Tarihsel Roman Türünün Zirvelerinden Biri: Augustus - John Williams

Tarihsel Roman Türünün Zirvelerinden Biri: Augustus - John Williams
  • 3
    1
    0
    0
  •  

    Tarihe karşı merakınız ve ilginiz varsa okurken elinizden bırakamayacağınız bir kitap öneriyorum sizlere: Augustus. Kemerlerinizi bağlayın ve sıkı tutunun; onu okurken Romalı olabilirsiniz.

    John Williams'ı tamamladığı son romanı Augustus’la (1972) değil de geç keşfedilen eseri Stoner (1965) ile tanıdım. Stoner yazarın yarı otobiyografik romanıdır ve varoluşsal sancılarla ilerleyen, ikilemlerle dolu müthiş bir yapıt. Belki Augustus’a başlamadan önce bu kitabı değerlendirmek istersiniz diye belirtmiş olayım bu bilgileri.

     

     

    Yazıya konu olan kitabımıza dönecek olursak mektuplar ve başka belgelerden (anı, günlük gibi) oluşan bir eser. Kitabın bölümleri ise şöyle:

    Yazarın notu, giriş, birinci kitap, ikinci kitap, üçüncü kitap ve sondeyiş. Her bölümde başka bir yol açılıyor önümüzde. Dönemin atmosferi, yaşananları daha etkili kılmak için bölümler halinde sunuluyor. Mesela Augustus’un kızı Julia’nın günlüğüne bayıldım. Bu ve bunun gibi değişik parçalar var eserde. Okumak kolay ve keyifli bir durum oluyor böylece. 

    John Williams kitabın tarihi bir belgeden ziyade kurgusal bir metin olarak değerlendirilmesini istiyor, çünkü araştırmalarının gün yüzüne çıkardıklarına hayal gücünü de katarak bu zengin eseri ortaya çıkarmış. Okurken bunu unutmamanızı tavsiye ederim. Tarihsel roman okumak, okuduğumuz her şeyi ‘’gerçek ya da anlamlı’’ oldurmuyor çünkü. Kurgu olayını es geçmemek lazım.

     

    Jül Sezar’ın ölmeden hemen öncesine değinerek başlayan Augustus bize ne anlatıyor? 

    Octavius Sezar, bildiğimiz adıyla Augustus, Roma İmparatorluğu’nun kurucusudur. Büyük işlere adım atmadan önce, toy bir gençken üç dostuyla (Cilnius Maecenas, Marcus Vipsanius Agrippa ve Quintus Salvidienus Rufus) beraber iktidara doğru yürüdüğü yola tanık oluyoruz. Bu yola çıkmasının sebebi ise dayısı Jül Sezar’ın öldürülmesi ve onun varis olması. Bir ‘’diktatör’’ sıfatıyla bildiğimiz Jül Sezar suikasta kurban gidiyor tabii. İntikam hırsı ve olması gerekeni yerine getirmek için de Augustus harekete geçiyor ve kitabımız başlıyor. Gençliğinden yaşlılığına uzanan öyküsünde ise sadece onun değil, tüm Roma’nın hikayesini okuyoruz. İktidara giden süreç ve iktidarın merkezi olmak üzere iki ayrı bölüm var aslında eserde.  

     

    Roma’nın sosyal ve siyasi yaşamından izlere gündelik hayatın detaylarıyla tanık olmak hoş bir okuma oldu. Roma’yı göklere çıkaran, ağzımızı hayretten açık bırakan ve abartılan yanlarına ayna tutan bir eser değil de arka plana odaklanan sıradan ve özgün bir metin. Böyle bir üslupla kağıda dökülmesine rağmen akılda kalıcılığı ve çarpıcı etkileriyle dikkat çekmeyi başarıyor. Karakter çeşitliliğinin de eserin en iyi yanı olduğuna da unutmadan değinelim: Devlet adamları, tarihçiler, yazarlar, şairler, komutanlar ve askerler, entrikanın göz bebeği bazı kadınlar, köleler, sürgündekiler ve komplocular ile hiç sıkılmayacağınız yolculuk için Antik Dünya’nın kapısını Augustus ile açabilirsiniz. 

     

     

    Kitapta adı geçen isimler ise Roma’yı Roma yapan birçok etkenden biri. Özellikle devlet adamları, şairler ve tarihçilerden beslenen eser, bu anlamda doyuma ulaştırıyor. İşte dikkat çeken kişilerden bazıları: Cicero, Marcus Antonius, Brutus, Tiberius Claudius Nero, Livius, Horatius, Ovidius, Strabon, Şamlı Nikolaos, Vergilius.

    Entrikalarla dolu sahnelere sürükleyenler: Augustus’un eşi Livia, kız kardeşi Octavius, kızı Julia. 

    Ve Mısır Kraliçesi Kleopatra. 

    Bu isimleri yazıyorum çünkü kitaba olan ilgiyi artırmaya yarayacak potansiyelde önemli şahıslar bulunuyor bu yapıtta. Bir yerlerden tanıdık geliyordur belki sizlere :) 

     

    Kitabı müthiş kılan birçok özellik var gördüğünüz gibi. Tabii ben sevdim diye herkesin seveceğini düşünmüyorum, ama pek az okunmasını da kabullenemiyorum. Tarihsel roman türünün zirvesi olarak kabul görmüş ve ödül almış (Williams ve Augustus, 1973 ABD Ulusal Kurgu Kitap Ödülü'nü John Barth ve Chimera ile paylaştılar) bir eser daha pek çok okura ulaşmalı; birçok yönden doyuma ulaştıran ‘’iyi bir edebiyat’’ anlamında başarılı bulduğum Augustus’u şiddetle öneriyorum sizlere. 

