Aşk Üçgeni Teorisi

Aşk Üçgeni Teorisi
  • 2
    0
    0
    0
  • Hepimizin hayatını büyük ölçülerde etkileyen, yoğunluğuyla ve değişkenliğiyle bilinen aşkın tanımını burada yapmam çok zor. O kadar değişken ve farklı türlere girerek kendisini gösterebilen bir duygu ki aşk, bir duygudan da daha fazlası aslında. Hayatlarımızı direkt etkilemesiyle ve insan gibi komplike bir canlıya ait karmakarışık, değişen ve gelişen bir olgu olmasıyla üzerine eğilmeyi ve anlamlandırmayı oldukça hak eden bir duygu. Adeta bir okyanus gibi, belirsiz ve derin aşkın derinliklerine gireceğim bugün Psikolog Robert Sternberg'ün tanımlamalarını kullanarak. Aşkın üç temel ve en az kendisi kadar karmaşık duyguların farklı kombinasyonlarıyla oluştuğunu ve bu kombinasyonların değişmesiyle sekiz farklı türe bölündüğünü "Aşk Üçgeni Teori"sinde anlatan Sternberg, bu yoğun hisleri ve deneyimlediğimiz farklı aşk biçimlerini anlamlandırmada önümüze ışık tutuyor. Bu aşk türlerini tanımlamadan önce, onları oluşturan temel üç duyguyu tanımlamaya çalışmamız gerekiyor: yakınlık, tutku ve bağlılık.

    Yakınlık

    Yakınlık, iki kişinin sözlü ya da sözsüz iletişim kurarken birbirlerine karşı hiçbir yargılanma korkusu olmadan açıkça hislerini ve düşüncelerini dışavurabildiği duygu-durumdur. Yakınlık, bir noktada bağlılığı içerir, ama o kadar yoğun değildir. İki insanın birbirinin yanında fiziksel ve zihinsel olarak rahat hissedebildiği durumlardır. Karşı tarafın size her türlü durumda anlayışlı davranacağının bilincinde olduğunuz bu duygunun varlığını hissettirebilmesi için açık iletişim ve sadakat şarttır. Sadakat, genel olarak toplumda anlaşıldığı gibi insanların birbirini fiziksel olarak aldatmamasından ibaret değildir. Buradaki sadakat kavramına, karşı tarafın size her daim açık olacağına ve size karşı pozitif duygularının bir günde değişmeyeceğine inanmak da dahil edilir ve ilişkiler için oldukça önemlidir.

    Tutku

    Tutku, toplumumuzda açıkça konuşabildiğimiz bir duygu-durumu olmamasına rağmen, varlığı oldukça güçlü ve manyetiktir. Vücutlarımızda hissettiğimiz bilinçaltından gelen, otomatik hisler tutkudan gelmektedir. Yakınlıktan çok daha farklı ve anlaşılması güç olabilir. Kimi zaman bir insana karşı hissettiğimiz tutkuyu bilincimiz otomatik olarak bastırır ve gerekli koşullar olmadığı sürece saklar. Ancak tutku, ten uyumu, cinsellik, fiziksel beğenme ve adeta vücudumuzu elektrik şoku almış gibi titreten hisleri bünyesinde barındırır. Bizi canlı hissettirir, heyecanlandırır ve adım atmaya iter. Freud'un da zamanında dediği gibi, insanlar tarafından önemsiz görülse de, cinsellik aşkın en yalın halinde dışavurumudur. Bu sebeple aşkın çok büyük bir parçası tutkudur. Onu bu kadar güzel yapan da bize kattığı risk alma cesaretidir.

    Bağlılık

    Bağlılık, bu üç duygu içerisinde gelişmesi en çok zamana ve başka dışsal koşullara bağlı olanıdır. Diğer ikisine göre çok daha komplekstir, ancak daha uzun süreli ve kalıcıdır. Belki de doğru kişi, doğru zaman koşulunu en fazla hissedebileceğimiz duygu budur. Çünkü sorumluluk, süregelme, kendini adama, fedakarlık ve yüksek duygusal kapasite gerektirir. Bağlılık, bir ilişkiye fiziksel ve zihinsel anlamda kendimizi adamayı, çaba harcamayı, aktif olmayı ve gelecek planları yapmayı getiren güçlü ve karmaşık bir olgudur. Kendi kendine ortaya çıkan bir duygu değildir, yüksek irade ister. Ancak hissettirdiği güven, huzur ve birlikte büyümenin getirdiği heyecanı düşündüğümüzde, harcanan çabayı sonuna dek hak eden bir histir.

    Sternberg'e göre, aşkın sekiz farklı türü vardır ve bu deneyimler ilişki özelinde herkeste farklılık gösterir. Bu farklılıkların önemli sebeplerinden birisi de bu üç hisin farklı yoğunluklarda ve kombinasyonlarda yaşanmasıdır. Şimdi gelin bakalım aşkın farklı deneyimlerde ortaya çıkışına.

