MÖ 431 'de Büyük Dionysia bayramında Euripides'e üçüncülük getiren Medea trajedisi, Antik Yunan tragedyalarının en etkileyicisidir demek abartı sayılmaz. Trajediyi incelerken öncelikle kaynaklar, ardından olayların gelişimi ve sonlanışı, son olarak da günümüz litaretüründeki örneklerine değinmek gerekiyor.
Medea'ya dair ilk bilgiler, Argo gemisi ve Altın Post'un hediye edildiği Kral Aietes'e değinilen Homeros'un Odysseia eserinde yer alır. Ancak bu bilgiler yüzeysel olup detaylı olarak başvurulacak kaynak, MÖ III. yüzyılda yaşamış olan Rodoslu Apollonios'un Argonautika eseridir. Medea konusunda ilk çağ tragedya yazarlarından yalnız Euripides değinmiştir. Euripides'in Medea konusunu daha trajik hâle getirmek için olay örgüsünü değiştirdiği de düşünülmektedir. Bu değişiklikler daha çok Medea karakterine tüm suçların yüklenmesidir.
Medea ve İason'un Trajedisi Nasıl Başladı?
"Altın Post'u Ele Geçirmek"
Yunan Kralı Athamas karısı Nephele'den sıkılıp İno ile ikinci bir evlilik yapar. Kralın Nephele'den olan iki çocuğu Helle ile Phriksos bu evlikle birlikte tehlike altına girer. Üvey anne İno, Phriksos'un Athamas'tan sonra taht sahibi olmasını istemez, tahta kendi oğlu geçsin ister ve Phriksos'tan kurtulmanın yolunu arar. İno, o yılın tüm tohumluk mısırlarını ele geçirir ve kurutur, haliyle ülkede kıtlık meydana gelir. Kral Athamas çareler arar ve tapınağa haberci gönderir, bu sırada İno'nun ikinci oyunu devreye girer. Tapınağa gönderilen haberciyi kandıran İno, krala oğlunun kurban edilmesi gerektiğini söyletir, aksi hâlde kıtlık bitmeyecektir. Halkın baskısı üzerine oğlu Phriksos'u kurban etmeye karar veren Athamas onu tapınağa gönderir. Ancak mucizevi bir gelişme yaşanır, gökten altın bir koç iner ve Phriksos ve kız kardeşi Helle'yi kaçırır.
Altın koçun kardeşleri kaçırışı yalnız birine, erkek olana kurtuluş getirir. Zira kız kardeşi Helle Asya ve Avrupa'yı ayıran boğazda denize düşer ve boğulur. Ancak bu denizde ve boğazda yaşar hâlâ 'Hellaspont' adıyla. Phriksos ise şanslıdır, Karadeniz'e kadar sırtında taşınmıştır altın koçun ve ayaklarını sapasağlam Kolkhis topraklarına basmıştır. Pek misafirperver olmayan Kolkhis'liler de onu iyi karşılamışlar hatta kral Aeites ona kızlarından birini bile vermiştir. Bu karşılamaya güzel bir karşılık ise Phriksos'dan gelir, Altın Koçu keser ve postu hediye eder kral Aeites'e. Kral Altın Post'u Ares konusundaki kutsal bir ağaca asar ve post ağacı sarıp onu koruyan Kolkhis Ejderhası tarafından korunur.
Sahne İason'un
Argonotların önderi İason'un Altın Post'un peşine neden düştüğü meselesine nedense pek değinilmez. İason, Phriksos'un Yunanistan'da kral olan amcasının oğludur. Kral baba tahtı yeğeni Pelias'a kaptırmış ve İason yıllarca bu tahta ulaşmak için büyütülmüştür. Yeterli olgunluğa eriştiğinde ise kral Pelias'ın karşısına tek ayağında bir sandal, omzunda bir pars postu, hiç kesilmemiş saçlarıyla çıkar. Bu görünüş önemlidir çünkü daha önce biliciler Pelias'a ayağında tek sandal olan bir akrabası tarafından öldürüleceği söylenmiştir. Pelias bilinçli hareket eder tek isteği taht olan genç İason'a tahtı vereceğini ama bilicilerin ondan istediği Phiriksos'un Altın Post'unu geri getirmesini ister çünkü kendisi gidemeyecek kadar yaşlıdır. Bu istek imkansızı istemenin bir diğer karşılığıdır. Çünkü Pelias Altın Post'un geri getirilemeyeceğine emindir.
