"Çünkü yüreğin neredeyse hazinen de oradadır."
Kitap okumayı seven ve bunu alışkanlık haline getirebilmeyi başarmış hemen hemen her bireyin bir başucu kitabı vardır. Kimi zaman geriye dönüp tekrar tekrar okunan, hayata dair ufkumuzu genişletmeye en çok yardımcı olan bu başucu kitapları okunabilirliği açısından genelde daha ince kitaplar arasından tercih edilir. Anlatılmak istenilen kısa ve doğrudan anlatılır, okuyucu hiç sıkılmadan bir çırpıda bitirir ve belki de sadece bir günde okumayı bitirdiği o satırlar, yeri geldiğinde bir ömür boyunca yardımcı olabilmek adına hep yanıbaşında durur. İşte usta yazar Paulo Coelho'nun gözbebeği olan "Simyacı" kitabı da tam olarak bahsettiğimiz türe aittir. Paulo Coelho ile özdeşleşen kitap, yıllar boyunca çoğu kesim tarafından favori kitapları arasında gösterilmiş ve üstünden yıllar geçmesine rağmen ellerden ve dillerden hiç düşmemiş, adeta bir şarap gibi yıllandıkça değeri bir o kadar artmıştır. Bu dilden dile dolaşan, ünü yazıldığı coğrafyaları aşan bu kitabın satırlarından önce yazarını bir tanıyalım. Kimdir Paulo Coelho? 1947 yılının sıcak bir yaz gününde dünyaya gelen Coelho, hayata gözlerini Brezilya'da açmıştır. Çoğu sanatçı gibi tutkunu olduğu işe oda daha çocukluk yıllarında başlamış ve ilk ödülünü okulundaki bir şiir yarışmasıyla kazanmıştır. O günden sonra ise artık mesleği belli olmuştur. İlk kitabı olan "Hac", 1987 yılında yayımlanmıştır. İlk kitabının üzerinden çok geçmeden tüm dünyada sükse yaratan o kitabı biz sevenleriyle buluşturmuştur. 1988 yılında "Simyacı" yayımlanmış ve o günden itibaren oldukça yoğun bir ilgiyle karşılanmıştır. Coelho'nun en başarılı eseri olarak gösterilen kitap, 42 ülkede satılmış ve tam olarak 26 dile çevrilmiştir. Bu kitapla birlikte inanılmaz bir üne kavuşan Coelho, neredeyse bir başka Latin yazar olan Gabriel Garcia Marquez'in tahtını ele geçirmeye bir hayli yaklaşmıştır. Yıllar içinde başarısına başarı katarak ilerleyen kitap son araştırmalara göre 56 dile çevrilmiş ve milyon dolarlık hasılat elde etmiştir. Yazarlık kariyerinde hızla yükselen Paulo Coelho, ardı ardına birçok kitap daha yazmıştır. "Veronika Ölmek İstiyor", "Brida" ve "Zahir" gibi Simyacı'nın gölgesinde kalan kitapları bile rakiplerine göre oldukça fazla ses getirmiştir. Tüm başarılarına rağmen sadece yazarlıkla yetinmeyen Coelho, aynı zamanda gazetecilik, tiyatro yönetmenliği ve şarkı sözü yazarlığı da yapmıştır. Yani anlayacağınız tam bir sanat adamı olarak sürekli üretmeye devam etmiştir. Tüm bu üretkenliğinin ve kaleminin gücünün yanına birde kalbinin güzelliği eklenmiştir. Karısı ile kurdukları bir enstitü sayesinde ülkesindeki yoksul çocuklarla da ilgilenmeyi atlamamış ve bu hareketiyle sevenlerinden tam not almıştır. Yazarın hayatını burada bıraktıktan sonra şimdi Simyacı'nın bu başarısının asıl nedenini konuşma zamanımız geldi. Bu dillere destan olan kitabın konusu gerçekten tüm bu övgülere layık mı değil mi gelin biraz ondan bahsedelim. Bu başarısının ardında yatan sebep şüphesiz ki kitabın bir kılavuz, bir yol göstericisi olmasıdır. Kitap kısa tanımıyla