Yasın Evreleri: Kaybetmek Bizi Nasıl Etkiler?

Yasın Evreleri: Kaybetmek Bizi Nasıl Etkiler?
  • 10
    0
    1
    1
  • Hepimiz, kendi hayat yolculuğumuzda mutlaka bazı şeyleri kazanırken, aynı zamanda onları kaybetmenin getirdiği yoğun hislerle ilgilenmek durumunda kalıyoruz. Yas tutmak, günümüzde sadece sevdiğimiz kişilerin ölümü ardından yapılan bir ritüel gibi gözükse de, bundan çok daha karmaşık bir olgudur. Değer verdiğimiz herhangi bir kişinin veya devamlı hayatımızda olan bir alışkanlığımızın artık bizimle birlikte olmaması, yas sürecine girmemiz için yeterlidir. İnsan olarak hepimiz, bu hayatta bazı kimselerin, eşyaların, sağlığın, işin ve statü kaybının yasını tutarız. Çoğu zaman bu sürecin bir yas tutma süreci olduğunu bile fark etmeyiz. Buradaki en önemli nokta, bizim o çok değer verdiğimiz kişinin ya da durumun artık hayatımızda olmaması ve bunun bize acı vermesidir. 

    Bu acı, hayatın her alanında olduğu gibi kalıcı değildir. Duygularımız değişir, biz değişiriz. Önem verdiğimiz olgular, sevdiğimiz kişiler, iyi hissettiğimiz alanlar değişir. Hayat aynı bizim gibi sürekli değişim halindedir. Yas süreci de bu değişimden kaçamaz, mutlaka azalacak ve bitecektir. Ancak bir acıyı atlatmanın en sağlıklı yolu, o negatif hisleri sonuna kadar yaşamaktan geçer. Bu nedenle yas süreci, insan hayatının doğal bir parçası olarak kabul edilmeli ve bu süreci kötü etkileyebilecek müdahaleler yapılmamalıdır. Acıyı sonuna kadar yaşamak, bizi o yastan kurtaracağı gibi, hayatımızda bizi çok olumlu etkileyebilecek farkındalıkları da bizlere kazandırabilir. Bu sebeple, duygularımızı bastırmadan olanca gücüyle yaşamalı, bizim için çok doğal olan bu kaybetme sürecinden kaçmamalıyız. Unutmamalıyız ki, kaçtığımız her duygu farklı bir negatif hisse dönüşerek seneler sonra bile bizi bulacaktır. 

    Bu çok doğal olan yas süreci, her insan için farklılık göstermektedir. Hepimizin çok renkli ve birbirinden değişik kişilikleri var, bu sebepledir ki acıyı yaşama ve dışavurma şeklimiz de her birimiz için çok özel ve nadirdir. Ancak, insanların genel olarak yas sürecini yaşamaları tam olarak 5 evreden oluşmaktadır. Bu evrelerin yaşanma şekilleri ve dışavurumları çok farklı olsa da, genel özellikleri hemen hemen aynıdır. Şimdi gelin, kendimizi ve duygularımızı daha farkında olarak yaşayabilmek ve bu süreci sağlıklı atlatabilmek adına bu evrelere göz atalım.

    1. Aşama: İnkar

    Genel olarak, insanlarda görünen ilk aşama inkar etmektir. Ve bu çok da anlaşılabilir bir durumdur. İnsan, bir kayıp yaşadığında, ilk anda duygularını ve kaybını kabullenmektense, bu yoğun hislerden ve farkındalıktan kaçmaya çalışır. İnsan beyni, başa çıkamayacağını düşündüğü bir durumla karşı karşıya kaldığında içgüdüsel olarak o durumdan olabildiğince uzaklaşmak üzerine düşünür. Sanki hiçbir şey olmamış gibi o durumu görmezden gelir. Kaybettiği bu olgu sanki hala hayatındaymış gibi rutinlerine devam eder. Kaybedilen kişiyle zihninin içinden konuşur, onu telefonla arar, o kişiyle yaptığı rutinlerine aynen devam etmeye çalışır. Kimi zaman ona hitaben yazılar yazar, onun sevdiği müzikleri dinler, onunla kurduğu bağı koparmamak için elinden geleni yapar. O kişi artık gitmiştir ve yoktur, ama insan hala o kişinin geride bıraktığı minik kırıntıları adeta eliyle tek tek toplar ve hepsine birer anlam atfeder. Bunları yapar ki, o kişinin kaybının getirdiği acıyı hissetmekten olabildiğince uzaklaşsın.

