*Grapon Kağıtları İnceleme
Didem Madak; Türk Edebiyatının en değerli şairlerinden, gövdesini çiçekli perdelerin ardına saklayan çiçek kadın. Ve onun ilk şiir kitabı, grapon kağıtları.
Grapon kağıtlarının arka kapağında şöyle yazmış Madak, "Bu kitapta yer alan şahıs ve mekanların gerçekle alakaları tamdır. Kahramanları hep yanlış ata oynayanlardır. Kediler, kadınlar, muhabbet kuşları, gözyaşları hepsi sahiden vardır ve bir dönem yaşamışlardır." Şu satırların güzelliğine bakar mısınız?
Didem Madak. Onun için en sevdiğim şair demek yeterli gelmiyor benim açımdan, şiir demek his meselesi, kişisel çok öznel bir alanı edebiyatın. Bir şairin yazdığından çok farklı anlamlar çıkarıp o anlama aşık olmak mümkün. Ama Madak bana okurken en çok hissettiren şair, okurken yaşatan şair desem daha doğru olur. Şairlerin, yazarların hayatlarını okuyunca, araştırınca eserleri gözünüze daha farklı gelmeye başlar. Sadece kitabı okumazsınız, o yazarın/şairin o satırları yazmasına neden olan yürek yangınını da bilerek okursunuz aslında.
"Bir gül uzatırdı çocuklardan biri
Ellerimden güle yalnızlık batardı
İçi bulanırdı yalnızlığımın
Kusardı serseriliğini en görkemli meydana."
Ben Madak ile ilk basılı eseri olan "grapon kağıtları" kitabında bulunan "çiçekli şiirler yazmak istiyorum bayım" şiiri vasıtasıyla tanıştım. Nasıl etkilendim anlatamam. O zamana dek okuduğum şiirlerden çok farklıydı ama tam ihtiyacım olandı sanki. Evet, her şiirde yaşanmışlık vardı elbette ama Madak'ın satırlarında beni etkileyen apayrı bir ruh vardı.
"Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.
Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum."
İnsan hissetmeden yazamaz bana kalırsa ve bu yüzden Madak'ı okudukça şunu sordum kendime, "neler yaşadı da şair oldu? ne hissettirdiler de kaleme kağıda sarıldı? bu satırları yazmasına sebebiyet verecek derecede nasıl yaraladılar onu?" Hayatını araştırdım böylece, dönüp defalarca ailesine yazdığı şiirleri okudum. Şiirlerin anlamları katlandı, sadece şiirleri değil satır aralarını da okuyabildim o zaman, daha çok hissettim ve daha çok yandı canım.
"Hatırlar mısın?
Mavi saçlı bir Tanrı gibi severdim
Burdur gölünü
O göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü
Vişne bahçeleriyle dolu,
Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin.
Bazen ölmek istiyorum.
Beni yeniden doğurman için
İri, ekşi bir vişne tanesi gibi."
Madak bir hissi anlatır. Hayal kırıklığı, yenilmişlik, yorgunluk, acı, ölüm, ölüme rağmen yaşamak...ama bunları anlatırken sokaklara çıkarır sizi. Günlük hayatı anlatır şiirlerinde, hislerle yoğurur. Çok yakın, çok
hisli, çok gerçek şiirleri vardır.
Polyanna'ya mektup yazan şairdir Didem Madak.
"Pollyanna..
Sana göre insan
Profiterol yer gibi yaşamalı
Bir çamur deryasının içinde
Küçük beyaz mutluluk topları yakalamalı. Bense vücuduma şiirler saplıyorum durmadan
Sen de bilirsin ya Allah.
Dayanabileceği kadar acı verirmiş insana."
İşte ben bu yüzden Madak okumayı, "ruhum açısından faydalı buluyorum." "Darmadağın gövdesini çiçekli perdelerin arkasına saklayan" bu kadının satırlarını, en içimde hissedebildiğimden.
Herkesin hayatının bir noktasında yok onun şiirleri. Onun şiirleri bizzat hayatın ta kendisi. Bu yüzden herkesin onun kalemiyle bir kez olsun tanışmasını dilerim...
Yorum Bırakın