Japon Klasikleri 22: Pandora'nın Kutusu, Osamu Dazai

Japon Klasikleri 22: Pandora'nın Kutusu, Osamu Dazai
  • 5
    0
    0
    2
  •  

    Şimdiye dek ortaya çıktığımız yerler hep kendiliğinden parlak ve görkemli olmadı mı? Bundan sonra artık hiçbir şey demeden, ne hızlı ne yavaş, tam olması gereken tempoda dosdoğru yürüyelim. Bu yol nereye gidiyor? Bunu büyüyen bir asmaya sormalısın. Asma sana cevap verecektir:

    “Hiç bilmiyorum. Ama güneşe doğru büyüyorum.”

     

    Osamu Dazai’den okuduğum beşinci kitap, Japon klasikleri dizisinin yeni ve son çıkan kitabı Pandora’nın Kutusu oldu. Yunan mitolojisinden, insanlığın umuduyla ilgili derin anlamlar barındıran efsanesinin adını taşıyan bu eser, bir Dazai klasiği olmasının yanında ilk bu yönüyle dikkatimi çekti. 

     

    Bir geminin kalkışının nedeni ne olursa olsun, her zaman bizlere bir tür belirsiz bir umut hissettirir. Bu antik çağlardan beri değişmeyen, insanın doğasına ait bir şeydir. Yunan mitolojisindeki Pandora’nın kutusu hikâyesini bilirsin. Açılmaması gereken kutu açılır açılmaz hastalık, keder, kıskançlık, açgözlülük, şüphe, ihanet, açlık ve kin gibi akla gelebilecek her türlü kötülük ve uğursuzluk kutudan sürünerek kaçmış, gökyüzünü kaplayarak uçup gitmiş. Bundan sonra, insanlar ne yazık ki sonsuza kadar sefalet içinde acı çekip kıvranmak zorunda kalmış. Ancak kutunun köşesinde haşhaş tanesi kadar küçük, parıldayan bir taş kalmış ve taşın üzerinde belli belirsiz “umut” kelimesi yazılıymış. /s. 8

     

    Yazardan okuduğum kitaplara dönüp baktığımda umut arayışını ensemde hissediyorum ama yanında bir soyutlanma da sözkonusu. Umudu insanlıkta bulamayan bireyin kaybedecek hiçbir şeyi yokmuş gibi bir tavır haline bürünerek intihara sürüklenmesiydi bu. Dazai’nin sıra dışı hayatında birçok kez intihar denemesi vardı, sonunda da gerçekleştirmişti zaten. Otobiyografik eseri İnsanlığımı Yitirirken’i okumuşsanız sonra da benim gibi merakla hayatının, eserlerinin peşine düştüyseniz bilirsiniz bunları. Eğer ilk defa bu kitapla yazara denk geliyorsanız dizide çıkan kitapların sırasını takip ederek okumanızı tavsiye ederim. 

    Yirminci yüzyıl Japon edebiyatının en çok okunan ve bilinen bir yazarı olmasının nedeni açık; yabancılaşan bireyi ve o bireyin yaşadığı toplumla yüzleşmesini, kendi hayatının izleriyle süsleyerek anlatıyor. Okuduğunuz her bir karakterin Dazai’den bir şeyler taşıdığını, hatta o olduğunu bilmek bile yeterli olacaktır. Otobiyografik roman okumayı sevenler dediğimi anlıyordur :) 

     

     

    ‘’Tarlakuşu’’ lakaplı genç bir adamın mektuplarından oluşan bir roman Pandora’nın Kutusu. Arkadaşına yazdığı bu mektupların cevaplarını ise göremedim, yalnız onun kaleme aldıklarıyla yaşadıklarına tanık oldum. Peki ne yaşadı bizim Tarlakuşu?

    ‘’Bizim,’’ diyorum çünkü yazardan bir şey okuduğumda özellikle de ana karakterleri benimsemeden geçemiyorum. Üstelik varoluşsal sancılarla kıvranan, kimliğiyle çelişen ve sonucunda yaşadığı topluma yabancılaşan bir bireye rağmen. İnsanlardan ne kadar uzaklaşırsa ben o kadar yaklaşıyorum o bireye. Bendeki umudu o karaktere yansıtmak içindir çabam belki. Bu kadar içselleştirdiğimden olsa gerek, onun kitaplarının yorumunu yazarken olur olmadık kelimeler, cümleler geliyor aklıma. Saçmaladıysam mazur görün, abartmıyorum fakat durum bundan ibaret.

     

    Tarlakuşu’na dönelim: Hayatta bazı adımlar vardır. Sırayla yapılan şeylerdir bunlar. Yolda yürürken tökezlediğin anlar olur, sonra da düşersin birden, işte düştüğün yerden kalkamadığında olduğun yerde debelenmeye başlarsın. Çırpındıkça da kendinden, çevrenden uzaklaşırsın; tabii ki başı dik tutmaya devam edersin fakat insanların gözünden düşmüşsündür bir kere! Bu yazdıklarımdan sonra ise ‘’ne yaparsan yap, boşa artık’’ klişesi yerine ‘’umudunu kaybetme’’ demek istiyorum. 

     

    Gerçekten konumunun en düşük seviyede olduğunu düşünürken bile, en dibin daha da dibi vardı. İnsanlar, en nihayetinde, kendileri hakkındaki yanılsamalarla sarhoş olmuş bir şekilde yaşamıyorlar mı? Gerçekler acıdır. /s. 49

     

     

    Bir okul kazanması ve mesleğe başlanması beklenen genç bir adam bunları gerçekleştiremeyince yukarıda bahsettiğim adımlar gerçekleşir. Bu süreçte insan kendi olmaktan çıkar, tanınmaz bir duruma gelir ve yabancılaşır. Buhranlardan buhran beğenen Tarlakuşu ise sonunda kan kusar, bir Sağlık Dojosu’na iyileşmeye gönderilir. Kendisi gibi hasta insanların içinde buhranlarından sıyrılmaya çalışarak bir umut arayışına çıkar. Sanatoryumda tanıştığı her insan ve olay bu mektuplarda vücut bulur: odasını paylaştığı hastalar ile onlara bakan ilginç hasta bakıcı topluluğu. Birbirinden değişik ve farklı bireyler, fakat aynı yapbozun parçaları. 

    Kaybolduğu bu yolculuktan çıkıp kendini mi bulacak yoksa sık sık bahsettiği ‘’yeni bir adam’’ maskesini mi takacak? 

     

    Meici Restorasyonu ile İkinci Dünya Savaşı sonrasının etkilerini,  birey – toplum ilişkisiyle beraber götüren mükemmel bir Dazai klasiği! Ölümünden dört yıl önce yayımladığı Pandora’nın Kutusu diğer kitaplarına göre daha umut dolu. Ölümü arzulayan genç bir adamın kalbinde umut kırıntıları aradım, bu nedenle hayatın anlamına dair keyifli bir okuma oldu. 

     

    Osamu Dazai'nin dizide bulunan diğer kitapları ve incelemelerim için:

    Japon Klasikleri 2: Yeşil Bambu ve Diğer Fantastik Öyküler

    Japon Klasikleri 7: İnsanlığımı Yitirirken

    Japon Klasikleri 8: Öğrenci Kız

    Japon Klasikleri 15: Yeni Bir Hamlet

     

     

    Kaynak

    Dazai, Osamu (2023). Pandora'nın Kutusu (Çev. İrem Akçay). İthaki Yayınları

    Kapak Görseli

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.