Boz Martı
Hünerle açtı boz martı, deniz köpüğüyle, baygınlıkla, iki göçmen yön-vereni kalakaldı gökyüzünde iki kanatla, iki parıltıyla, iki sekreteriyle ışığın, uçup gidinceye dek dizginsiz doğuya ve batıya, kuzeye ve kara, Ay'a ve Güneş'e.Kırmızı Göğüslü Çayırkuşu
Neden gösteriyorsun her gün bana kanlı yüreğini? Hangi suç göğsündeki, hangi çıkmaz kan öpücüğü, hangi avcı atışı? Neden koşuyor, arıyor, yanıyorsun şu kınalı göğsünle telaşsız ve korkusuz bakarak, bakarak insanların gözlerine? Bir yargıçsa aradığın, neden sıvışıyorsun soğuk gözlerini, sert kanatlarınla bir başka yol işaretine kalbinin yeniden ışıdığı kanlı güneşte?
Yedi Renkli Sazkuşu
Lagünde dev sukamışları, ıslak kamış yatağı, bir iki diri damla alev alev: birden bir hareket minik bir sancak, bir gökkuşağı pulu: güneşin hızla tutuşturduğu, nasıl gelmiş bir araya yedi rengi? Nasıl üstlenmiş bütün ışığı? Hem oradaydı hem değildi: geçip gitti apansız rüzgar, belki de yok orada, ama hala titriyor su kamışları.Aykıran
Yankılandı ağıdı Acenaia bataklığında, tırmandı küçülen ayla metal bir başak gibi çarpıncaya dek mahzene, ayın alüminyumuna, parçalandığı duyuldu gezegenin düşen bir yüzüğün çok uzaktan gelen sesiyle: ay ağlıyordu.
Benkuş
Pablo kuşum ben, tek tüylü kuş, berrak gölgede bir uçucu ve karanlık berraklıkta, kanatlarım görünmez, çınlar kulaklarım yürürken ağaçların arasında altında mezarların şanssız bir şemsiye gibi çıplak bir kılıç, yay gibi gergin, üzüm gibi yuvarlak uçarım, uçarım bilmeden karanlık gecede, yaralanmış, kim bekliyor beni, kimdir istemeyen şarkımı, ölümümü bekleyen kim, varlığımı bilmeyecek olan, ve boyun eğdirmeye gelmeyecek bana, kanatmaya beni, bükmeye, haykıran rüzgarın yırttığı. Bu yüzden gidip gelirim uçarım uçmam şakırım ama: öfkeli kuşum ben dingin fırtınanın.
Yorum Bırakın