Çöldeki Yolculuk

Çöldeki Yolculuk
  • 1
    0
    0
    0
  • Arafta kalmaya benziyor âşık olmak. Arafın bitmek bilmeyen çöllerinin ortasında gözlerimi kısarak seçmeye çalışıyorum sevgilinin cennetinden gelen ışığı. Işığı arıyorum. Işığı arzuluyorum. Işığa doğru emekliyorum morarmış dizlerimin üstünde. Bu duygu yoğunluğuna karşı çaresiz kalan bir kuluyum sevgilinin; tek umudum bir gün onun cennetine girebilmek. Dünü olmayan biçareyim; onsuz bir yarın dahi düşünemez ölümlü bedenim ve günahkâr ruhum. Bu bağımlılığın getirdiği ağırlığı hissediyorum, tam şuramda.

                Ruhumun derinliklerine kıvrılmış küçük, siyah canavarım hiçbir zaman bu boşluğu tamamen dolduramayacağımı bir mantra gibi tekrarlıyor zaman mekân gözetmeksizin. Çöllerde kaybolacak ve cennetine kavuşamayacaksın. Aklını oynatacaksın bu negatifliğin içerisinde ve ona kavuşabilsen dahi sevgiline zarar verecek bu karamsarlığın. Onun ışığıyla çevrilmişken kaçacaksın içindeki karanlıklardan. İyi biriymişsin gibi hissettirecek seni. Aldanma. İçindeki zehirli fikirlerden kaçamadığın sürece mahkûm olacaksın arafa. Ne sevgilinin cenneti kabul edecek seni, ne de ateşler içindeki korkunç cehennemi. İyi olmaya çalışan gri bir insan olarak kalacaksın ve onun beyazlığını da kirletmeye başlayacaksın zamanla. Uzak dur. Kaç. Kendin gibi grilere git. Arafa aitsin. Orada kal. 

                Küçük siyah canavarımın dediklerine kulak asamaz artık aşkın pençesine düşmüş delifişek ruhum. Dişimi tırnağıma takıp çabalayacağım ulaşmak için cennete. Sevgi ve ışık dolacak ruhum kirlerinden arınıp. Çünkü dünyayı daha güzel gösteriyor sevgili bana. Onunla genişliyor sanki yeryüzü, onunla daha sevilesi hale geliyor insanlar. Güzelleşen dünyayla ruhum da güzelleşecek; iyimser düşüncelerim tavşan yavruları gibi birbiri ardına doğmaya başlayacak ve bütün karamsarlığımı alıp götürecekler. Âdem’in cennetini bu kötücül gezegende tekrardan bulacağım, hem de sevgilinin kollarında. Kim bilir, belki o da cennetten düştükten sonra senelerce deli divane dolaşıp Havva’sını bulduktan sonra kavuşmuştur dünyadaki cennetine. Ben de kavuşacağım özel cennetime çöllerin boğucu havasından kaçıp arafı atlatarak. 

                Bir soluğunda kimsenin daha önce koklamadığı egzotik çiçeklerin kokusuyla mest olacak ve sarhoş olacağım görkemli burnunun kenarlarında gezinirken. Kucağında dinlenirken kapatacağım gözlerimi ve dokunacağım sevgilinin kuş tüyü yastıklardan bile yumuşak tenine. Aydan daha parlak tenini görmek için aralayacağım gözlerimi yavaşça ve görkemli çenesine dokunacağım. Yaldızlı gözlerinin içine bakacak ve evrenin sırlarını keşfetmek üzere olan bir astrofizikçinin hissettiği heyecanı hissedeceğim. O gözlerde saklı çünkü hayatıma anlam verecek keşifler, o gözler kurtarabilir ancak ölümlü ruhumu. Çöllerden çıkarır beni ellerimden tutup ve bir öpücüğüyle iyileştirir bitkin vücudumu.  

                Karamsarlığa kapılma hakkına sahip değilim yüce sevgisini tamamen bana vermeye hazır sevgili kollarını açmış karşı tarafta beni beklerken. Çölün yıpratıcı fırtınalarından korkmamalı ve önüme çıkacak her engeli yenmeye hazır olmalıyım. Küçük siyah canavarımı yok edeceğim öncelikle sevginin iyileştirici ışığıyla; biliyorum ki karamsar yaratığın zararı dokunacak bana ve azizime. Beynimi hak ettiği sükûnetine kavuşturduktan sonra ruhum ışığına kavuşacak ve sevgiliye yaraşır bir hale gelecek. Sonrasında başlayacak aşka doğru yolculuk. Yok, içimde ufacık da olsa bir tereddüt kırıntısı çünkü aşkı bedenimi ve ruhumu diri tutacak bu yolculukta. Cesaretle ve istekle atılacağım bu serüvene ve umurumda bile olmayacak başıma gelebilecek badireler. Çünkü hiçbir canavarı yenmek daha zor olamaz yârin yokluğuna katlanmaktan. Ve hiçbir badire daha korkutucu olamaz sevgilinin kollarında uyanamamaktan. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.