Kişinin kendini özellikle bazı yönlerden diğer bireylerden daha aşağı ve kötü durumda hissetmesine sebep veren aşağılık kompleksi çoğumuzun ömrünün gidişatını kökünden değiştirme özelliğine sahiptir. Çünkü aşağılık kompleksi bir nevi kişinin içinde bulunduğu hissiyatı ve vaziyeti hiçbir koşulda değiştirmesinin mümkün olmadığına olan değişmez inancından doğar.
"Aşağılık kompleksi bir insanın yeteri kadar uyum sağlayamamış olduğu veya kendisiyle başa çıkabilmek için hazırlıklı olmadığı bir zorluk karşısında ortaya çıkar ve o insanın bu problemi çözmeye muktedir olmadığına olan inancını ifade eder."
Aşağılık kompleksinin insanın bünyesinde uyandırdığı duygular onu problemin asıl çözümünden ziyade bir üstlünlük ihtiyacına iter. İnsan, hissettiği aşağılayıcı duygudan kaçmak için, o duygunun kaynağına inmek yerine yüzeysel çözümler arar.
"O, kendini zayıf hissettiğinde, kendini güçlü hissedebileceği durumlara yönelir. Daha güçlü, daha becerikli olmaya çalışmaz; kendi gözünde daha güçlü görünmeye çalışır.Kendini kandırma çabasında sadece kısmi bir başarıya ulaşacaktır."
İş hayatında problemlerle başa çıkamayan bir insan, ev hayatında huysuz davranışlara yönelerek kendi öz değerini koruduğu yanılgısına kapılacaktır. Değerli ve önemli bir konumda olduğumuz illüzyonunu devam ettirdiğimiz sürece, derinlerden gelen aşağılık kompleksini yok ettiğimizi sanacağız.
"Sanki diğerlerinden üstünmüş gibi davranan herkeste büyük çabalarla gizlenmeye çalışılan bir aşağılık duygusu olduğunu tahmin edebiliriz. Bu sanki, bir insanın kendinin çok küçük olduğundan korktuğu için parmak uçlarında yürümesi gibidir. Bazen bu davranışı, özellikle, boylarını ölçen çocuklarda gözlemleriz. Küçük olduğundan korkan çocuk, kendini uzattıkça uzatır ve çok dik durur;olduğundan büyük görünmeye çabalar."
Aslında diğerlerinden üstün olmak değildir amacımız. O kadar kompleks bir yola girmekten çekinir her insan. Kendini geliştirip, dönüştürerek bulunduğu konumdan daha yukarılara çıkmak zor ve karmaşık bir iştir. Ancak bunu yapmadığımız sürece içimizde bir ses bize ne kadar yetersiz olduğumuzu fısıldayarak özgüvenimizi darmadağın edecek ve dünyadaki varlığımızı tehlikeye sokacaktır. Her insanda aşağılık kompleksi mutlaka yer etmektedir.
"Belli bir dereceye kadar hepimizde aşağılık duygusu vardır; çünkü hepimiz daha da iyileştirmeyi arzuladığımız konumlarda bulunuruz. Eğer cesaretimizi korumuşsak, bu duygudan sadece gerçeğe uygun ve tatmin edici bir şekilde, yani durumu daha iyiye götürmekle kurtulmaya çalışırız."
Hiçbir insan bu yetersizlik hissine uzun süre dayanamaz ve çözüm yolları bulmaya yönelir. Adler'in bahsettiği "değişim cesareti"ni kaybetmiş insanlar ise durumu ve koşulları istediği yöne çekebileceğine inanmaz. Umudunu çoktan yitirmiştir ve kendine, dünyaya ait hiçbir şeyin daha iyi olmayacağına inanmaktadır. İşte bu insanlar, hissettikleri o kötücül duygudan kurtulmak için başka savaş yöntemlerine yönelirler.
"Onun amacı, hala zorluklarla başa çıkmaktır, ama o engelleri aşmak yerine kendisini üstün hissedinceye dek kendi kafasını bulandırmayı, kendini sarhoş etmeyi deneyecektir. Bu arada, aşağılık duyguları birikmeye devam edecektir, çünkü onu meydana getiren durum değişmeden devam etmektedir."
Bizi üstünlük hissetmeye iten durumları iyileştirmediğimiz ve düzeltmediğimiz sürece yarattığımız her "üstünlük" illüzyonu, bizi içinde bulunduğumuz yetersizlik çukurunda daha da dibe itecektir. Bizler ağlarız, bağırırız, yakınlarımızı manipüle ederiz, hissettiğimiz yetersizlik hissini diğer insanların üzerinde nüfuza sahip olarak yok etmeye çalışırız, dikkat çekmeye çalışırız, sansasyonellik yaratırız, travmalarımızın bizi yönlendirmelerine izin veririz. Sevgi eksikliği çekmişsek bunu iyileştirmek yerine sevgiye ihtiyacımız olmadığı illüzyonunu yaratırız. Güvenimiz kırılmışsa bir daha kimseye, hiçbir koşulda güvenemeyecekmişiz gibi davranırız. Annemiz bizimle biraz daha ilgilensin diye ağlarız. Okulda öğretmenimiz bizi görsün diye sınavlardan düşük alırız. Hedefimiz aşağılık duygusundan birazcık olsun uzaklaşmak ve kendimizi üstün hissedebilmekse, hedefe giden her yolu makbul görürüz. İnsanlara yalanlar söyleriz. Üstün olmak amacıyla sevgiden ve sevginin bağımlılığından uzak durmak üzere yetiştiririz kendimizi.
Ne yaparsak yapalım, travmalarımızı ve yaralarımızı kökten iyileştiremediğimiz, yaşama ve insana olan yanlış bakış açımızı değiştiremediğimiz sürece kendimizi yetersiz hissetmeye mahkumuz. Bir hayalde sürüklenip dururuz; sanarız ki yakınlarımız bize ilgi gösterdiğinde, çevremizdekiler bizi üstün gördüğünde eskisi gibi yetersiz olmaktan çıkarız. Ne acı ki, bir gün o insanların ilgisini kaybettiğimizde ve hipnoz sona erdiğinde, yetersizliğimiz gece yanan bir sokak lambası gibi apaçık ortaya çıkacaktır.
Görsel: https://www.teknonce.com/alfred-adler-kimdir-kisaca-hayati.html
Kaynakça: Alferd Adler-Ne İçin Yaşıyoruz?
Ben teşekkür ederim