Hippi Felsefesinin Dayanılmaz Hafifliği: Anlamsızlıkta Anlam Bulmak

Hippi Felsefesinin Dayanılmaz Hafifliği: Anlamsızlıkta Anlam Bulmak
  • 2
    0
    0
    0
  • İnsanlık değişti, dönüştü ve en beklenmedik haline ulaştı. Dansların, duyguların tavan
    yaptığı,kimsenin ayık gezmediği ve nihai isteğin en haz dolu anları dibine kadar yaşamak olduğu
    döneme hoş geldiniz. Hippi çağı! Duyu kapıları sonuna kadar açıktı, insanlar alabileceği bütün zevkleri
    sonuna kadar alıyordu ve ölümün çok mistik anlamları vardı. Dogmatik dinlerden daha ruhani, hislerin
    ön plana alındığı bir inanç sistemine geçti insanlar ve bu inanılmaz bir rahatlık getirdi. O ana dek tabu
    olan her şey kocaman bir keşif alanına dönüştü, sanki insan yeni bir gezegen bulmuştu ve orada
    yaşamayı öğreniyordu, emekler gibi, yavaş yavaş ve sindirerek. Renkler çok gerçekti, hayat çok
    gerçekti ama bir o kadar da gerçek üstüydü.

     Her dumanın arkasında bir ateş olduğu gibi bu dönüşüm de sebepsiz yere ortaya çıkmadı.
    İnsanlar seneler boyu birbirlerini ezdiler, kırdılar, öldürdüler ve yaşamın anlamsızlığının içindeki
    anlamı ortaya çıkarmayı başardılar. İnsan hiçliğin içinde her şeyi bulacağından bihaber iken daldı bu bilinmez dünyaya ve
    beklenmedik anlarda her şeye kavuştu, anlamsızlığın içinde kendi anlamını yarattı ve bu anlam
    dünyalara bedeldi. Küçük bir canlının evrendeki önemsizliğine rağmen nasıl sistem için hayati
    derecede önemli ve anlamlı olduğu anlaşıldı ve bu her şeyi bitirdi; bilinen bütün yönetim sistemleri
    çöktü. Hippilerin bize verdiği çok önemli bir ders vardı; geçmişten ve gelecekten uzaklaşmak,
    monoton hayatta anlam ifade eden her şeyden uzaklaşıp anlamsızlığın içinde kendi anlamımızı
    bulmak. Evet insan bilinçli bir canlı ancak alışageldiği fikirlerinden ve zincirlerinden
    kurtularak kendine bilinçli deme hakkına sahip olabilir yalnızca. İnsan hayatın anlamını ancak kendinden geçtiği anın en doruk noktasında bulabilir ve anlayabilirdi, her şeyi aynı anda anlayabilir ve maddi hayattan uzaklaşabilirdi. Bu yüzden insanlar gitti, düzenlerini, işlerini, okullarını ve hayatlarını tereddüt bile etmeden bıraktılar ve kendilerini yola
    bıraktılar, yolun sonu önemsizdi, iyi veya kötü bir şekilde o yolu öğrenmeleri gerekiyordu. Hissetmeyi
    öğrenmek bundan yüzyıllarca uzaklaşmış insan için kolay değildi ama ancak böylesi doğru olurdu.
    İstedi, çok istedi ve en güçlü yanını kullandı: keşif. Doğaya yönelirken bir yandan da içine
    yönelen insan içindeki sihri keşfetti ve siyah beyaz savaş dünyası rengarenk oldu. Gökyüzü artık her
    günkü gökyüzü değildi, o bile rengarenkti.

    Kendisine bakışı değişen birinin evrenin kalanına da bakışı
    değişecektir, nitekim öyle oldu. Plansızlığın sihri sayesinde monotonluk yerini kaotik, aynı zamanda
    harmoniye sahip bir yaşam tarzına bıraktı. Hippilik bir yaşam tarzından da ötesi aslında, insanın maddi
    olanı ancak manevi olanın uğruna kullandığında anlam veremediği şeylere anlam verebildiğini
    gösteren bir düşünce sistemi. Sistemsizlik içindeki sistem. Kaostan doğan düzen ve huzura ulaşma
    çabası. Ancak kendinizi süregelen düzenden soyutladığınız ve içinize, doğal olana döndüğünüz sürece
    gerçek mutluluğu bulabileceksiniz, öğreti kısaca buydu. Düzenin içindeki insanlar düzenin dışındakileri
    anlamadı, insan anlamadığı şeyden korkar ve nefret eder, onlar da hippilerden nefret ettiler ve
    olabildiğince aşağıladılar. Onların gördüğü o kozmik ışıkları, dinlediği büyüleyici şarkıları, ruhlarının
    patlayacakmış gibi olmasına yol açan güçlü hisleri hissedemeyecek durumda oldukları için fazlasıyla
    sinirliydiler. Sinirlerinin kaynağı ise tabii ki korkuydu. Yeni olandan her zaman korkulurdu.
     Peki bu hayatı ve hayata dair ne varsa sonuna kadar, en derin şekliyle yaşamak isteyen
    insanlar günümüzde ne durumda? Çoğu kendilerinden ve keşiflerden vazgeçmeyi öğrendi, daha
    doğrusu yol gözlerini korkuttu. Var olan düzeni bırakıp yeni, bambaşka yolculuklara çıkmak fikir olarak
    bile yeterince zorlayıcı. Maddiyatın önemi her zamanki gibi ön plana çıktı; o sihirli topluluk diğer
    bütün azınlıklar gibi tarihin tozlu sayfalarında kayboldu. Etkileriyse tek bir ruh bile gökyüzüne bakıp
    gözlerini kapattığı ve anın sihrine kendini bıraktığı sürece orada kalacak. 

    Görsel:https://tr.pinterest.com/pin/133489576448205809/


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.