İason cesur bir gençtir, tahta ulaşmak için yapamayacağı yoktur. Bu yolculukta en az onun kadar cesur olan yoldaşları Herakles, Orpheus, Kastor ile kardeşi Polluks, Akhilleus'un babası Peleus onu yalnız bırakmaz ve Argos gemisine binip yola çıkarlar. Antik Yunan'da yol demek deniz demektir, deniz ise tehlikelerle doludur. Günümüz gezginlerinin ilk örneğidir Argonautlar belki de, ikincisi ise çok iyi tanıdığımız İthake Kralı Odysseus'tur. Akhilleus'un babasının bu yolculukta olduğu düşünülünce, aralarında bir ya da iki kuşak olduğunu düşünmek yanlış olmaz.
Medea ile tanışma
İason ve Argonautlar zorlu yolculuk ve çarpışmalardan galip çıkıp Kolkhis'e vardıklarında asıl mücadele yeni başlamaktadır. Altın Post'a erişmek hiç de kolay değildir. Yunanları hiç sevmeyen Kolkhis kralının İasondan istedikleri yine bir imkansızlık örneğidir. "Önce, ateş püsküren, tunç ayaklı iki boğayı boyunduruğa koşacaksın. Sürdüğün tarlayı da bir ejderhanın dişlerini ekeceksin. Ekilen dişlerin yerinde silahlı adamlar bitecek. Onlarla çarpışıp hepsini öldüreceksin. Bunlarıyaparsan Altın Post senindir. Yoksa bir şey alamazsın ben den." İason bu kez yılgındır tüm bunları yapması ona dahi imkansız görünürken birden Kıbrıslı tanrıça devreye girer: Afrodit. Kralın kızı Medea son derece özel güçleri olan, büyücülüğü ile ünlü biridir. Ve erosun oku tam vaktinde yerini bulur; İason ile Medea karşılaştıklarında aşık olurlar. Medea ilk görüşte aşık olduğu İason'a yardım etmenin babasına karşı gelmek olduğunu bilir. Bu ihanetin yükünün ağırlığı ve kalbi arasınsa kalan Medea elindeki iksiri İason'a verir ve onun mücadeleleri kazanmasını sağlar. İason bu iyilik karşısında Medea'ya hayranlık duyar ve "Gece olsun, gündüz olsun, seni hiçbir zaman unutmayacağım Medea. Bizimle birlikte Yunanistan'a gelirsen, seni seve seve evime alırım. Ölümden başka hiçbir şey giremez aramıza" der. Bu cümleler Medea'nın duymak istediğidir ve Altın Post'a giden yolda son olarak ejderhayı ezgileriyle uyutan Medea, İason'a kazandırdığı post ile Argonaut'larla birlikte Argos gemisine binip Yunanistan'a doğru yol alır. İlk olarak babasına karşı sadakatini yitiren Medea, dönüş yolunda peşlerine takılan kardeşi Apsyrtos'u da öldürür. Ellerine bulaşan kan tüm zerrelerine yayılır Medea'nın zira Yunanistan'a vardığı anda da yitime sebep olur. Yunanistanda Altın Post'un gelmeyeceğine emin olan Kral Pelias İason'un annesinin ölmesine sebep olmuştur. İason'un Pelias'a olan öfkesi de Medea'nın elleriyle sonlanır. Kral'ın kızlarına bir gençlik iksirinden bahseder Medea bunun için babalarını öldürmeli ve iksirli suda kaynatmalıdırlar. Pek tabii sahte bir büyüdür bu ve Pelias ortadan kalkar. Sevdiği için herşeyi yapan Medea! İason ile birlikte Kolkhis'e yerleşir ve iki erkek çocuğu olur. Mutlu mesut yaşarlar mı?
