Advertisement

Bağ Kurmak Neden Acı Verir?

Bağ Kurmak Neden Acı Verir?
  • 13
    0
    2
    1
  • Ortalama ömre sahip bir insan ömrünün sonuna dek birtakım badirelerle uğraşır ve genelde başına gelen umutsuzluk verici olaylara isyan ederek zamanını geçirir. Bu acılardan en belirgini ve sıradan insanların başına en çok geleni de kişinin bağlandığı insanların onlara verdiği acılardır. Ben bunları "zevkin acısı" olarak tanımlıyorum. Çünkü sevdiğimiz insanlarla vakit geçirirken mutluluğun öyle yüksek bir seviyesine ulaşırız ki, ancak onları kaybettiğimiz zamanki acımıza eş yoğunlukta bir ruh haline bürünürüz. Gözümüzü sis perdesi bürür, bizim için hayatta daha mutluluk verici hiçbir şey kalmamıştır. Uyuşturucu gibi. 

    Sevginin bu seviyesi kişinin duygusal zekasını düşürür. Duygusal zeka, kişinin duygularının farkında olması ve onları doğru yere yönlendirebilmesi, gerektiğinde de bastırabilmesini kapsar. Bir insanla bağımıza bu denli bir anlam yüklediğimizde bu becerimizi de kaybederiz. Bu yüzden çok fazla zevk, acıdır. Bu becerisini kaybetmiş bir insanın bir noktada acı çekmemesi neredeyse imkansıza yakındır. Çünkü yalanlarla, yanlış anlaşılmalarla, aldatılmalarla, taklitlerle ve iki insanın birbirini tamamen anlayarak hareket etmesinin imkansız olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Duygusal zekamızı, bir insanla olan bağımızın bize getirdiği duygular uğruna feda ederiz genelde. Tek hatayı da burada yaparız. O mutluluk durumunu baki tutabilmek adına gerçeği görmeyi bir kenara bırakırız. Oysa gerçek şudur ki, çoğu insan cahil mutluluğuna sahiptir ve bağ kurduğumuz insanların çoğu da istatiksel olarak bu insanlar olur. Cahil mutluluğuna sahip olan ve ömrü boyunca cahil kalma arzusunda olan bir insan için gerçek sevginin ve derin bağların pek de anlamı yoktur. Bu kategoriye giren insanlar, gerçek aşkın sahip olduğu "birbirini tamamen anlayamasa dahi anlama çabasına devam etme" özelliğine sahip değillerdir. Onlar için önemli olan kendi küçük dünyalarında kurdukları kesin çizgilerin dışına bir adım bile çıkmadan yaşayıp gitmektir. 

    Peki bu cahil insanlar aslında gerçekten kötü müdür? Yüreğimizi acıyla dolduran, ruhumuza ateş düşüren ve kimi zaman kendimizi suçlayıp günlerce, aylarca hırpalamamıza sebep olan bu insanlar şeytanın dünyadaki izi midir? Bu yazara göre, hayır. Bir süre acımızın ve sinirimizin hedefi haline gelen bu insanlar aslında saf ve şımarık bir çocuk ruhuna sahiptirler ve büyümeyi reddederler. Büyümeyi reddetmek bize güzel ve neşe verici bir ütopya gibi gelse de, aslında cahil kalmayı ve bu şekilde ölmeyi kabullenmektir. Büyüyemeyen insan gerçek ve derin bağlar kuramaz, kursa da sürdüremez. Karşısına derin bir bağ kurmaya istekli birisi çıktığında, bu tarz insanlar genelde şahit oldukları tutkudan etkilenir ve gerçek aşkı merak ederler, o yüzden neyin içine girdiklerini bilmeden bu bağı kurmaya istekli gözükürler. Ancak kısa sürede bu istekleri, bir insanla sürdürülecek uzun süreli bağın getirdiği zorlukları ve acıları anlayınca söner. Sevgileri de bu istekle birlikte boşlukta yok olur gider. Canı yandığında annesine koşan küçük bir çocuk gibi, bu insanlar da önceden en iyi neyi biliyorlarsa ona koşarlar. Canlarının daha fazla yanmaması uğruna ilmik ilmik örülmüş derin bağı çöpe atarlar. Onların doğru bildikleri böyle olmasıdır. Hayvani bir içgüdüsellikle, canın yandığında uzaklaşırsın. Ahlaki veya daha manevi kuralları, istekleri yoktur.

    İnanıyorum ki bu yazıyı okuyan herkesin hayatına birden fazla cahil insan girmiştir. Kimi zaman sizi "Umutlarım, bu bağı sürdürmek için uğraşlarım, özene bözene kurduğum ve üstüne titrediğim sevgim boşa gitti." veya "Benim için anlamı olduğu kadar onun için yok muydu gerçekten?" gibi düşüncelere ve sorulara itmiştir. Tıpkı yazımın başında belirttiğim gibi, gözünüzün başka hiçbir şey göremeyeceği yoğunlukta bir acıya itmiştir. O keyifli günlerin acısının bir şekilde çıkması gerektiğine sizi inandırmıştır. Cennetten kanatları kırıldığı için düşen bir melek gibi hissettirmiştir. Ancak düşen bir melek hala bir melektir. Ve mutlaka bir gün tekrar uçacaktır. Bu acılarını savaş yaraları gibi kanatlarında taşıyarak. 

    Düşmekten korkmayın. Asla uçma cesareti gösterememiş olmaktan korkun. Ömrünüzün sonuna dek cahil kalmaktan korkun.

    Görsel: https://tr.pinterest.com/pin/15199717487854916/

     


    Yorumlar (2)
    • Zihin bağlantılar ile çalışır. Bir zincire yeni bir bağ eklediğimizde eski bağlarımızla bir olur, dolayısıyla acılarımızlada

      • İnsanlardan beklentiyi azaltmak dertleri azaltmak demektir. Beklenti demek dert demektir çünkü.

        Yorum Bırakın

        Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.