayatımın başka bir dönemine bıraktım. Oynadıklarım arasından Split Fiction benim için yılın oyunu oldu. Bir oyun tasarımcısı olarak söyleyebilirim ki: “tamamen benim kafada bir oyun.” Bir sürü daha önce yapılmış farklı fikirleri tek bir oyuna sıkıştırıp, bunu bambaşka bir deneyimle oyunculara yeni bir tecrübe olarak oynatabilmek bence büyük iş.  

    Hideo Kojima oyun dünyasını domine eden bir isim ve yaptığı eserler sanat eseri gibi. Oyunlar bir sanat eseri midir yoksa oynamak için mi vardır? Görüşünü merak ediyorum.

    Kojima oyun dünyasının son 30 yılına adını altın harflerle yazdırmış, son birkaç yıla kadar benim de çok beğendiğim isimlerden biriydi. Bu nedenle yaptığı işlerin bazılarını ben de sanat eseri olarak değerlendiriyorum. Soruya gelecek olursam, Oyun Tasarımı bölümü birinci sınıfta sorulan bir soruydu bu bize. Oyunlar öncelikle oynanmak için tasarlanır; ancak oynanış, başlı başına sanatsal bir ifade biçimi olabilir. Günümüzde sanat eseri olarak yola çıkarak geliştirilen ve yayınlanan oyunlar da var bence ama sorunun cevabı biraz oyun ve oyuncu arasındaki sanatsal anlam bütünlüğünün bir sonucuyla açığa çıkar diyebilirim.

    En çok hangi içeriğini hazırlarken keyif aldın?

    Buna iki cevabım olacak ama ikisinin de birbirlerine benzer çok yanı var. Avengers Endgame sonrası MCU döneminde Marvel Evreni iyice genişlerken bir yandan da ipleri kopardığı noktalara geldi. Ben de bu tarz belli belirsiz durumları araştırarak, belirli bir mantıkla üzerine yoğun yoğun düşünerek bir şeyler üretmeyi seven birisiyim. Sadece bu fırsat çok sık gelen bir şey değil. Bu durum zamanında MCU’da zaman nedir ve nasıl işliyor sorusu verdiğim cevapları açıklamaya çalıştığım Sonsuz Döngü serisini oluşturmama neden oldu. O içerikleri ve o evrenin kurallarını, yakın bir arkadaşımla inanılmaz derin araştırmalar yaparak bildiğiniz gerçek bir mesai harcamıştık. O günlere ait fiziki ve dijital çalışmalarımız hala duruyor ve o videolarda söylediğimiz her şey şu an üzerinden yıllar geçmesine rağmen MCU’da geçerli şekilde işleme devam ediyor.

    Benzer bir durumu da pandemi zamanı Nolan’ın o dönemki yeni filmi Tenet’te yaşamıştık. Çok sevdiğimiz bir yönetmen yine çok garip bir fikri ortaya atarak, ilginç bir filmle karşımıza çıkacaktı. Biz yine o dönem bildiğiniz gerçek fizik kanunlarına kadar araştırmalar yapıp, o dönemde Tenet’in kurallarını araştırarak videolaştırmış. Videolardan çok kısa bir süre sonra film vizyona çıkmış ve filmden sonra filmi beğenen tek kişi bizdik. Nedeni de basit, film boyunca o araştırmaları yaptığım arkadaşımla sürekli saf bir sırıtma halinde, filmden önce filmi yazarak, sanki kendi yazdığımız şeyi izliyor olmamızdı. Film bittiğinde herkesin kafası karışık ve yorumları karışık durumdayken biz inanılmaz tatmin olmuş bir biçimde muhteşem hissediyorduk.