Medea trajedisinin Euripides'ten önceki bölümü bu şekilde özetlenebilir. Oysa trajedinin yeni başladığını söylemenin tam vakti. Euripides Medea'nın İason'u yitirişiyle karşılar seyirciyi. İason Korenth Kralı Kreon'un kızı ile yeni bir birliktelik içindedir. Evet asla bırakmayacağım dediği Medea'dan vazgeçmiş onun ya bu ilişkiyi kabul etmesini, ya da gitmesini ister. Medea'nın kanlı geçmişi ve İason için her şeyden vazgeçmiş olduğunu düşününce tepkisinin hafif olmayacağı bellidir. Önce Kral Kreon'a kafa tutar, ardından Atina Kral'ı Aegeus ile bir antlaşma yapar çünkü yola çıkması gerekecektir ve İason ile yüzleşir. Aldatılan bir kadının yapabilecekleri pek tartılamaz zannımca, kendini daha çok merkezde gören kişi bu ihaneti kendine yapılmış sayıp karşısındakine bir ceza vermek ister. Ama kendinin farkında olanlar ise aldatan kişinin gerçek yüzünü gördüğü için bunu bir kurtuluş bile sayabilir. İason'un gerçek yüzünü gören Medea'dan gitmesi beklenir belki ama o ben merkezcidir. İason'un canını acıtmalıdır bunu da önce yeni karısı ve en derini, çocukları ile gerçekleştirir; yine kan!
Euripides tragedyası bu şekilde ilerliyor ama derinleşmek isterim. Bunun bir aşk yüzünden ya da bir cinsel kıskançlık yüzünden olduğunu düşünüyorum. Baştan başlayalım -yine- . Medea, Kolkhis'te erkek egemen bir dünyada varolmaya çalışan bir kadın. Yapacağı her şey ya da başarıları tek bir anlama dayandırılıyor; büyü. Bunu Cadı kıyımlarıyla yakın yüzyıllarda da görürüz neden hiç erkek cadı yoktur? Medea'nın da büyüsü belki de zekâsıdır ne dersiniz? Babasının yanında hiç söz sahibi olamayan Medea ilk kez aşık olur İason'a. En tehlikeli mücadelede, Antik Yunan için gücün simgesi olan Altın Post'un ele geçirilmesinde kilit rol Medea'nındır. Evet güç bir kadın sayesinde elde edilmiştir, yetmez gibi Yunanistan'a getirilirken de onun sayesinde korumuştur, kardeşini öldürmek pahasına... Burada bir parantez açalım, Medea'nın bu kardeş- evlat kıyımlarının Euripides'in eserinde trajediyi artırmak için yapıldığı söylenegelmiş, bilinmez ama yapsa da yapmasa da yorumum değişmeyecek.
Altın Post elde edildikten sonra geri dönebileceği bir yuvası kalmamıştır Medea'nın, yurtsuzdur o. Ama onun artık bir "sahibi; kocası" vardır. Artık onun için mücadele eder, sanır ki mutlu olacak. İason için Pelias'ı öldürür. Ve ona iki de erkek evlat verir, muhteşem! Güç İasondadır, ve nesli de devam edecektir. Ama yetmez Kral Kreon daha güçlüdür, onun kızıyla evlenmek İason'u zirveye taşıyacak ve neslini de daha iyi şartlar altında yaşatacaktır. Trajedinin bu bölümü ataerkil sistem, çocuğun önemi ve gençliğini yitiren insan soyunun sağlam bir kuvvet arayışının sorgusunu taşır. Medea çocuk dünyaya getirmeyi savaşma ile kıyaslar, en zorudur belki de. Ve yine ataerkil sistemde bir babanın oğullarını öldürmek onu yok etmek ile eşittir, Medea bunun farkında oynar oyununu. Zekidir Medea gideceğini bildiği için önceden yerini hazırlar; çocuksuz Kral Aegeus'a kabul ettirir kendini, kıyım sonrası Atina'ya gidecektir nitekim, tanrı makinası ile...
Aristoteles Poetika'sında Medea'yı eleştirir. Aslında daha çok eleştirdiği Euripides'tir. Onun sanatını zayıf bulur, çünkü Euripides insanları oldukları gibi gösterir, Aristoteles ise sanat eserinde insanların olması gerektiği gibi gösterilmesini doğru bulur. Medea tam bir kötü örnektir. Euripides tragedyalarının finalleri kusurludur çoğunlukla çünkü deus ex machina yani tanrı makinasına gerek kalmadan düğümün çözülebilmesi gerekir. Medea ejderhaların sürdüğü bir arabayla yol alır Aegeus'un yanına o araba tam vaktinde gelmeseydi bu trajedi nasıl biterdi hiç düşündünüz mü? Tam vaktinde gelen kurtarıcıdır deus ex machina.
