"5. " Kanları bir araya toplayacağım; kemikleri bir araya,
6.[ O] kalabalığı ayağa kaldıracağım adı "insan" olsun,
7. [O] kalabalığı yaratacağım adı "insan" [olan],
8.[Tanrılar] dinlensin diye tanrıların işleri onların üzerine kalacak,
9.Tanrıların yaşayışlarını akıllıca değiştireceğim,
10. Hep birlikteyken saygı görüyorlar, oysa ikiye bölünecekler."
(Babil Yaratılış Destanı -Enuma Eliş- , 6. Tablet)
Cilicia Pedias, Bereketli Ayça'nın kuzeybatısında yer alan döl yatağı bir kibele bedeni. Göğüsleriyle asırlar boyu beslediği insanlık ona Çukurova demekte bugün. Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay'ı kapsayan Güneydoğu bölgesi, tarih boyunca Arvupa- Asya- Ortadoğu ve Akdeniz arasında önemli bir geçiş bölgesi olmuştur. Topoğrafik özellikleri ve tarımsal verimliliğiyle de imparatorlukların her daim iştahını kabartmıştır.
İnsanlığın ilk büyük ve önemli devrimi Neolitik Devrim'dir. Neolotik Devrim'le Sapiensin ortaya çıkışından itibaren temel yaşam ihtiyaçlarını avcı-toplayıcılıkla karşıladığı, gezici bir yaşam sürdüğü dönemin artık sonuna gelinmiştir. Tarımla tanışıklıkla birlikte değişen beslenme tarzları ile insanların bakir yabani meyvelere, kanı taze hayvanlara olan ihtiyacının yerini bir ırmak, yağmur, bereketli bir tarla ve evcil hayvanlara bıraktığı düşünülmüştür. Neolotik Devrimle insanların birbirleriyle ilişkileri de artarak nüfusları çoğalmış, insan topluluklarının özel mülkiyet ve siyasi yapılanma ihtiyaçları doğmuştur. İnsanlığın birbirleriyle hiç olmadığı kadar yakınlaşması sürünün çatışmasını da beraberinde getirirken insanlık bu yeni hayatına uyumlu yeni tanrılarını yaratmıştır.
Tarımın Sözlük Anlamı : i. (Eski Türk. tarı-mak “ekin ekmek”ten tarı-m) yeni. Bitki yetiştirmek için toprak üzerinde yapılan çalışmaların bütünü, zirâat. (Kubbealtı Lugatı)
Anlam itibariyle üretimin insana olan gebeliği, bu yeni yaşam tarzında bir işgücü gereksinimini beraberinde getirmiştir. Tarlaların ekip biçilmesi, hayvaların yetiştirilmesi hem bir çifçiye hem de çobana olan ihtiyacı doğurmuştur. Bu işgücü ve sürü modeli hayvanlarla beraber insanlara da uyarlanmış krallarla tanrıları bir koltuğa sığdırmıştır. Bugün Dinler Tarihi'ne baktığımızda pek çok inanışın Neolotik Devrim ile olan bağıntısı asla tesadüfi değildir. Babil Yaratılış Destanı'nda bir insan yaratılır, tanrılara hizmet etmesi için. Diğer inanışlarda da insan hizmeti, çalışması kutsanır. Enuma Eliş ve Gılgamış Destanı tabletleri elimizdeki en eski yazılı veriler olup ilki Yunan Tanrılarıyla, Gılgamış Destanı ise semavi dinler ile ortaklıklar taşır. Ve tüm bu metin ve sözlerde ortak bir çıkış noktası vardır ki bu: İsyan'dır. Marduk'un isyanı ile Zeus'un isyanı birdir ve ata'ya dır. Gılgamış Destanı'nda:
"İnsan tek başına yürüyemez burada, ama iki kişiyse [...] iki üçün hakkından gelebilir kolayca, kimse koparamaz üç büklümlü bir kirişi, iki genç aslan daha güçlüdür babalarından! "
birleşip güçlenen insanlığın ve Firavun'a kafa tutan Musa Peygamber'in kaçtığı da erk; ata'dır...
