Suspiria'ya Vizyoner Bir Yorum

Suspiria'ya Vizyoner Bir Yorum
  • 2
    0
    0
    0
  • Sinema tarihi boyunca korku filmleri sinema eleştirmenleri tarafından ciddiye alınmayan, basit eğlence sineması olarak algılanmıştır. Saygın film festivalleri ve ödül törenlerinde genellikle hor görülmüştür. Bu durumun en tipik örneği olarak, şimdilerde el üstünde tutulan ve korku türünün üstadı olarak anılan İngiliz yönetmen Alfred Hitchcock’un zamanında eleştirmenlerce alay konusu edilmesi ve hiçbir filmiyle Oscar ödülü alamaması gösterilebilir. Tabii ki bu ''öteki'' türün de kimi filmlerine hak ettikleri değeri verilmiştir. Bu ender yapımlar, tüm zamanların en iyi filmleri listelerinde ve hatta daha da önemlisi sinemaseverlerin sinemasal hafızalarında kalıcı bir yer edinmişlerdir. Bu filmlerin en önemlilerinden biri ise ünlü İtalyan yönetmen Dario Argento’nun 1977 tarihli filmi Suspiria’dır. Almanya'daki bir dans okulunda genç öğrenci Suzy’nin ve arkadaşlarının başlarına gelen korkunç olaylar müthiş bir teknik ustalıkla anlatılır filmde. Bu yazıda inceleyeceğim film ise Suspiria’nın yaklaşık on yıldır çekilmesi planlanan ve en sonunda seyircilerle buluşan yeniden çevrimi. Yıllardır süren süreç boyunca filmde çeşitli yönetmen ve oyuncu değişiklikleri yapıldı. Proje, en nihayetinde son yılların gözde İtalyan yönetmeni Luca Guadagnino tarafından yönetildi. Senaryosunu David Kajganich’un yazdığı filmin başrollerini yönetmenin daha önce de birlikte çalıştığı Dakota Johnson ve Tilda Swinton paylaşırken onlara yan rollerde; Mia Goth, Jessica Harper ve Chloe Grace Moretz gibi isimler eşlik ediyor. Filmin konusu kısaca şöyle özetlenebilir; genç dansçı Susie Bannion (Dakota Johnson), Berlin’deki en saygın dans okullarından birine seçilmiştir. Birkaç gün önce kaybolan ve muhalif görüşleri olduğu bilinen öğrenci Patricia’nın (Chloe Grace Moretz) odasına yerleştirilir. Susie, yeteneğiyle kısa sürede kendini gösterir ve yapılacak büyük gösterinin baş dansçısı olarak seçilir. Yeteneği, deneyimli öğretmeni Madame Blanc (Tilda Swinton) tarafından disipline edilmeye çalışıldıkça Susie geceleri garip kabuslar görmeye başlar. Yakın arkadaşı Sara (Mia Goth) da okulda garip bir şeylerin olduğunun farkındadır. Acaba okuldaki bu gizemli olayların sebebi nedir? Film, başından itibaren orijinal filmden farklı bir yöne sapmayı istediğini biz seyircilere gösteriyor. Bir psikoloğun odasında açılan film, bizi ana karakterlerden önce Patricia ve Dr. Josef Klemperer’le tanıştırıyor. 1977 yapımı filmin seyirciyi şaşırtan, soluk soluğa açılışından oldukça farklı bir açılış bu. Orijinal filmin saf korku odaklı yapısının aksine yeniden çevrim özünde aynı olan hikayeyi daha felsefik, entelektüel ve politik bir alt metinle ele almaya çalışmış. Bunu yaparken tempoyu düşürmeyi göze alarak hikayeyi uzatmış. Dr. Josef Klemperer karakterinin trajik geçmişi ve dönemin Almanyasında geçen siyasi olaylar aracılığıyla hikaye zenginleştirilmeye çalışılırken filmin gereksiz yere uzatıldığını ve hantallaştırıldığını söyleyebilirim. Böylece asıl filmin 92 dakikalık süresi, 152 dakikaya çıkarılmış. Oysa yeniden çevrimin en ilginç tarafının korku hikayesini geliştirdiği ve orijinal filmde detayları verilmeyen okulun içinde yuvalanmış satanist yapıyı anlattığı bölümler olduğunu söyleyebilirim. Luca Guadagnino, koreografisi üzerine uzunca çalışılmış dans sahnelerine fazlaca yer vermiş. Bunları, satanist grubun kurbanlarının feci ölüm sahneleriyle paralel şekilde sunarken dans sahnelerini adeta bir satanist ayine benzetmiş. Okulda giderek yükselen Susie’nin buna paralel olarak geçirdiği ruhsal değişim de başarıyla sunulmuş. Yönetmen, finalde karakterin değişimi tamamlanırken enfes bir görsel ve işitsel şova imza atmış. Bu sahnenin hafızalarınızda uzun bir süre kalacağını garanti ederim. I Am Love (2009), A Bigger Splash (2015) ve Call Me By Your Name (2017) gibi filmleriyle tanınan Luca Guadagnino, filmi biçimsel olarak orijinal filmden net bir şekilde ayırmaya çalışmış. Capcanlı renklerin ve parlak ışıkların göz alıcı şekilde kullanıldığı Argento'nun filminin aksine soluk renkler ve loş bir ışık kullanmış. Böylece filmin 'ciddi' havası görsel karşılığını da bulmuş. Radiohead grubundan Thom Yorke'un bir korku filmi için garip kaçan besteleri de filmin farklılaşmaya çalışan yapısına destek vermiş. Şahsi tercihim elbette Goblin grubunun asıl film için yaptığı, tüyleri diken diken eden müzikleri. suspiria 2018 ile ilgili görsel sonucu Oyunculuklarda; filmde 3 karakteri birden canlandıran eşsiz oyuncu Tilda Swinton ve Grinin 50 Tonu serisiyle tanınan Dakota Johnson'ın filmi sürüklediğini söyleyebilirim. Son dönemde oynadığı A Cure for Wellness ve Marrowbone gibi korku filmleriyle adını duyuran Mia Goth da ufak bir rolde onlara başarıyla eşlik etmiş. Günahıyla sevabıyla, vizyoner bir yeniden çevrimin nasıl yapılması gerektiğini gösteren Suspiria'yı tüm korku filmi severlere gönül rahatlığıyla öneriyorum.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.