    2. Aşama: Öfke

    İnkar aşamasından sağlıklı bir şekilde çıkabilen kişi, artık kaybıyla yüzleşmiştir ve bu kaybın ona hissettirdiği yoğun acıların tamamen farkına varmıştır. Bu aşamada, kişinin yüzleştiği gerçek, onun hiç hoşuna gitmemekte ve onda öfke duygularını ortaya çıkarmaktadır. Kişi, bu yaşadığı kayıp yüzünden çok sinirlidir ve ona hayatın bir haksızlık yaptığını düşünmektedir. Herkesin başına iyi şeyler gelirken, o çok acı verici bir kayıp yaşamıştır ve kendisini şanssız olarak nitelendirmektedir. Bu sorgulamalar, kişinin hayata ve yaşadıklarına karşı büyük bir öfkeyle bakmaya başlamasına sebep olur. İnsan, bu aşamada yaşadığı bu acının sebebini kendisinden başka durumlara bağlamaya eğilimlidir. Ona göre, bu acının sebebi ya kaybedilen o kişidir, ya da başka insanlardır. Çevresini ve o insana büyük bir sinirle suçlamalarda bulunan insan, artık bu noktada objektif düşünceden çok uzaklaşmıştır. Bu noktada, hissedilen bu öfke, gayet normal ve sağlıklıdır. Bu öfkenin vücuda yaydığı hormonlar, bizi bu acıya karşı daha dirençli kılar. O sebepledir ki, bu öfke diğer bütün hisler gibi bu aşamada yaşanmalıdır.

    3. Aşama: Pazarlık

    Pazarlık aşamasında, kişi artık kaybını kabullenmiş ve öfkesi biraz da olsa dinmiştir. İnsan bu evrede birden çok daha sakin ve ılıman bir ruh haline geçer. Kişi bu aşamada, kaybını anlamıştır ve bu kayıpla başa çıkabilmek adına farklı yöntemlere başvurmaya başlar. Adeta bir pazarlık sürecine giren insan, bu kaybın geri alınabilmesi adına zihninde bazı yöntemler geliştirir. Dualar eder, alternatif çözümlere gider, kaybı geri döndürebilmek ya da yerini doldurabilmek için başka yollara başvurur. Bu sayede bu kaybı erteleyebileceğini veya geri alabileceğini düşünür. "Evet, kaybettim, ama elimde hala şu şu imkanlar var." şeklinde, kaybının getirdiği acıyı azaltabilmek adına hayatındaki imkanları ve kaybetmediklerini gözden geçirir. Ancak bu noktada, kişinin gözden kaçırdığı nokta şudur ki; bu kaybetme durumuna karşılık olarak göreceği durumların hiçbiri, kaybetme gerçekliğini ortadan kaldırmaz. Elinizde farklı imkanlar olsa da, çözümler üretmeye çalışsanız da, kaybınızın yerini doldurmaya çalışsanız da, ortada bir kaybedilmişlik gerçeği vardır ve bunun getireceği acıyı hiçbir imkan tamamen yok edemez. Etmemelidir de zaten. Nitekim, kişi bu dönemin sonlarında zihninde yaptığı pazarlıkların bu kaybetme olgusunu değiştirmediğini de fark edecektir.

