“İnsanlar bana sinema okuluna gidip gitmediğimi soruyor. Ben de onlara hayır sinemaya gittim diyorum.” Bu sözlerin sahibi başta Reservoir Dogs, Pulp Fiction ve Kill Bill olmak üzere birçok unutulmaz işin altına imzasını atan Quentin Tarantino’dan başkası değil.
[caption id="attachment_92284" align="aligncenter" width="2000"] Quentin Tarantino[/caption]
Kendini film fanatiği olarak tanıtan Tarantino, bu özelliğini sayısız film izlemeye fırsat bulduğu Manhattan Beach Video Archive’de çalıştığı 5 yıla borçlu. Kendine has bir tarz oluşturan Tarantino, filmlerinde şiddeti ve şiddet unsurlarını ön plana çıkarmayı seven bir yapıya sahip. Kanın kırmızısı ise filmlerinde olmazsa olmazlardan. İster istemez şiddeti bu kadar tasvir etmeyi seven birinin gerçek hayatında da şiddete ilgi duyduğu düşünülebilir. Tarantino’nun söylediğine göre o gerçek hayattaki şiddetten nefret ediyordu. Ona göre filmlerindeki şiddet estetik bir yapıya sahip idi. Filmlerinde şiddet üzerinden kasıtlı olarak bir mesaj vermediğini söyleyen Tarantino; buna rağmen perdeye yansıttığı vahşetin ister istemez ahlaki bir sonuca vardığını düşünüyor.
Quentin Tarantino, 90’lı yılların başından 2010’lu yıllara kadar değişimin her aşamasına adapte olabilmiş bir sanat insanı. Sinemayla uğraşan hatta gişe rekorları kırabilmiş her yönetmen her senariste sanat adamı demek ise doğru bir şey değil. Quentin Tarantino’nun sanat kaygısı gütmesi, yaratıcılığını, özgünlüğünü koruyarak kendini ve başkasını taklit etmeden yapıt vermesi, sürekli kendini yenileyerek yönetmenlik sanatı dediğimiz şeyi en güzel şekilde icra etmesi ise beni onu sanat adamı demeye yönelten unsurlar. Quentin Tarantino’nun, Pulp Fiction‘dan Inglourious Basterds‘a 5 filminden 5 unutulmaz sahneyi hep birlikte hatırlamaya hazır mısınız?
Reservoir Dogs
Tarantino’nun müthiş diyaloglarını tüm dünyayla tanıştıran Reservoir Dogs’un açılış sahnesi, yönetmenin tarzını özetler nitelikte. Bahşiş bırakmak ve Madonna’nın ”Like a Virgin” şarkısı hakkında konuşan karakterlerimizi daha olaylar başlamadan tanımış ve sevmiş olarak kahvaltı masasından kalkıyoruz.
Pulp Fiction
Patronunun karısı Mia Wallace’a bebek bakıcılığı yapan Vincent Vega, onun her isteğini yerine getirmekle yükümlü. Dolayısıyla Mia, bir restorandaki dans yarışmasına katılıp kazanmak isteyince de onu kıramıyor. Chuck Berry’nin ”You Never Can Tell” şarkısında dans eden ikili ciddiyetini asla bozmasa da, filmin en komik ve rahatlatıcı sahnelerinden birine imza atıyorlar. Hatta yalnızca bu sahneyi izleyen biri, filmi bir romantik komedi zannedebilir.
Kill Bill
Bu diyalogsuz ve diyaloğa da pek ihtiyaç duymayan sahnede Gelin’i Oren Ishii’ye ulaşmadan önce, onu koruyan The Crazy 88’le savaşırken izliyoruz. Elinde Hattori Hanzo kılıcıyla teker teker hepsini öldürdüğü sahne o kadar kanlı ki, bir yerden sonra kan görmeyelim diye her şeyi mavi fonda silüetlerden izliyoruz.
Inglourious Basterds
Inglourious Basterds’ın en gergin sahnelerinden biri olan bodrum katı sahnesinde Tarantino, Basterd’lara Nazi kostümü giydirip onlara Nazilerle beraber bir bodrum katında oyun oynatıyor. Herkesin kafasında yazan ünlü kişiyi tahmin etmeye çalıştığı bu oyunsa tabii ki bir çatışmayla sonlanıyor.
Django Unchained
Belki de Tarantino’nun yazdığı en komik sahneyle karşı karşıyayız. Ellerinde meşaleler ve kafalarında maskelerle öldürme amaçlı yola çıkan grubumuzun maskeleriyle cebelleşmesini izlerken, bir kez daha Tarantino sinemasına şükrediyoruz.
Yorum Bırakın