Cenneti Yitirmeyi Yeniden Göze Almak ya da Prometheus'a Tekrar Hırsızlık Yaptırmak

Cenneti Yitirmeyi Yeniden  Göze Almak ya da Prometheus'a Tekrar Hırsızlık Yaptırmak
  • 6
    0
    1
    0
  • MARY SHELLEY - FRANKENSTEİN YA DA MODERN PROMETHEUS

    "Hepimiz için bir hayâlet hikayesi yazalım" dedi Lord Byron. 1816 yılında Mary Shelley ve eşi Percy Bysshe Shelley İsviçre'ye gittikerinde genç şair Byron Childe Harold'u yazmaktaydı. John Polidori'nin de dahil olduğu bu grubu hayâlet hikayesi yazmak, başlangıçta cezbetse de heveslerinden kısa sürede vazgeçip şiirin koynuna geri döndüler. 


     

    Ama Mary farklıydı...


    Mary Shelley...
    Bugün bu ismi, kendisi, Frankenstein'ın ünlü yazarı ve bilim kurgunun ilk rahminin sahibi olarak tanımak bir şans değil. Shelley için şans olan ebeveynleri ve arkadaş çevresi olabilir bile diyemiyorum çünkü kurmaca yazmak için büyük bir hayal gücü gerekiyor. Onun çevresi sadece hayal gücünü besleyen unsurlardan ibaret.
    Mary 1797 yılında Londra'da yaşama merhaba dediğinde,  'Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi' ni yazarak yüzlerce yıllık kokuşmuş eşitsizliğe kafa tutan anne Mary Wollstonecraft kızına ancak elveda diyebilmişti. Dünyaya annesiz devam etmek zorunda kalan Mary, babası  siyasetçi yazar William Godwin ile birlikte büyüdü.  Daha ilk gençlik yıllarında hikayeler yazan Mary, ilerleyen yaşlarında felsefeye ilgi duyarak edebiyat sevgisini büyüttü. 17 yaşına geldiğinde o dönem evli olan romantik şair Percy Bysshe Shelley'ye aşık oldu. Bu ilişki hem Mary'nin babasını hem de Shelley'nin eşini çok üzdü. Evlilikleri ancak iki yıl sonra, Shelley'nin eşi öldüğünde mümkün olabildi, o zamana kadar kaçaktılar.

     

    (Percy Bysshe Shelley'nin Portresi- Alfred Clind, 1829)

    Mary Shelley'nin evliliği düşünsel dünyasını fazlasıyla etkiledi. Şair eşi bir romantikti, Darwin'e (?) de uzak değildi. Byron'un da katıldığı toplantılarda bilimsel gelişmeler hakkında konuşulur ve daha çok genç yaştaki Mary Shelley de bu anlardan her anlamda beslenir.

    Mary'nin Çağı

    18. yy. Prometheus'un ateşinin hiç olmadığı kadar alazlandığı çılgın bir çağ. Laboratuvarlardan sızan kimyasallar, buhar makinalarının sonsuz sisi arasında yoksulların ışığa yenilen gözleri. O gün kıtalar arasındaki mesafeyi azaltan bir geminin ölüm de taşıyabileceğini günümüzdeki kadar net görebilen var mıydı? Yeni dünyanın zevklerini tatmak, bu zevklere nasıl kavuşulduğu sorusunu sormayı akla bile getirtmiyordu. Çalmıştı Prometheus ateşi tanrılardan, tanrıların adaletsizliğine karşı gelmiş ve ilk isyanı doğurmuştu zavallı titan. Ateşin nelere hizmet edebileceğini düşünmeyen titan.

    Bitmeyen Başlangıçlar ve Cennet Arayışı
    Başlangıçta Titanlar vardı. Bir başka başlangıçta yalnız su. Sonra Adem'i yarattı tanrı. Havva sonradan, ikinci, hep öteki. 17. yy ortalarında İngiliz şair John Milton, Adem ve Havva'yı bildiğiniz gibi yeniden yarattı. Ama onun için cennetten kovuluş daha ön plandaydı. Yitirildi Cennet, ilk yitiren şeytandı, ardından ona uyan yaratılanlar...

    Bir asır sonra Charles Robert Darwin çıktı sahneye. Bir çizik attı titanlara da Milton'a da. Doğal Seçilim Yoluyla Evrim Kuramı'nı koydu ortaya. Bir daha yarattı insanı Darwin, topraktan değildi yaratılan bu kez.