    4. Aşama: Depresyon

    Depresyon aşamasında, kişi artık içinde bulunduğu durumu inkar etmekten vazgeçmiştir. Öfkesi de oldukça azalmış veya yok olmuştur. Artık kişi, durumun gerçekten farkına varmış ve içselleştirmiştir. Yaşadığı kaybetme durumunu tamamen içselleştiren insan, büyük bir buhran ve mutsuzluk döngüsüne girer. Kaybedilen kişiyle birlikte bütün güzel ve neşeli anlarının gittiğini, artık hayatında hiçbir zaman bu kadar mutlu olamayacağı umutsuzluğuna kapılır. İştah azalması veya artması, insanlarla sosyalleşmeden kaçınma, kişinin kendine verdiği değerde azalma, özbakım eksikliği, yorgunluk, isteksizlik ve içe kapanma bu dönemde sıkça görülebilen durumlardır. Yaşanan depresyon evresinin şiddeti, kişiden kişiye göre değişmektedir. Bazı kişilerde, klinik müdahale gerektirecek seviyeye kadar gelebilirken, bazılarında kendi kendine yaşanarak sona erecek bir döngüdür. Unutmamalıyız ki, depresyon yas sürecinin atlatılabilmesi için en gerekli evrelerdendir. Çünkü bu evrede kişi artık bütün negatif duygularını en uç noktada yaşamaktadır. Bu duyguların artık bastırılmaması ve yaşanması, artık iyileşme sürecine girileceğinin bir habercisidir. Buradaki depresyon evresi, klinik anlamdaki depresyon hastalığından farklıdır. Yas sürecindeki depresyon, oldukça normal ve gerekli olup, kişinin öz benlik algısına bir zarar vermez. Ancak klinik anlamdaki depresyon hastalığı, kişinin öz benlik algısını tamamen yok edebilecek tehlikeli bir hastalıktır ve acil müdahale gerektirmektedir.

    5. Aşama: Kabullenme

    Yas sürecinin artık son aşaması ve iyileşmenin önünde duran son kapı olan kabullenme, depresyon evresinden çıkan bireyi karşılamaktadır. Bu evrede, kişi artık yaşadığı kaybı özümsemiştir ve bunu sindirmeye başlamıştır. Bu döngüde artık birey bundan sonra hayatında neler yapabileceğini, bu kaybından ne gibi farkındalıklar çıkardığını ve nasıl tekrar hayatla güçlü bir bağ kurabileceğini düşünmeye başlar. Kişi artık, bu gerçekle yaşamayı öğrenmiştir ve belki de en iyi senaryoda, bu gerçekten nasıl pozitif anlamlar çıkarabileceğini fark etmiştir. Aldığı bazı dersler olmuştur. Farkındalıklar kazanmıştır. Kişi artık bu evrede daha güçlü hissetmektedir ve geleceğe dair emin adımlar atmaya hazırdır. Ancak unutulmaması gereken nokta şudur ki, bu yaşanılan kaybetme durumu, artık hayatının bir gerçeğidir ve bu gerçek zaman zaman canını acıtmaya devam edecektir. Kaybedilen kişi belki daha sonralarda da hatırlanacak, ve hatırlandığında negatif hisleri de yanında getirecektir. Ancak bu evrede, artık kişi bu negatif hislerle başa çıkmayı ve kaybını anlamlandırmayı öğrenmiştir. Bu sebeple, bu hislerden kaçmayacak, aksine bunu doğal görüp kendine bu duyguları yaşaması için izin verecektir.

    Unutmamalıyız ki, yas süreci her insan için farklı bir yolculuktur. Hayatın üzücü bir gerçeği olsa da, kimsenin yaşamaktan kaçamayacağı bir süreçtir. Yas sürecinden kaçmak, kişinin ileride çok daha ağır mental hastalıklar yaşamasına sebebiyet verebilir. Bu nedenle, bu süreci doğal karşılamalı, hayatın diğer bütün muhteşem detayları gibi kabullenmeli ve içselleştirmeliyiz. Yas süreci de bizim bir parçamızdır, onu kabul etmeli ve onun bizi daha güçlü kılmasına izin vermeliyiz. Bu sayede hayatımıza çok daha umutlu bakabilir ve emin adımlarla geleceğimize doğru ilerleyebiliriz.

    Fotoğraf: https://tr.pinterest.com/pin/616993217715421816/?nic_v3=1a6UmYY0w

     


    Yorumlar (1)
    • Okurken kaybettiklerim,yolda bulduklarım, ve bu süreci nasıl atlattığımı hatırladım.”Acıyı sonuna kadar yaşamak bizi o yastan kurtarır.” Kaleminize sağlık

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.