    1)Aşık Olmama Durumu

    Aşkı oluşturan üç duygunun da hakim olmadığı günlük ilişkilerimizdir. Belki de bizim için en basit ilişki şeklidir. Arkadaşlarımızla ve ailemizle yaşadığımız deneyimler ve ilişkilenmeler, bu gruba girmektedir. Aşık olmama durumlarının bile kendi içinde bölmelere ayrıldığı ve kimi zaman karmaşıklaştığı dönemler olabilir, bunlar belki de gelecekte başka bir yazının konusu olacaktır.

    2)Beğenme/Hoşlanma

    Sadece yakınlık duygusunun hissedildiği bu durum, kişilerin romantik bir ilişkiye başlamalarının bir önceki aşaması gibi düşünülebilinir. Bu durumda, kişi karşı tarafla sohbet etmekten, denk geldikçe deneyimleri paylaşmaktan ve tanışmaktan keyif almaktadır. Bu aşk türünde, duygusal yakınlığı hissederiz ve bizi çok tatmin eden bu yakınlığı daha da ilerletme isteğinde oluruz. Bunun için adımlar atar ve attığımız her bir adımdan tatlı bir heyecan duyarız. Bizi daha da ilerlemeye iten merak duygusu içimizi sarmıştır ve hoşlandığımız kişiye dair daha fazla şey bilmek, onu daha iyi tanımak için sabırsızlanırız.

    3)Delicesine Aşk

    Hiçbir şekilde mantığın yer almadığı bu korkunç verici güzellikteki aşk türü, her insanın hayatının bir döneminde kötü kararlar vermesine sebep açmakla ünlüdür. Tutku ögesinin oldukça yoğun yaşandığı bu deneyimde, bedenimiz sadece o kişiyi istemekte ve aramaktadır. Daha çok hormonal etkilerin vücudumuza etkisiyle kendisini gösteren bu aşk, aslında bir nevi sürekli söz konusu kişiye susamak gibidir. Bedensel ihtiyaçlar ve cinsellik arzusu en yoğun halindedir, kendimizi yalnızca o kişinin bedenine yakın oldukça iyi hissedecek gibiyizdir. Korkutucu derecede güzeldir ve tehlikelidir. Ancak bağlılık ve yakınlık duygularıyla pekiştirilmedikçe, bu durum bitmeye mahkumdur. İçimizdeki o sonsuz arzular tam tersi için bize yalvarsa bile.

    4)Boş Aşk

    Bu aşk türünde, yakınlık ve tutku yoktur. Yalnızca bağlılık vardır ve adeta mezarda yatan bir aşk tablosuna bakarız. Genelde insanların "mantık evliliği" olarak adlandırdıkları ve içinde keyifli bir aşk ve yüksek arzular içermeyen ilişkiler bu aşk türüne girer. Kişi bazı sebeplerden ötürü partnerine bağlıdır ancak partnerine karşı yoğun bir cinsel arzu veya sempati hissetmemektedir. Burada hoş sohbetler, yoğun deneyimler yaşanmaz. Canlı tutulamayan her ilişki günün birinde boş aşka dönüşme tehlikesiyle karşıdır ve ilişkiyi alevlendirmek iki tarafın katkılarıyla yapılabilecek bir süreçtir. Boş aşkı sürdürmek, kimi insana göre çok zor olabilirken, bazıları için güvenli bir limandır ve karşı tarafa maddi ve manevi sebeplerden dolayı bağlıdır. Bu bağı koparmaktansa, o ilişki hiçbir şekilde heyecan ve keyif vermese bile onu devam ettirmek çok daha kolaydır. Ama aslında, o bağı koparabilmek cesaret işidir ve kişinin hayatına muhtemelen daha büyük güzellikleri çekmeye gebedir.

    5)Romantik Aşk

    İçerisinde yakınlık ve tutku barındıran bu aşk türü, adeta hazzın en büyük sembollerinden birisidir. Kişiler, birbirlerinin zihinlerine, ruhlarına, bedenlerine ve daha birçok özelliklerine büyük bir hayranlıkla bakmakta ve zamanlarının çoğunu birlikte geçirmek istemektedir. Bu muhteşem tablodaki belki de en büyük ve tek eksik, kişilerin birbirlerine bağlanamamaları ve ilişkinin sorumluluğunu alamamalarıdır. Ortak nokta bulunmaz ve iki kişi birbirine karşı sorumluluk almayı kabul edemezse, bu güzel aşk nadide bir çiçek gibi solacaktır. En büyük kavgaların ve en tutkulu barışmaların olduğu bu aşk türü, kişiye ne kadar üst düzeyde bir zevk verse de, çok da canını acıtacaktır. Çünkü bu aşk türünde, kişiler birbirlerine karşı ne kadar büyük bir çekim hissetseler de her an kopmaya ve kendi hayatlarına dönmeye eğilimlidir. 