    Shelley küçük Darwin'den çok daha önce yazmıştı Frankenstein'ı. Peki eserinde atıfta bulunduğu diğer Darwin kimdi?  Çok uzakta değil aranılan yanıt, Erasmus Darvin, Charles Darvin'in büyük babasından başkası değil. Shelley'yi etkileyen dede Darwin hem bir botanikçi, hekim hem de şairdi. Cansız varlıklara hayat vermenin imkansız olmayan bir olay olduğunu savunan büyük Darvin, Sanayi Devrimi'nde büyük rol oynayan aynı zamanda Shelley'ye de ilham olan bilim insanı.


    Erasmus Darwin'in portresi- Joseph Wright , 1792

    Peki Mary Shelley de bir cennet yaratmak mı istemişti? İnsanların ölümsüz olması için kendi Prometheus 'u Frankenstein'ı yarattı Mary. Bir insan, bir Adem'di yaratılan ve insanları mutlu edecek, ölümü silip atacaktı. Peki bu ateşin neleri yakabileceğini düşünmemiş miydi? Yoksa bile isteye mi bir Adem yaratıp ona yükledi tüm günahları? 

    Frankenstein Zamanı

    Frankenstein'ı kısır bir tanımlamayla sunmamaya kararlıydım. Kitapla yolculuğum ağır aksak ilerlese de hakkında yazmasam olmayacaktı. Mary Shelley'yi en sona sakladım hep. Percy şiirlerini ne kadar çok sevdiğim de, anne Mary'yi tarihsel okuma aşkımdan dolayı feminist litaratürde Olympe de Gouges'la eş olarak okurken nasıl beğendiğim de yakınlarımca bilinir. Bir eseri çağından bağımsız düşünemem. Ancak bugünün bakışıyla da değerlendirmenin önemini savunurum. Frankenstein'ı bitirdiğimde arkadaşlarımın nasıldı sorularına kısa süre yanıt veremedim. Ancak ağzımdan çıkan ilk kelime 'Toy' oldu. Evet genç Mary'nin eseri toy ama onun yaşadığı dönem ve yaşı düşünüldüğünde ise harika bir yapıt haline geldi benim için.  

    Mary Shelley 1814 yılında Avrupa seyahati sırasında iki asır evvel bir simyagerin  deney yaptığı Frankenstein Kalesi'ni izledi. Ren Nehri boyunca yaptığı yolculuğu Cenevre'de bulunuşu ve üç şair dostu ile en iyi korku hikayesini yazma oyunu onun Frankenstein'ı yaratmasının temellerini oluşturdu. Shelley'nin çizdiği yaratığın John Henry Fuseli'nin The Nightmare tablosu ile doğduğu da bir diğer görüş. Bilim kurgu eserlerinin ilk örneği kabul edilen Frankenstein'ın Gotik bir roman aynı zamanda romantizm etkisinde bir eser hatta ileri giderek Modernizm eleştirisi olduğunu yazmakta mahsur görmüyorum. Mary başlangıçta kısa bir hikaye yazdı. Ancak eşi Shelley onun adına yakışır bir eser ortaya koymasını ve kendisini aşmasını istedi. Belki de içindeki cevheri en iyi bilendi.

    Frankenstein'ın başlangıçta kısa bir hikaye oluşu göze çarpıyor. Sanki Shelley kurmacasını genişletmek adına karakterler eklemiş ve bu ekler de birer yama gibi durmuş. Dikiş izlerini saklayamayışı romanın başlangıcında anlaşılıyor. Genç bilim öğrencisi Frankenstein'la karşılaşmıyıoruz başlangıçta,  tabii ki bu zorunlu değil ancak finalle bağlantı kurduğumuzda bir yama oluşuna karar veriyorum. Adettir yazalım,  genç bilim insanı Frankenstein'ın ortaya çıkışı, aile bireylerin tanıtımı,  eğitim için ülke değiştirmesi, burada bilime gönül verip kendini aşması,  insanlık yararına bir yaratık ortaya çıkarırken o yaratığın,  iblisin, Frankenstein ve sevdiklerinin sonu olması,  eser boyunca değişen ama hep "ben" olan anlatıcısı basit bir kurmaca özelliği gösteriyor. Frankenstein genç bir bilim insanı; galvanizmle, cansız varlıklara hayat verme gibi ilginç bir o kadar da imkansız görüneni başarıyor, kurguda. Yaratılan bir Adem! Evet yine bir Adem ama aynı zamanda bir iblis, çünkü çirkin bir yaratık. Yaratılış'da olduğu gibi şeytanı sevmeyerek ona düşman olan yaratan. Ama yaratılan ortada, yapayalnız bir şeytan...