İnce Memed; Bir İsyan
Anne Yohebed'in Musa'yı Firavun'un zulmünden kaçırmak için Nil Nehri'ne sakladığı gibi her erkek çocuğun doğumu bir ata için risktir. Nil'de boğulmaz Musa, Firavun'un sarayına kadar girer, onunla hesaplaşmak için ondan kaçtığı yine bir su parçasıdır. Küçücük isimsiz bir yaralı oğlan, ayaklarını yakan çakır dikenlerinden kurtulup, serinlemek yerine yol gösteren bir nehri ve kayalıkları aşarak sığınacak yer arar Kemal Sadık Gökçeli'nin İnce Memed'inin başlangıcında. Kaçtığı bir Ağa; kıyıcı bir erktir. Kendini ifade edemeyen ismini bile söylemekten korkan bu çocuğa tesadüfi bir yuva bulunur. Bulduğu ilk yuvaya sığınan bu çocuk ne iş olursa yapmaya hazırdır, çalışmayanın aç kalacağını anne karnında öğrenmiştir.
Çobanlık, peygamber mesleğidir en bilinen övgüsüyle. Küçük isimsiz kaçağın sığındığı yaban diyardaki ilk işi en iyi bildiği ve yapabileceği çobanlıktır. Yakup gibi bir çobandır, büyüyüp ödül alacağını sanan... İzin verilmez bu beklediğimiz senaryoya, hayır zaman daha hızlı akmaktadır artık Bereketi Hilal'de, yakalanır bir köylüsüne çocuk, bilirler İncecik bu çocuk Memed'den başkası değildir. Anasına kavuşur İnce Memed ama o küçücük yaşında ilk isyanını yapan kural tanımaz çocuğun başı Abdi Ağa ile çoktan derde girmiştir. Çile dolu yaşamının kaderini bu ilk isyan belirlemiştir.
İnce Memed geri döndüğünde köyüne Abdi Ağa'nın acımasız boyunduruğu altında yaşamaya devam etmesi gerekir, daha sıkı yaptırımlarla. Ama bir yıl da olsa firarın tadını alan Memed durmaz, ergenliğe adım attığı günlerde Abdi Ağa'nın mağarasından çıkıp şehre kaçar arkadaşıyla, bir başka yaşamın da olduğunu keşfeder ilk defa. Artık büyümüş hisseder bu küçük çocuk, bedeni değişir ergenlikle, duyguları ihtiyaçları da değişir ve hazla tanışır, Hatçe'nin bedeninde.
İnanna'nın ruhundan çoktan uzaklaşılmıştır Kilikya Ovası'nda. Bir kadına sahip olunur, mal, avrat edinilir güce güç katılır. Belki hazla aşk da karıştırılır sımsıcak ovanın bağrında. Kadın güzellikle ölçülür en çok, güzel olana sahip olmak ağanın beyin harcıdır. Ortada bir Hatçe vardır, bedenine hissedar akbabalar üşüşmüş. Hatçe'nin de bir kalbi vardır, tiksindirici bir ağa yalakasının kucağına değil İnce Memed gibi bir kıvılcıma vermek ister yüreğini. Onda ilk isyanı Hatçe mi görmüştür de inanmıştır onunla kaçabileceğine? İnanmasa cesaret edebilir miydi?
Bir isyan daha başlar işte bu aşkla. Abdi Ağa'nın yakınına nişanlanan, yâr Hatçe'yi kaçırır İnce Memed. Karşı gelir ağaya, kendi mezarını kendi kazmak istercesine.
Kaçışın bu büyük ve ikinci halkası köy halkında bir kıvılcım doğurur. Ezilen halkta isyan bilinci uyanır ilk defa. Mehmed'in kaçışı haklı bulunur ve desteklenir. Dağa kaçan sevgililer aranır taranır bulunmaz, sonra bir izci yardımıyla yerleri keşfedilir ve olaylar patlak verir. İstenmeyen erkek öldürülür, Hatçe hapise atılır, Memed dağa kaçıp eşkıya olur, Yaşar Kemal'in zıtlıkları bünyesinde barındıran eşkıyası: İnce Memed...