    6)Dostça Aşk

    Arkadaş ilişkilerine oldukça benzeyen bu aşk türü, bağlılık ve yakınlık içermektedir. Maalesef yüksek tutkuyla başlayan bazı aşklar zamanla bu güzel, keyifli ama pek de haz vermeyen aşk türüne dönüşebilmektedir. Bağlılık ögesi nedeniyle yine iki kişinin birbirinden kopmasının zor olduğu, adeta iki aşık tablosundan ziyade iki çok iyi dostu gördüğümüz bu aşk, cinsel yönümüze hitap etmediği için zamanla ölen bir duruma dönüşebilir. 

    7)Aptalca Aşk

    Bu yazarın en üzüldüğü aşk türüne geldi sıra. Adı gibi, trajik sonların adeta çağırıcısı olan bu aşk türü, tutkunun ve bağlanmanın en yoğun yaşandığı aşk türüdür. Kişi, büyük arzularla başladığı ve partneri olmadan yaşayamayacak gibi hissettiği bu deneyimini karşı tarafla aslında dostça bir yakınlık kuramadığı için bitirmek zorunda kalır. Çünkü bu aşk türünde, tutku aslında ilişkinin çimentosu gibidir. Tutku da zaman zaman azalan ve artan bir duygudur, bu da bu ilişkinin tutkusunun azaldığı ilk çatlakta başına gelecek trajedilere gebedir. O zaman bile bu ilişkiyi bitirmek ve daha sağlıklı ilişkiler kurmak üzere yolları ayırmak çok zordur; çünkü bağlılık çok ağırdır ve onsuzluk en az ölüm kadar zor gelir kişiye. Yıldırım aşkı dediğimiz türden bir aşktır, benzersiz bir deneyimdir çünkü acının ve sevginin en yoğun hissedildiği bir süreçtir.

    8)Mükemmel Aşk

    Her insanın belki de ideallerini oluşturan ve kişiye en zevk veren olmasa da, huzur veren ve "Sonsuza kadar mutlu yaşadılar." sonuna inanmamızı sağlayan aşktır mükemmel aşk. Bahsettiğimiz üç duygunun, yakınlık, bağlılık ve tutkunun da içerisinde bolca barındığı aşk türü olan mükemmel aşk, adeta her şeyin ütopik bir dünyaya ait olduğu uçuk hayallerimize ait gibidir. En sağlıklı, kaliteli ve huzurlu ilişkilerde gördüğümüz mükemmel aşk, umut verici ve özgürdür. Karşı taraf, hem sizin en iyi dostunuz, bütün arzularınızın öznesi ve huzur kaynağınızdır. Bu kişiyi bulduysanız, yaşadığınız her anı onunla geçirmek, onu şımartmak, sevmek ve içinizde yıllarca saklı tuttuğunuz hislerinizi ona yansıtmak için sabırsızlanırsınız. Gerçekten de mükemmel aşktır, öyle ki onun yanında ölmenin sizin için ne büyük bir şans ve mutluluk kaynağı olduğunu düşündürür size. Bu aşkın en temel sorunu, onu sürdürmekte ve üç ana duyguyu devam ettirebilmektedir. Ne mutlu bunu yapabilenlere! Dünyada cenneti yaşayan kişiler gibi görmüşümdür bu şansa sahip olan kişileri hep.

    Aşk, kişiye özeldir çünkü dünyayı nasıl algıladığımıza göre şekillenir. Dolayısıyla, geçmişimiz ve bugün yaşadıklarımız gelecekte yaşayacağımız aşk türünü de devamlı etkiler. Bir kişiyle ilişkiye başlamak, o insanın o güne dek yanında getirdiği bütün yükleri, düşünceleri, tabuları, düşünce yapılarını ve eşsiz yanlarını tanımayı ve tanıdıkça o ilişkinin dinamiğinin değişmesinin habercisidir. Bu sebeple her ilişki bir örüntü oluşturur ve bu örüntü bütün insanlar gibi eşsizdir. Biz aşk türlerinin tanımını yapmaya çalışsak da, her aşk o kadar özel ve biriciktir ki, her zaman gözden kaçıracağımız bazı noktalar olacaktır. Nasıl olursa olsun, aşkın her deneyimi hayata dairdir ve hayat gibi iniş ve çıkışlarla doludur. Her şeye rağmen, bizi canlı hissettiren bu duygular, iyi ki varlar.

    Kaynakça: https://videmusdergi.com/2021/02/14/sternbergin-ask-ucgeni/


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.