     


    John Henry Fuseli'nin The Nightmare, 1781

    Evet yaratığı Frankenstein olarak biliyor kitaba uzak olanlar, oysa iblis, Lucifer demek gerekiyor. Shelley'nin toyluğu iblisin yaşamla tanışma anlarında ortaya çıkıyor. Bir sürü problem, iblis uzak mesafeleri nasıl kat etti, nasıl bir çırpıda dil öğrendi, Frankenstein'a küçük süprizler yapmayı nasıl öğrendi? sorularına küçük yanıtlar veriyor Shelley, tabii kimine yeterli. Burada tamamen Milton etkisi görüyoruz. İblis kendini Adem yerine koyup bir Havva istiyor tanrısından, Milton diliyle tıpkı o uyanışla... Ama çoktan katil olan, Frankenstein'ın sevdiklerini öldüren iblise red yanıtı geliyor tanrısından... Ve tüketiyor her şeyi iblis, yok ediyor dünyasını Frankenstein'ın...

    Özet geçmek bana göre olmasa da yaptım bir hata. Mary Shelley'nin müthiş bir hayal gücü var. Eserini kendi adıyla yayınlatamadığı, eril gücün buram buram koktuğu bir çağda kimsenin hayal dahi edemediğini küçücük yaşında başarıyor. Temelde kurgusu, bilim ve çağ ilişkisini eleştirmesi, yer yer siyasi mesajları ki Türk düşmanı gibi görülüyor, son derece ilginç. Eserinde Milton tozunun hakim olduğunu varsaymak lazım. Eşinin dizeleri parlak simler gibi serpilmiş. Feminist bir anneye rağmen neden Adem yarattın Mary? sorusu pek çok kadın okurun merak ettiği bir sorudur. Neden ondan sonraki, ikinci olan,  Havva fikrini koydun yine... Yarattığın Adem'in bir canavara dönüşmesi belki de cevabın...  Frankenstein'ın korkunç iblisi yine bir erkek evet, ve o erkek belki de eş Shelley,  Lord Byron ya da erkeklerin tamamı. 2017 yapımı Mary Shelley filminde bu konuya mantıklı kurgusal cevaplar veriyor. Filme göre Bay Shelley'nin yaşam tarzı,  ateist bakış açısı, kadın erkek bağına karşı oluşu ve sadakati önemsiz buluşu resmediliyor. Percy Mary'yi defalarca aldatıyor, onu kandırıyor ve sahip oldukları bebeklerinin ölümüne -belki- sebep oluyor. Mary'ye tüm bu acıları yaşıtan Percy gibi bir erkek yaratık çizilmesi son derece makul bu anlamda. Hatta Frankenstein'a da Percy Shelley'ninki gibi bir aile çizilmesi dahi ortak noktalardan. Mary Shelley'nin yarattığı erkek iblisin nasıl yıkıcı olduğunu göstermesi Mary Wollstonecraft'ın kızına yakışandı diyerek tarafımı belli etmeliyim.


    Ve son olarak Romantizm -iyi ki varsın!- ...
    Sanayi devrimine bir tepki demek en basit tanım olabilir. Romantizm sizin sandığınız değildir demeden de geçemem. Aydınlanma ve Romantizm'i ayrı da düşünemem. Mary Shelley'de bir romantik bana kalırsa. Onun Prometheus'u Frankenstein. Ateşi çalan ya da insan yaratan. Ama sonuçlarını tahayyül dahi edemeyen. Bu eserin alt başlığı bu yüzden çok önemli. Gelişmek bazen gelişmek değildir. Ateş bildiğiniz gibi ...

    Ben yazdım, ben tek başıma yazdım demelisin, dedin Mary Shelley! Sen bilim kurgunun biricik annesi,  Romantizmin eşisin. Demens  hâlim de şimdi bitsin :)

     


    Yorumlar (1)
    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.