Romanın kaçış sonrası bölümünde halkın sesi bir tragedyanın korosudur. Halk, bir isyankâr bir tarafta kral, ağa, ata, erk adına ne denirse diğer tarafta... Üretilenin hepsini isteyen Abdi Ağa halkına yalnız açlıktan ölmeyecek kadar besin bağışlar. Kurallarını çiğneyen herkesin evini yağma eder. Bu bozuk düzenden herkes rahatıszdır ama kimse sesini çıkarmamıştır İnce Memed'e kadar. Hataya karşı çıkan İnce Memed eşkıya olmuştur bir başka eşkıyanın gölgesinde: Deli Durdu'nun. Deli Durdu iyiliği yüreğinde barındırmayan bir eşkıya tanımını karşılayandır, İnce Memed ise bir Robin Hood, iyi kalpli, adaletli bir eşkıya...
Yaşar Kemal'in kıymeti hakkında laf kalabalığı edecek değilim. Ancak İnce Memed'in benim için önemi Homeros ile olan bağıntısından ileri gelir. Anadolu'nun ilk büyük ozanları Hesiodos ve Homeros gibi Yaşar Kemal de bir epik ozanıdır. Sözlü Edebiyat geleneğinin devamını getirdiğini, Homeros'u aşmak gibi bir hayali olduğunu saklamaz etrafından. Homeros gibi coğrafyayı, doğayı çizer, işler nakış nakış. Tıpkı onun gibi bir kavganın ortasına bırakır bizleri. Bir eşkıya yaratır Hektor'un cesedini atlara bağlayıp sürükleyen, aynı eşkıyadır ki çadırında Priamos'a misafirperverlik eden. Karınını doyurduğu yörük çadırına bir düşman olarak girmeye, ona misafirperverlik edene silah kaldırmaya gönlü el vermeyen Akhilleus Memed. İyi bir görünüşü olmayan ama adalet için savaşan bir kahraman yaratandır Homeros gibi Yaşar Kemal' de. Çukurova'nın yüce aşıkları, en çok Karacaoğlan gibi halkını, giysilerini kuşanan toprağını, doğasını bağırır İnce Memed'de. Zincire Vurulan bir Prometheus daha yaratır Anadolu'nun son büyük ozanı...
Adaleti aramak için yanlış bir yola, bir ideolojiye sığınabilir mi insan? İnce Memed'in sığındığını görüyoruz galiba. Deli Durdu'ya olan bilmem kaçıncı isyanı bunun büyük göstergesi. Bir yandan haksızca hapse atılan Hatçe ve ona yol arkadaşı olan aynı şekilde haksızlıklara, toprak davasıyla oğlunu aynı toprağa veren Iraz'ın maphusluğu adalet sistemini sorgulatır. Milli mücadeleyle yorgun, Türkiye Cumhuriyet'nin ilk adımlarını atan halkın hiç olmadığı kadar çalışmak zorunda olduğu, ülkenin her bölgesinde aynı gelişim sürecinin yaşanmadığı bir dönemde Abdi Ağaların Ali Safa Beyler'le koyun koyuna sömürgecilik yapması büyük bir oligarşi özlemi değil de nedir? Dünyanın pek çok toprağında Marks'ın yeni dini tartışılırken Çukurova kaç asır geriden geliyordu diye düşünülmeden edilemez. Eşitlik, özgürlük ve adalet arayışını çoktan unutan halk için bir İnce Memed olmasaydı ne olurdu?
İnce Memed'i okurken aldığım son not: "Modernizmin eşit hissedilemediği dünyada hala ortaçağı yaşamakta olan -gelişememekte olan bir ülkenin Prometheus'u" olmuştu. Tanrılarla mücadele eden ve insanlık yararı için onlardan ateşi çalan Prometheus gibi Memed de ateşi çalıp, daha çocukken bir tel örgü gibi hayatını çevreleyen, bacaklarını delik deşik eden çakır dikenliğe bıraktı o yüce ateşi. İsyanın ateşiydi yakan çakır dikenliği, yeniden bir Spartacus gibi öldürdü Abdi Ağayı. İncecik narin ama cesur çocuk.