şöyledir; Endülüslü bir çoban olan Santiago hayallerinin peşinden gitmek ister. Bu hayaller ne mi? Mısır piramitlerinde saklı olduğunu düşündüğü bir hazine. Santiago, o hazineyi bulmak için Mısır'a gitmeye karar verir ve masalsı bir felsefi hikaye işte tam olarak bu noktada başlar. Papazlık okulunda okuyan Santiago, dünyayı dolaşmak istediğini keşfeder ve okulu bırakmaya karar verir. Babası bu isteği üzerine ona bir koyun sürüsü almasını ve ancak bu şartla dünyayı gezebileceğini dile getirir. Böylelikle onun için Mısır macerası başlar ve bu yolculukta başına birçok olay gelir. En sonunda hazineye ulaşıp ulaşamadığı bir yana, kitap bize gerçek mutluluğun yerini söyler. Tam olarak yanımız mutluluktur, bize en yakın olan kişi veya yer. Uzaklarda aramak için çıktığımız şey aslında hep yanıbaşımızda durur ama biz onu görmezden geliriz. Kitap belki bu noktada hayranı olduğumuz bir diğer başyapıt olan Küçük Prens kitabına da selam çakmıştır. Ne demiştik Küçük Prens'in satırlarında "Gözler kördür insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görebilir." Simyacı işte tam olarak bu sözü bize bir kere daha hatırlatmış ve mutluluk kavramını yeniden ele almıştır. Hem içsel hem de fiziksel bir yolculuk olan Simyacı, bir öğütler kitabı olarak tarihe geçmiştir. Bizde yolunu bir türlü bulamayanlar adına tüm bu öğütleri bir listede derledik. Gelin hep beraber Santiago ile birlikte mutluluğun peşinden koşalım, bakalım onu bir durakta yakalayabilecek miyiz? İşte sizin için derlediğimiz birbirinden etkileyici alıntılarıyla Simyacı kitabı. Keyifli okumalar. 1. Kim olursan ol, ne yaparsan yap, bütün yüreğinle gerçekten bir şey istediğin zaman, Evren’in Ruhu’nda bu istek oluşur. Bu senin yeryüzündeki özel görevindir. 2. Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak. 3. Evrenin ruhunu bizler besliyoruz ve üzerinde yaşadığımız dünya, bizim daha iyi ya da daha kötü olmamıza göre, daha iyi ya da daha kötü olacaktır. 4. Koyunlar kitaplardan daha öğreticidir. 5. Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur. 6. En karanlık an şafak sökmeden önceki andır. 7. Yeryüzünde her insanın kendisini bekleyen bir hazinesi vardır. 8. Ben ne geçmişte, ne de gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen mutlu bir insan olursun. 9. İhanet, senin beklemediğin bir darbedir. Ama sen yüreğini dinleyecek olursan, sana baskın yapmayı hiçbir zaman başaramayacaktır. Çünkü onun düşlerini ve arzularını tanıyacaksın ve onları hesaba katacaksın. Hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz. Bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek. Böylece, kendisinden beklemediğin bir darbe indirmeyecektir kesinlikle sana. 10. Aşk ne çöl gibi devinimsiz durmaktan, ne rüzgar gibi dünyayı dolaşmaktan, ne de senin gibi her şeyi uzaktan görmekten ibarettir. Aşk evrenin ruhunu değiştiren ve geliştiren bir güçtür. İlk kez onun içine girdiğim zaman, onun kusursuz olduğunu sandım. Ama daha sonra onun, yaratılmış olan her şeyin yansıması olduğunu, onun da savaşları ve tutkuları olduğunu gördüm. Kaynak 1, 2, 3
Yorum Bırakın