Onu Gerçekten İstiyor Musun?

Onu Gerçekten İstiyor Musun?
  • 5
    0
    2
    0
  • Hepimiz, kendimizi  "başarısız" olarak nitelendirdiğimiz romantik ilişkilenmelerin içinde buluruz zaman zaman. Bu başarısız bağlantılara takılan bir sürü Türkçe-İngilizce isim var; situationship, yarım kalan aşk, başarısız aşk, failed talking stage, eski flört gibi. Eski sevgililerimizi bu sınıfa sokmayız genelde, çünkü zaten yaşanmış ve deneyimlenmiş bir şeyin başarısı olmaz, iyi kötü anıları olur sadece. Çoğu zaman insanda "başarılı olma" obsesyonu yaratan bu yarım kalan deneyimler, kafamızın bir yerinde aktif veya pasif olarak soru işareti şeklinde kalmaya devam eder. Peki neden bu yarım kalan hikayeleri ciddi bir yola sokma konusunda bu kadar takıntı yaparız? Gerçekten o insanla karşılıklı bir sevgi ve sorumluluğun paylaşılacağı bir sevgililik ilişkisi midir istediğimiz, yani uzun bir süre boyunca o insan tarafından sevilmek, fark edilmek, ilgi almak ve onunla bir hayatı paylaşmak mı isteriz? Yoksa bu sevgili olma obsesyonunun altında yatan çok daha farklı sebeplerimiz mi var? Bu yazımda bu ikisi arasındaki farkı anlayabilmek için kendimize sorabileceğimiz 4 zor sorudan bahsediyor olacağım.

    1) Neden bu ilişkinin içinde olmak istiyorum?

    Gerçekten bu insanla aşkı ve sevgiyi sürdürmek için çabalayacağım, savaşacağım ve o insana verdiğim değerin büyüklüğünden gelen bir güçle bundan asla yorulmayacağım, bıkmayacağım bir ilişkinin içine sokmaya değer görüyor muyum bu kişiyi? Yoksa bu insanın beni sevgili konumunda görememesini bir hırsa mı çevirdim? Benim için bütün olay o insanı kazanma oyunundan ibaret olabilir mi? Kimi zaman flörtlerimize bu muameleyi yaparız bilinçsizce. Asıl istediğimiz o insanla sevgililik deneyimini yaşamaktan çok o insana sevgili olabilmiş olmak, yani bir başarı kazanmaktır. Belki de o insan bile değildir bizim için başarı, bir sevgiliye sahip olabilmiş olmaktır. Bir insanın bizi hayatının büyük bir bölümüne katacak kadar büyük gördüğünü bilmek ve bunu uzun bir süre biliyor olmak besler egomuzu. Hoşlandığımız insanı sevgilimiz olarak mı görmek istiyoruz, yoksa yanımızda bir madalya gibi gezdireceğimiz bir savaş ganimeti mi?

    2) Bu ilişki bana neyi hatırlatıyor?

    Belki eskinin bir hatırası, annemizin bize gösterdiği küçük bir merhamet kırıntısı, babamızın bize göstermediği övünç, öğretmenimizin bize hiç söylemediği o "aferin" kelimesi. Belki de eski bir platonik aşkımızın bizi reddedişi. Yeni hoşlandığımız kişiyle kurulabilecek olası bir romantik ilişkide geçmişin bütün bu hiçbir zaman iyileşmelerine izin verilmemiş acılarını telafi etmeye çalışıyor olabilir miyiz? Geçmişin hatalarını tekrar yapmama gücümüzün olduğunu yeni bir insanda kanıtlamaya çalışıyoruzdur belki de. Bu ilişki benim için geleceği temsil eden ve kalpten dilediğim bir deneyim mi, yoksa içimde çözemediğim travmalarımı bastırmak için kullandığım bir tampon mu?

    3) Bu ilişkinin hayatımla bağlantısı nedir?

    Hoşlandığım ve bir ilişki yaşamak için adımlar attığım kişinin gerçekten hayatımla bir bağlantısı ve alakası var mı? Bu insana bu kadar çekilmemin sebebi acaba kendi hayatımda başarmak isteyip de başaramadığım şeyleri onun başarabildiğini görmem olabilir mi? Yani kısaca, hayallerini gerçekleştirememiş bir annenin çocuğuna kendi hayallerini dikte etmesi gibi, kendi hayallerimi yaşayan bir başkasıyla sevgili olursam bu başarısızlık hissinden kurtulabileceğime mi inanıyorum? Kendini gerçekleştirmeye dair bir umudu ve çabası olmayan bir insan için, o tatminiyeti en kolay alabileceği yer kendisinden daha başarılı birisiyle sevgili olabilmektir. Çünkü o kadar imrendiği insan, onu hayatına almıştır. Bu imrenilen şeylere ulaşmanın yerine bir süreliğine de olsa geçebilecek bi doyum hissi yaratır insanda.

    4) Bu ilişkiden ne öğrenebilirim?

    Her ilişki az ya da çok öğretici niteliktedir. Hiçbirimiz ilişkilerimize başlarken ders almak için başlamayız, ama o süreçte ve belki de bitişinde bizim için bir ders haline gelir. Gerçekten bu ilişkinin bana hayatımda değerli şeyler öğretebileceğine ve günün sonunda pişman olmayacağıma inanıyor muyum? Yoksa ilişkinin bu kısmını aklıma bile getirmiyor muyum? Bu insan gerçekten bana bir şeyler öğretebilir, hayatıma ve ruhuma dokunabilir, bir cümlesiyle bile beni aydınlatabilir, tek bakışıyla bana yeni bir perspektif kazandırabilir mi? Kazandıramayacaksa veya bundan emin değilsem gerçekten ben bu insanla duyguların en yoğun yaşanacağı türde bir sevgililik ilişkisi istiyor muyum? 

    Bütün bu sorular, cevaplanması sorulmasından bile daha zor türde olan, birbirine bağlı sorular. Ancak bu "yarım kalan aşk" konseptinin kaotikliğinden, belirsizliğinden ve huzursuzluğundan çıkabilmek için tek tek, detaylıca üzerine düşünülmesi gereken sorular. Hepsini geçin. Çok zorlanırsanız, bu 4 soruyu da bir kenara bırakın ve kendinize sadece şu tek soruyu sorun. Ben, şu an hayatta bulunduğum maddi manevi şartlarımla, bütün travmalarımla, geçmişimle ve geleceğimle, kalbimin ve aklımın bütünüyle, ruhumun her zerresiyle; bu insana dair bildiğim ve bilmediğim her şeyi keşfetmek için sabırsızlanıyor, ve onunla daha yoğun bir şeyler yaşamak istiyor muyum? Ben, bu insanı gerçekten istiyor muyum?

    Görsel: https://tr.pinterest.com/pin/23221754316218362/


    Yorumlar (2)
    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.