1) Kitapları Kurtaran Kedi – Sosuke Natsukawa
Sosuke Natsukawa’nın Kitapları Kurtaran kedi adlı kitabı her kitap severin aklından geçen düşünceleri barındırıyor. Okumanın dolambaçlı patikalarında yolunuzu nasıl bulacağınızı anlatan bir kitap kendisi. Okuma aşkı içine düşmüş her insanın içinden geçirdiği kimi zaman tehlikeli kimi zaman sevecen olan düşüncelerin altını deştikçe deşiyor. Bir kitabı okumanın yolları dendiğinde çoğu insanın aklına “Kaç yolu olabilir ki, okuyacaksın işte” düşüncesi geliyor. Kitap kurtları için işin çok farklı olduğunu düşünenler vardır. Fakat ne kadar farklı olabilir? Okuduğunuz kitabı ne kadar düzgün ve keyif alarak okuduğunuz mu yoksa ne kadar sürede okuduğunuz mu önemli? İşte bu kitap okurun aklında ardı ardına sekmeler açıyor ve siz müziğin hangi sekmede çaldığını bulmaya çalışıyorsunuz. Okuma derdi sizi de sarmış ise bir göz atın derim.
2) Bahar Karları (Bereket Denizi Serisi) – Yukio Mişima
Usta yazar, gönüllerin kahramanı, sahip olunamayacak adam Mişima’nın en güzel eserlerinden biri olan Bahar Karları Bereket Denizi serisinin ilk kitabı aslında. Üstelik Mişima’nın karakteristik özelliklerine, iç dünyasının bütün çalkantılarına ulaşabildiğiniz bu eser sanki ufak bir Mişima okuma rehberi. Umutsuz aşıkların hikayesinden ibaret sanılan Bahar Karları’nı okuyan herkes serinin devamı için çıldıryor. Bir şans vermeye ne dersiniz?
3) Tanıdık Şeyler – Hwang Sok Yong
Güney Kore’nin en önemli yazarlarından Hwang Sok Yong’un Tanıdık Şeyler isimli kitabı şehir çöplerinin ulaşım noktası olan Çiçek Adası’nda geçiyor. Gelir düzeylerinin insan hayatlarındaki etkisini en iyi ölçebileceğiniz canlılar olan çocuklar üstünden bir yaşamı anlatıyor kitap. Bir tarafta evlerinin bahçelerinde oynayan ve şekerlerini yiyen çocuklar diğer tarafta çöplükten buldukları yemeklerle derme çatma barakalarında akşamı geçirmeye çalışan fakir ailelerin kadersiz çocuklarını görmek haksızlığın ülke tanımadığını gösteriyor. Düşüncelerinize dalacağınız ve yer yer içinizi titretecek bu kitaba bir bakın bence.
4) Üç Köşeli Dünya - Natsume Soseki
Soseki’nin Üç Köşeli Dünya isimli kitabı şehrin keşmekeşinden bunalıp kendini kırsalın taşlı yollarına vuran bir sanatçının hikayesini anlatıyor. Gezi yazıları niteliğinde olabilecek kitaba bir olay örgüsü ekleyerek heyecanı arttıran yazar kendi bakış açısıyla hayatı anlatırken insanlara dair i-na-nıl-maz çıkarımlarda bulunuyor. Bu insanları “şehir magandaları” diye de adlandırabiliriz aslında. Altını çizmek isteyeceğiniz çok yer olacak sevgili okur.
5) GO – Kazuki Kaneshiro
Kazuki Kaneshiro Go kitabında kendi anılarından yola çıkmış. İnsan hayatının belki de en çalkantılı zamanı olan ergenlik yetmezmiş gibi bir de ırkçılık ile savaşmak zorunda kalan Sugihara kafayı yemek üzeredir. Bir de bu kadar zorlu bir dönemde aşık olması işleri daha da karmaşık hale getirir. Sugihara Kuzey Koreli bir ailenin çocuğu olarak Japonya’da yaşamak zorundadır fakat Japon toplumu Kuzey Koreliler konusunda oldukça düşmanca bir algı geliştirmişlerdir. Sugihara’nın gittiği okuldan arkadaş grubuna kadar izole edilmiş bir toplumda yaşamaya çalışması da işleri kolaylaştırmaz. Sonunda Sugihara düşmanın kalbine inmeye, aralarına karışmaya karar verir. Arkasında bıraktığı kendi insanları ise bu karara pek memnun olmayacaklardır. Siyasetin ve hükümetlerin kavgalarının insanları ne hale getirdiğini gözler önüne seren romanın filmi de pek güzeldir hani.
6) Tokyo’nun Son Çocukları – Yoko Tawada
Ekolojik dengenin alt üst olduğu, yaşlıların ölmediği, çocukların ise hiç büyümediği bir evrende yaşamak zorunda kalsanız ne hissedersiniz? Torununuzun torununa bakarken çocuğa her gün eriyen kemikleri için ilaçlar içirip, kendinizin yüzlerce yıllık yaşamınıza rağmen sabahları kilometrelerce koşabildiğinizi düşünün. Mutlu olur muydunuz? Mumei ve Yoşiro ile tanışın dostlarım. Pişman olmayacaksınız.
7) Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu – Haruki Murakami
Hızına yetişemediğimiz yazar Murakami’nin fantastiğin sınırlarını zorladığı bu evrende bir şeylere tutunmak imkansız. Okurunu hız trenindeymiş gibi hissettiren kaç tane kitap vardır ki? Ne zaman ve nasıl öleceğinizi bilseniz ne yapardınız? Üstelik öldüğünüzde zihninizin başka bir dünyada yaşamaya devam edeceğini söyleselerdi nolurdu? Kendinizi ölmüş sayar mıydınız? Engellemek ister miydiniz, Tek boynuzluların ve kafataslarının kitap gibi okunduğu evrenlerin hayalini kurmayın, buyurun kitaba başlayın.
8) Yastıkname – Sei Şonagon
Japon sarayında bir cariye, entrikalar, dönen dolaplar, kıskançlık hikayeleri, ihtiraslı yasak aşklar… Bunlardan hiçbiri yok efendim. Kitapta İmparotoriçe’ye ve kraliyet ailesine deliler gibi hayran bir nedimenin günlüklerini okuyoruz. Eğitim almış bir kadın olarak, başucundan ayırmadığı defterine içinden geldikçe, saray yaşamı, günlük hayat ve Japon kültürü ile ilgili yazılar yazmıştır. Japon edebiyatında “Zuihitsu” adı verilen tür bizim edebiyatımızdaki deneme türü ile benzer özellikler göstermektedir. Şonagon’un kaleminde uğraşsız bulunan estetik, zihnini çalıştırma şeklini, kalbinin atışını, okuyucunun gözleri önüne seriyor. Gündelik yaşam, saray halleri, din, mevsimler, ilişkiler, hayvanlar, adab-ı muaşeret kuralları ve daha bir sürü şey hakkında kaleme aldığı yazıları bulunmaktadır. Sevdiği şeyler veya sevmediği şeyler. Gıcık olduğu yahut kendisinde heyecan uyandıran şeyler. Hepsini sözünü sakınmadan anlatmış. Bir kadının hissedebileceği bütün duyguları hissetmiş üstelik bunları farklı bir şekilde işleyebilmiştir. Bu kitabın bir güzel yanı da bağımsız yazılardan oluştuğu için herhangi bir sayfayı açıp okuyabilmeniz.
9) Ben Bir Kediyim – Natsume Soseki
Eser Tokyo sokaklarında doğan yavru bir kedinin, sahiplenildiği evde yaşamı ve ev ahalisi ile ilgili diyebiliriz. Kedimiz eve gelen bütün misafirlere ilişkin gözlemlerini aktarıyor. Bazen bir şair, bazen de fizikçi olan bu dostlarla pek güzel dalga geçiyor. Bir İngilizce öğretmeni olan efendisinin kişiliğine ilişkin eleştirilerde de bulunuyor. Efendisinin aydın olamamış “aydın” kesimi yansıtması da dönem toplumunun sorunlarından birini anlatıyor bizlere. Eser içerisinde aydın toplum yaratılamamasının sebebi, yanlış batılılaşma olarak gösterilmekte zaten. Bizim edebiyatımızla benzerliği de aşikar. Türk toplumunda Tanzimat dönemi eserlerinde yanlış batılılaşma hususunda yaratılmış en iyi örneklerden biri olan Felatun Bey’in bir kedisi olsa bizde de böyle bir hikaye olurdu sanki ne dersiniz. Kitabı okumak oldukça keyifli çünkü Soseki sizi hiçbir koşulda zorlamıyor Su gibi akıyor sayfalar. İster bir kahve eşliğinde okuyun isterseniz notlar alarak. Bu kitap için iki türlüsü de mümkün çünkü.
10) Dalgaların Sesi – Yukio Mişima
O Mişima’ya özgü sadeliğin altında gizlenen dağlara hayran kalacaksınız. “Adalı insan” karakteri edebiyatımızda da çok spesifik bir karakterdir. Bu karakteri her yazarın işleyebileceğini düşünmüyorum. Edebiyatımızda “adalı” olmayı en iyi Sait Faik anlatır. Adada yaşamayana deniz anlattırılır mı? Evet, neden olmasın, ortaya şahane bir güzelleme çıkabilir fakat adada yaşayan için deniz güzellemeden ibaret değildir Onlar için tuz, yazın saçlarına saklanıp, güneş ışıklarıyla kuruyarak çıtırdayan şey değildir sadece. Tuz adada her şeydedir. Yürekler dahil. Mişima bu adanın içindeki tuzlu bir yüreği anlatıyor hikayesinde. Shinji’nin hikayesini. Shinji’nin aşık oluşunu, büyümesini, adadan çıkışını, nihayetinde adaya dönüşünü anlatıyor. Aşkı hiç görmemiş biri aşık olduğunu nasıl anlar ki? Aşkın ayıplandığı, dışlandığı bir toplumda insan, sevgisini göstermek için hangi yollara başvurur?
Mişima sizi üzmez sayın okur. Okuduğunuza pişman etmez. Benden söylemesi.
Özdem Direkçi
Yorum Bırakın