- Acımak... Ben insan ruhlarındaki derinliğin ancak onunla ölçülebileceğine kaniyim. Evet, dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse başkalarının elemi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi, insanlığımızın derecesini öğretir... Fikrimce yalnız doğruluk hastalığı, bir hak ve hakikat meselesi etrafında toplanmak kabiliyeti, bir cemiyeti mesut etmeye kâfi gelmez... Bunun için acımak, birbirimizin feryadını, iniltisini duyabilmek de lâzım!...
"Hastayım ama hastalığımın ne olduğunu bilmiyorum. Canım acıyor ama yaralı değilim. Üzüntü içindeyim ama hiçbir koyunumu kaybetmedim. Boynuz yediğim oldu ama asla ağlamadım. Arılar soktu beni ama asla yakınmadım. Ama bu her neyse, hepsinden beter dokunuyor yüreğime. Evet, Daphnis çok güzel ama çiçekler de öyle. Kavalından çok güzel sesler çıkıyor ama bülbüllerden de güzel sesler çıkıyor. Oysa bütün bunlarla ilgili tek kelime düşünemiyorum. Keşke kavalı olsaydım da gün boyunca üfleseydi içime..."