    Bu durumun bir başka benzeri de çok yakında zamanda Stranger Things’in 5.sezon ilk kısmından sonra yaşandı ve yine kendimi kaptırıp deli gibi teori ürettiğim bir video serisi yaptım. Gerçekleşir mi bilmiyorum ama içim çok rahat. Bu süreçte benim için olay dediğim şeyin olup olmamasından daha çok, o üretimi yaparken aldığım keyif ve sürecin bana kattıkları oluyor. Yine de neler olacağını merakla bekliyorum.

    Bu yolculuğunda seni heyecanlandıran şeyler neler?

    Her gün heyecanlanıyorum. Her yeni içerikte yeni bir heyecan, beraberinde hem kaygıları hem de içeriğe olan sorumluluğum değişmesine neden oluyor. Bu hisler ise beni diri tutarak daha da heyecanlanmam gereken içerikleri aramama neden oluyor. Başta benim gerçekten heyecanlanmam lazım ki, o içeriği ürettiğimde de izleyenler benim heyecanıma benzer bir şey yaşayabilmeli. Sanırım izleyenleri kendi heyecanıma ortak etme hissi benim çok heyecanlandırıyor diyebilirim.

    Sana göre 2026 yılında sinema dünyasında bizleri neler bekliyor?  

    İnanılmaz bir yıl bizleri bekliyor olabilir. Uzun zamandır bu kadar büyük blockbuster yapımların aynı yıl birbirlerine bu kadar yakın dönemlerde çıktığını hatırlamıyorum. 2026 yılında şu an 1999 yılında olduğu gibi, ileride sinema yılı olarak anılmasını istiyorum.

    Hepimizin bildiği üzere ki o gün tüm interneti domine eden haber oldu aynı zamanda. Netflix Warner Bross’u 82.7 milyar dolarlık bir anlaşmayla satın aldı. Bu konu hakkındaki düşüncelerin neler?  

    Sinemanın zorla modernize edilmek durumuna çekilmesi ve birçok sektörde olduğu gibi bu sektörde de devreye devasa şirketlerin girmesi canımı çok sıkıyor. Genel izleyici kitlesinin seviyesi bu tarz büyük değişikliklere neden olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda platform sayıları ve dijital yapımların inanılmaz artmasıyla çok büyük düşen kalite, daha da negatif şekilde evrilmek üzere. Bu satın alma da bunların en net göstergelerinden birisi bence. Disney’in önce Star Wars’u daha sonra Fox’u satın alması da bizim için çok iyi görülmesi gereken birer örnek. Neydi ne oldular diye düşünmemiz ve şu an yaşananlar ile benzer bir denklem kurularak gerçekleri görebileceğimizi düşünüyorum.

    Sihirli bir değneğin olsaydı hangi filmin yapım aşamasında yer almak isterdin? Neden?

    Bu tarz sorularda inanılmaz zorlanan ve kararsız kalan biriyimdir. Anlık olarak sanırım bu soruya cevabım 1997 yapımı olan Contact filmi olabilir. Önceki bir soruda bahsettiğim, heyecanlanarak bir şeyleri araştırmayı ve bunu belir bir kalitede üreterek kendi heyecanımı başkalarına da aktarma istediğinden ötürü, sanırım bu film için yapacağım araştırmalar ve üretilecek çalışmalarda yer almak çok isterdim.

    Son zamanlarda Stranger Things teori videolarına denk geldim ve emeklerine sağlık. Karmaşık bir olay örgüsüne sahip bir diziyi çok kısa videolarla özetledin. Anlattıkların dışında bizleri bekleyen sıra dışı bir olay olacak mı?

    Teşekkür ederim, bu videoları üretirken gelişen sürecimi de keşke gösterebilseydim bunu çok isterdim. Bir şey başka bir şeyin fikrini getiriyor. Tamamen unuttuğun bir şey, ihtiyacın olan çözüme gitmeni sağlıyor gibi anlar ve sadece o videolar için yaptığım çalışmalar gerçekten 4-5 dakikaya indirmek de benim için ayrı bir mücadele oldu. Hem o kadar şeyi inanılmaz kısa şekilde belirli sınırlara indirmem gerekiyor, hem de kendi heyecanımı sizde de oluşması için detayları kırpmamam gerekiyor… Gerçekten çok zorlandım ama genel olarak içime çok sinen bir video serisi oldu.

