Doğru insanı bulduğunuzda bunu fark etmezsiniz.
Doğru insanın doğru insan olduğunu anlamak için öncelikle doğru bir hayatın içinde olmalı ve doğru insanla bir araya gelebilecek bütün bileşenleri yaşamınızın içinde barındırmalısınız. Doğru insanı karşılamak için doğru olmanız gerekir. Yanlışlar silsilesinde sürüklenen birinin gözleri kördür ve kulakları sağırdır, en yakınındaki insanı bile tanıyamaz. Kendini tanımayan insan nasıl başkasını tanıdığını ve o kişinin doğru olduğunu iddia edebilir ki? Kendimizi bize tekrar tanıtandır doğru insan.
Doğru insan olduğunuz halinizi tamamlayan değildir.
Olduğunuz ve olacağınız insanı sevendir. Kendini tanımaya çalışan, objektiflikten oldukça uzak bir topluluktur insan; iradeye sahip olduğundan bu kadar emin olup da bilinçaltının ve içgüdülerinin tutsağı olmuş başka bir hayvan türü doğada yoktur. Uzay boşluğunda, olasılıklar denizinde amaçsızca ve rasgele uçarken ayaklarımızın zemine sımsıkı bastığını düşünürüz. Yerçekimi illüzyonuna inanırız. Mutlak kontrol için her şeyimizi verebileceğimizi düşünürken, yaptığımız hareketlerin çoğu kontrol dışıdır. İnandığımız yalanları bize apaçık gösterendir doğru insan.
Doğru insanı bulmak bitiş noktası değildir; köklü bir değişimin başlangıcıdır.
İnsan kaçamayacağı bir değişim selinin içindedir, öyle ki çoğu zaman değiştiğinin bilincinde bile değildir. Her olay ve her insan ruhumuzda izler bırakır. İzlerimizi dönüştürür ve farklı biçimlerde dışavururuz. Ellerimizde, kollarımızda yara izleriyle,tembel tembel pineklerken senelerdir çıkmaya cesaret edemediğimiz mental yolculuklara çıkarandır doğru insan.
Doğru insan aranarak bulunmaz.
Sonsuz bir umutsuzluk döngüsünün içerisindeyken, beklentileri ve mutlulukları umursama eşiğini çoktan geçmişken gelir ve arsızca yeniden alevlendirir sönmüş umutlarınızı. Yeni ve cesur bir insan çıkarır içinizden, deri değiştiren yılan gibi. Önce sizi olabilecek en mutlu halinize getirir, sonra da en iyi versiyonunuz haline. Kendinizle en barışık olabileceğiniz kişiye dönüştürür doğru insan.
Doğru insan işleri kolaylaştırmaz, onları daha karmaşık hale getirir.
Evrimsel açıdan bakıldığında, beynimiz en kolay yolu seçmeye eğilimlidir. Apaçık ortada olsun isteriz mutluluklarımız, arkasında bir sır perdesi olabileceği ihtimali bizi rahatsız eder. Ön planda ve gösterişli olgulardan hoşlanırız; apaçık güzel manzaraları beğeniriz, en renkli meyveleri seçeriz, en düz patikaya gireriz. Olasılıkların sonsuzluğundan ve işlerin karmaşıklaşmasından korkarız. Tam da bu sebepten aşkın ihtişamlı görüntüsüne aldanarak onu arzularız, ancak aşık olduğumuzda acı çekeriz. Çünkü aşk olabilecek en kompleks olgulardan biridir; sonsuz farklı kombinasyonlar ve olaylarla bize neredeyse bilinen her duyguyu, farklı veya aynı zamanlarda yaşatabilir. Aşık olduğunuz insanın gözlerine bakmaktan kendinizi alıkoyamazsınız, acı verse de. Her yeni gün bir davranışı şaşırtabilir veya olağan karşılanabilir. Utanç, nefret, tutku, acı, huzur, haz, korku, hayret, ve bunun gibi niceleri aşka ve onun size açtığı engebeli patikaya dahildir. Doğru insan bu engebeli yolu size açan ve sizinle birlikte yürüyendir. Yol boyunca sizin öğretmeniniz, aileniz, sevgiliniz, oyun arkadaşınız, dostunuz, gölge yanınız, kusurlarınız, doğrularınız ve her şeyiniz olandır. Doğru insan yansımanızdır. Sizi size yansıtandır, hiçbir düzeltme yapmadan. Ruhunuzu kıskıvrak yakalayan ve içine bakandır. Doğru insan sizi siz yapandır.
Yorum Bırakın