     

    Augustus’a başlamadan önce önereceğim birkaç şey ise Robert Graves’in Ben, Claudius ve Tanrı Claudius eserlerini okumanızdır. Bu kitaptan daha detaylı ve uzun bir anlatı olmasına rağmen sizi içine alabilecek türden bir klasik. İncelemek isterseniz yorumumu buraya bırakıyorum. Bir de ön bir araştırma yapabilirsiniz. Kitabı okuduğunuz sırada bile destek alabilirsiniz. 

    Bu kitabı bitirir bitirmez (çok etkilendim) Roma Tarihi ile ilgili kabarık bir okuma listesi oluşturdum. Adı geçen tarihçilerin kitaplarını da unutmadım tabii listeyi düzenlerken. Vergilius'un Aeneas'ını okumuştum mesela, Augustus'un etkisiyle birlikte tekrar bakmayı düşünüyorum. Zaten birkaç kez okunacak cinsten muhteşem bir eserdir Aeneas. Yorumuma da buradan ulaşabilirsiniz. 

     

     

    Bu şaşırtıcı Amerikalı yazarın dehası, bütünüyle yabancı görünen hayatların bizimkilere ne kadar benzediğini göstermesinde yatıyor. - John Gray, New Statesman

     

    İlk imparatorun hayatı tarihi bir roman için ideal bir araçtır: Augustus, hakkında aynı anda çok şey ve çok az şey bildiğimiz bir figürdür ve bu nedenle hem tanımlamayı hem de icadı davet eder. - Daniel Mendelsohn, New York Review of Books

     

     

    Hoşuma giden birkaç alıntı:

    Dünyayı fethettim ama hiçbir yeri güvende değil; halka özgürlük tanıdım ama bir ondan hastalıkmış gibi kaçıyorlar; güvenebileceğim kişilerden tiksiniyor, bana çabucak ihanet edecekleri seviyorum. Ve nereye gittiğimizi bilmiyorum ama bir ulusu kaderine götürüyorum. – Jül Sezar

     

    Orası, insanın dostunu düşmanını bilemediği, yetkinin erdemden üstün tutulduğu, ilkelerin şahıslara kul edildiği Roma dünyası.

     

    İnsan bir yıl ahmak gibi yaşayıp bir günde akıllanabilir. - Horatius

     

    İlk defa Kraliçe’nin huzuruna, Medea’nın ya da Kirke’nin karşısına çıkacakmışım gibi garip bir his içinde çıktım; sanki ne tam tanrıça ne tam kadın, ikisinden de daha doğaüstü bir varlıktı. (Kleopatra) – Şamlı Nikolaos

     

    Önümdeki sakin yıllarda, içimde bir yerde ya da kitaplarımda bulacağım bir hikmet vardır belki. - Julia

     

    … yıllar geçtikçe Roma’nın gururlandığını ileri sürdüğü ve üzerine büyük imparatorluğu kurduğu o eski “erdemlerin” -o sınıf, itibar, onur, görev ve dindarlık “erdemlerinin” -insanı insanlığından çıkardığına giderek daha fazla inanır oluyorum. Yüce Octavius Sezar’ın çabalarıyla Roma artık dünyanın en güzel şehri. Şimdi sakinleri de ruhlarını şımartıp kendilerini yaşadıkları şehir gibi, daha önce bilmedikleri bir güzellik ve zarafete götürecek imkâna sahip olamazlar mı? 

     

    … kimse İmparator’un sağladığı haysiyetli ve rahat hayattan hoşnut görünmüyor. Bunlar tuhaf insanlar… Sanki güvene, huzura ve rahata katlanamıyorlar. – Şamlı Nikolaos

     

    İnsanın kendi hayatını araştırırken başkalarının yazdıklarına muhtaç kalacak kadar yaşlanması olağanüstü bir şey. – Augustus

     

    Ne ters bir hayvandır şu insan, en çok kıymet verdiği, reddettikleri ya da terk ettikleridir! - Augustus

     

    Geleceği bilmeyen genç, hayatı destansı bir macera, yabancı denizlerde ve bilinmeyen adalarda kendi güçlerini sınayıp ispatlayacağı ve sonunda ölümsüzlüğünü keşfedeceği bir yolculuk olarak görür. Bir zamanlar hayalini kurduğu o geleceği yaşamış orta yaşlı adam hayatı bir trajedi olarak görür, çünkü gücü ne kadar büyük olursa olsun o gücün, tanrıların ismini taktığı tesadüfün ve doğanın kuvvetine galebe çalamayacağını öğrenmiştir, ölümlü olduğunu öğrenmiştir. Ama ihtiyar, kendisine verilen rolü adamakıllı oynamışsa, hayatı bir komedi olarak görmelidir. Zira onun zaferleri ve yenilgileri birleşir ve gurur ya da utanç vesilesi olmakta birbirlerinden farkları kalmaz, ihtiyar ne kendini o kuvvetlere karşı ispatlamış bir kahramandır ne de o kuvvetlerin yok ettiği bir başrol oyuncusu. Her zavallı, acınası oyuncu gibi o da artık kendi olmadığı pek çok rol oynadığını anlar. - Augustus

     

    Artık inanmaya başladım ki her insanın hayatında, er ya da geç, dile dökebilsin ya da dökemesin, anlayabildiği diğer her şeyin ötesinde yatan korkutucu gerçeği kavradığı; yani tek başına ve yalnız olduğu ve kendisi olan zavallı varlıktan başka bir şey olamayacağı gerçeğini kavradığı bir an var. - Augustus

     

    John Williams'ın bir kitabı daha dilimize kazandırılıyor (YAKINDA): 

     

    Kaynak

    Williams, John (2020). Augustus (Çev. Özlem Yüksel). Yapı Kredi Yayınları


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.