Medea kendi kimliğini hiçbir şekilde kabul ettirememiş bir dişiyken asırlar boyu unutulmamasının sebebi kendi çocuklarını öldürmesidir. Zekası hafife alınan ve büyücü olarak tanımlanan bir kadın, Altın Post'u yani gücü yine erkeğe kazandırır. Bu gücün sahibi ettiği adamı korumak aile kurmak için her şeyi yapar, yine gücün bir diğer simgesi olan erkek evlatlar kazandırır kocasına. Son olarak da susması istenendir Medea sus ve kabullen. Ve burada devereye girer kadın, çünkü o olmazsa tüm iktidarlar bir hiçtir. Siler tüm yaptıklarını. Ve uçup gider yine başka bir atanın yanına. Orada da Theseus ile Aegeus'tan olan oğlunun taht yarışında rol alır ama buna değinemiştir Euripides. Medea'nın tüm hayatı bir mücadele ve yenilgidir.
Euripides'in Medea trajedisi her halikularda bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği eleştirisidir..Onun kadınları aşağıladığını bilmeyen yoktur ama insanları oldukları gibi göstermesi bu tragedyanın kıymetini çağlar boyu devam ettirir. Nitekim Aristoteles'in kurallarını çoktan çöpe attığımıza göre, olduğu gibi insandır Medea. Euripides'in Medea'sını ilk kez İş Bankası Kültür Yayınları Ari Çokona çevirisi ile okudum. Ardından yine İBKY. Seneca Medea'sını Çidem Dürüşken çevirisiyle, son olarak da Mitos Boyut Yayınlarından yine Euripides'ten A. Metin Balay çevirisiyle okudum. Üç hali de muazzamdı en az birini okumadan ölmeyin ki beni tanıyanlar bilirler en sevdiklerime bu kitabı mutlaka okuturum. Ardından Modern Tiyatro'da İbsen. İbsenin Bir Bebek Evi : Nora'sında bu konu işlenmese de finali bize Medea'yı hatırlatır. Nora öldürmez çocuklarını ama bırakıp yoluna gider yani payda kadın özgürlüğünde birleşir. En önemlisi dünya ve ülkemiz tiyatrosu için çok önemli olan Güngör Dilmen gerçeği. Güngör Dilmen bu trajedeyi 'modern' çağda kuma konusu üzerinden işlemiş ve bir de bu oyuna 'Kurban' adını vermiştir. Altın Post meselesine bu hakimiyet, oyuna kurban ile başlayıp kuma ile devam etmesi, karakterlerinde isim seçimi dahi salt Euripides değil Apollonios'u da işlemesiyle muazzamdır. Bu bakımdan da ülkemizdeki bitmeyen kuma meselesi ile Medea'dan sonra yüzyıllarca yıl farkı da dikkate değerdir. Ve Dario Fo'nun Medea'sı feminist tiyatronun en önemli eserlerinden olan Kadın Oyunları'nda Fo da Medea'yı bir aşık olarak değil bir insan olarak değerlendirir, harika ve vurucudur Fo, onunla veda edeceğim: Medea'yı mutlaka okuyun diye ekleyerek!
Dario Fo - Kadın Oyunları
MEDEA
"Siz zavallı bedbahtlardan başka birşey değilsiniz! Şimdi çok daha iyi anlıyorum, kadınlarım! Erkek kendi üstünlüğünü kullanarak, en mükemmel düşünceyle sizleri daha iyi yetiştirmek için bu yasayı yarattı... Sizi kendi doktrinlerine göre eğitti. Sizler onun derslerini yineliyor, bundan mutluluk duyuyorsunuz. Başınız hep eğik duruyor, asla isyan etmiyorsunuz!"
"Ve bizi bu kafeslerin ardına mahkum etmeniz, onursuzluğun en korkuncuydu! Başımız eğik dursun diye çocukları, zincirleri bağladınız boynumuza, tıpkı bir ineği daha iyi sağmak ve çiftleştirmek için bir kazığa bağlayıp sakince tutmak gibi...
Ve son olarak geçen aylarda arkadaşımın haberdar ettiği, Maria Callas'ın Medea'yı canladırdığı ve ülkemizde, Nevşehir Kapadokya'da çekilen filme göz atabilirsiniz...
Yorum Bırakın