    Global’de birçok fikir ve teoriyi takip ediyorum, aklıma yatan ve yatmayan birçok şey gördüm. Kendi teorimi de göz önünde bulundurursam anlattıklarım dışında daha da sıradışı şeyler olması beni memnun etmeyecektir diye düşünüyorum. Umarım durum o hale gelmez ve bir şekilde muhteşem bir final izleriz.

    Bir yönetmen ve onun üç filmini önerir misin bizlere?

    İki yönetmen altı film veririyim.

    Seninle fikirlerimizin bu yönetmen özelinde uyuşmadığını hatırlıyorum ama ona rağmen David Fincher diyebilirim. Zodiac, Se7en ve Fight Club üçlüsü bambaşkadır benim için.

    Burada Elifo araya giriyor dostlar ! Mert bir saniye anlatmama izin ver dostum. Ben Fincher’a karşı toksik bir his içerisindeyim. Tüm yapımlarını izledim ve onu sevmeme nedenim şu, Fincher gibi görsel zekası ve hikaye anlatıcılığı kuvvetli olan bir insanın Zodiac gibi bir filmin sonunu tamamen gerçek bir uyarlama ile bitirmesi ve bu film adına kendi düşüncesindeki son ile bitirmemesi biraz hayal kırıklığına uğrattı. Fincher bunu değiştirebilirdi ve bu o filmi daha üst seviyeye taşıyabilirdi. Bir diğer hayal kırıklığım ise şudur. Chuck Palahaniuk’ın Gösteri Peygamberi ve Dövüş Kulübü kitaplarını okuduğum için, Gösteri Peygamberi kitabının filme uyarlanmış olmasını dilerdim. Sosyal mesaj ve anlatılmak istenen belli noktalarda ayrılsa da, Fincher bu kitabı uyarlasaydı kapitalizm ve gösteriş ile birlikte günümüz dünyasına da ayna tutan bir film olacaktı.

    Bu arada Se7en ilk beşimdedir. Fincher ile aramda aşk ve nefret kaynaklı ilişki var. Bu röportajı daha fazla gölgelemek istemem. Şimdi sözü tekrar Mert’e veriyorum! Teşekkür ederim canım arkadaşım.

     Diğer yandan inanılmaz bir Chloe Zhao sevgim var. Kendisinin yeni filmi Hamnet’de çok yakın zamanda çıkışını yapacak. Onu merakla beklerken Songs My Brothers Taught Me, Nomadland ve Eternals filmlerini kesinlikle öneririm.

    Bir evrene hapsoldun ve sonsuza kadar o evrende yaşamak zorundasın. Hayal gücü tamamen sana kalmış. O evren ne ve sen kim olurdun?

    Bu soruya üzülerek Fortnite evreni demek istiyorum. Şu anki hali o kadar büyüdü ki, içinde ne ararsan var. Aradığın şeyi bulamazsan bile eminim ki yakın zamanda eklenecektir, tüm duygular, tüm film ve dizi evrenleri yetmezmiş gibi akla gelmeyecek bir çeşitlliğe erişti. E üstüne benim de hayal gücümle o evrende sonsuz bir üretimde bulurdum kendimi. Dolayısıyla normalde de sürekli aynı şeyleri yaptığımda sıkılan ve bun yenilemeye çalışan biri olarak, canım istediğimde karakter ve  temayı değiştirirdim.

     

    Mert... Çok teşekkür ederim tekrardan sohbetin için, odandaki şaheserleri görmek adına şöyle bir ayağımızın tozunu atalım mı? Kahvelerimizi de içelim o sırada ne dersin? Hem şu sana önerdiğim video konsepti üzerine fikir vereyim.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.