Tek yol atayı öldürmek miydi? Atayı yitirirken sevdiklerini de yitirmişti İnce Memed, anasını, biricik Hatçe'sini. Üstelik bir ağa gidip bir başkası gelmişti. Ve bir çocuğu da olmuştu, ikinci bir Memed. Bu oyun, yine oğullar içinde mi oynanacak demekti bu?
"Çağrılanlar çok ama seçilenler azdır." (Aziz Matta)
Yaşar Kemal'in İnce Memed'i, epik geleneğin sürdürücüsü düz yazı bir metinken, romanın her bölümü bir kameranın salındığı bir senaryo metnini andırır ve en önemlisi bir Yunan trajedisinden farksızdır. Anlatımı doğa ve insan ilişkisini bütünler haliyle kusursuz bir gözlemsellik sunar, tıpkı onun gibi kör ozanların anlattığı gibi. Yarattığı karakterlerin kendi ailesinden bireyler olduğu bilinse de bu karakterlerin bedenlerinde barındırdıkları zıtlıkları özellikle değerlendirmek gerekir. İnce Memed ismi esere de adı verildiği üzere bedensel bir tanımlama olup kastedilen kişiye narin ve düşünceli anlamları katarken, Memed'in taşıdığı özel yürek daha kuvvetli ve büyük sıfatlara yaraşmaktadır. Dağda korkunç bir eşkıya namıyla gezen Memed, bir çocuktan başkası değildir. Ne varki Yaşar Kemal'in bu baş karakteri bir isyanın doğurucusu olup diğer insanlardan ayrılmaktadır. İnsanlar haklarını savunulması, kendilerine yol göstermesi için bir İnce Memed'i daima bekleyecekler midir? Evet bu eserin yarım kalmışlığını, ne olacağını merak ederiz. Yaşar Kemal'in modern yanı hikâyenin hiç bitmeyeceğini gösterdiği noktada başlar. O büyük bir Stendhal hayranıdır aynı zamanda ve bu yönüyle de bireyin değil halkın ozanı olduğunu anlarız. İnce Memed ününü son derece hak eden bir kült eser. Hayran kalmamak imkânsız olurdu. Veda o büyük ozanla olsun:
"Biz şimdi yazılı edebiyat yapıyoruz, ama ben kendimi epik geleneğe bağlı sayıyorum, çünkü gençliğimde, Çukurova'da ben kendimi yaşadığım kadar bütün halkı da yaşadım, bütün olayları yaşadım. Roman yazınca da ben artık yalnız bir Hatice değilim, olamam, ama bugünkü kafamla Abdi Ağa olamam, bir İnce Memed bile olamam. İnce Memed'te bir Abdi Ağa var ya, ben ona düşman değilim, olamam, ama bugünkü kafamla Abdi Ağanın değişmesi lazım diyorum. Homeros da Hektor'u tuttuğu halde, onu öldüren Akhilleus'u da tutuyor. Onun babasını kabul ederken, kendi babasını anımsıyor, onun acısına katılıyor, kendi ile ölçüyor düşmanını da, o korkunç öfkesi içinde bile düşmanını aşağılamıyor."
"Epik bu, epik hayatı olduğu gibi verir, hayatı bütün güzelliğiyle kabul eden insandır epik şair. Ben başka bir şey de söyleyeceğim: Epik, hayata, toptan hayata bir minnettarlık çığlığıdır ..."
" Taşa minnet, ağaca minnet, buluta minnet, çiçeğin açmasına, insanın tadına, hatta bütün pislikler, kötülükler içinde, isyan etmeden o pisliğe, savaş içinde bile insanın güzelliğine minnet. Toptan hayata minnettarlıktır epik, müthiş bir umuttur. Bizim çağımız epik gelenekten kopmasaydı böyle karamsarlığa düşer miydik? Nedir o umutsuzluk, o karamsarlık; o ahmakları dinlersek, toptan intihar etmemiz lazım. İnsanoğlu umutsuzluğa düşmüyor ki, insanlığın hayatı büyük bir sel içinde akıyor ve o sel işte epikte yansıyor... "
Saygıyla...
Yorum Bırakın