‘’O an kaybolmuştu. Kayıp ve aynı zamanda toplasan neredeyse bir insan ömrü edebilecek o yitik anlar kervanına katılmıştı. Ama bunların hiçbirini, üzerinden yıllar geçip de Kayıp Zamanın İzinde’yi okumamdan önce fark etmemiştim elbette. Kayıp ya da kesinlikle kayıp o anları kovalama, yakalama ve yeniden kazanmaya adanmış olan, o hiçbir kitaba benzemeyen kitabı…’’ /s. 45
Kayıp Zamanın İzinde’den sonra içerisine düştüğüm boşluğu onun hakkında yazılmış eserleri okuyarak doldurma çabam bütün heyecanıyla devam ederken karşıma ‘’Proust Projesi’’ çıktı. Ne yazık ki bu güzel kitabın güncel bir baskısı bulunmuyor. Nadirkitap’ta bulabildim sadece. Bulur bulmaz da hemen aldım tabii ki.
Kitabı hazırlayan Andre Aciman ile birlikte 28 yazarın yer aldığı bir eser bu. Yazarların, Marcel Proust’un dev yapıtı Kayıp Zamanın İzinde’den en sevdikleri bölümler hakkında birbirinden etkileyici yorumlarını okudum. Bambaşka bakış açılarına ev sahipliği yaptığından dolayı, Proust’un olağanüstü eserine farklı pencerelerden bakma imkanı buldum. Ayrıca Proust Projesi’nde başka bir güzellik daha var: Her bölümde farklı bir yazarın yorumunu okumadan önce, önceki bölümün sonunda bizi Kayıp Zamanın İzinde’nin bir kesiti karşılıyor. Ve bu kesitten önce de kitapta gerçekleşen sahneye dair kısa bir özet de bulunuyor. Yani bu özeti-kesiti okuduktan sonra yazarın yorumunu okumak daha anlamlı oluyor.
İki yıl önce Mayıs ayında okuduğum Kayıp Zamanın İzinde’den sonra hayatımın bir daha eskisi gibi olamadığı o günlere gittim yine Proust Projesi’ni okurken… Hem dev yapıtın en sevdiğim bölümlerini okudum, hem de o bölümler hakkında yazılmış müthiş yorumları. Bu nedenlerle olsa gerek, mükemmel bir yolculuktu benim için.
‘’Ah keşke zamanda geriye gidip o ilk anı geri getirebilsem ve tam olarak hangi koordinatlarda olduğunu tespit edebilsem, işte o zaman nihayet ilkinden sonuncusuna kadar tüm Marcel Proust deneyimlerime sarılabilirim.’’ /s.7
Proust Projesi’nin açılışını önsöz ile birlikte Andre Aciman yapar. Daha sonra eserin ortalarında tekrar görürüz onu. Bölüm başlıklarının adları, Kayıp Zamanın İzinde’nin içerisinde yer alan cümlelerden alınmış. Çok güzel olmuş!
Bölümler Kayıp Zamanın İzinde’nin ilk cildi Swann’ların Tarafı ile başlıyor, son cildi Yakalanan Zaman ile sona eriyor. Dev yapıtı ikinci kez okumuş kadar oldum; kesitler, özetler, yorumlar ve altını çizdiğim her şey ile tutkulu bir yolculuktu bu.
Proust Projesi dev yapıta ve yazarına dair yazılmış en iyi kaynak kitaplardan biri olabilir. Kurgudışı bir eser olması onu kurgudışının kalıplarına bağlı kılmamış; oldukça esnek, çizgisinden yer yer kopan ama ‘’Proust’’tan ayrılmayan nadide bir yapıt.
Proust Projesi’ni Kayıp Zamanın İzinde’yi bitirdikten sonra okumak gerekiyor. Kesitleri, sahne özetlerini ve yazarların yorumlarını anlamak adına böyle yapılması daha uygun olur. Ayrıca Proust Projesi dev yapıtı içselleştirmek için mükemmel bir seçim. Çünkü Kayıp Zamanın İzinde öylesine okunup geçilebilecek bir eser değil, zaten bir kez okuduktan sonra Proust’tan kopamıyorsunuz bir daha. İlk önce onun eserlerini, sonra da onun ve eseri hakkında yazılmış her kaynağı kitaplığınıza ekliyorsunuz birer birer. Edebiyatta tutkuyu derinden hissediyorsunuz artık. Yeri hiç dolmayan bir boşluktur bu his :)
Hiç sıkılmadan, yorulmadan ve tadını çıkartarak yavaş bir şekilde okuduğum Proust Projesi’ni bitirdikten sonra Proust’a ve dev yapıtına hayranlığım bir kat daha arttı. Zaten hayrandım, fakat Proust'la ilgili okuduğum her satır ile bu hayranlığım farklı bir boyuta taşınıyor sanki. Hayatımın Proust’tan önce ve sonra diye ikiye ayrıldığını daha çok hisseder oluyorum.
‘’Gerçeklik; onu nasıl görürüz, nasıl hissederiz, çarpıtırız, nasıl zamanın akışının içine koyarız onu: Belli ki Proust’un başyapıtının konusu da bu. Hangimiz onu okuyup da hayatımızın akışına bakışımızı değiştiren yeni bir anlayış kazanmamıştır?’’ /s. 37
Proust Projesi'nde bazı yazarların görüşlerinden çok etkilendim, bazıları da oldukça yavan geldi. Ama Proust söz konusu olduğunda onu anlatmak, anlamaya çalışmak yeterli olamıyor her zaman. Belki de bana yavan gelenler, onun imgesini içselleştirmiş olsalar bile anlatacak bir şeyleri olmadığını düşündükleri içindir. Yani onu ve eserini anlatmaya çalışırlarken; kelimelerinin ve cümlelelerinin -yersiz, yetersiz kalacağı hissi ağır basmış olabilir. Çünkü ben de böyle düşünüyorum bazen. Yazıyorum, anlatıyorum, paylaşıyorum fakat insanların yalnızca Kayıp Zamanın İzinde'yi okuduklarında beni anlayacaklarına inanıyorum. Proust'u bilen, bilmeyen herkes sadece onu okurken bu hislerle donatılacaklar, o zaman taşlar yerine oturacakmış gibi.
Zaman zaman bu düşünceler gelip gitse de öylesine bir günde tanıştığınız Proust'un adını herkese haykırmak, romanını okutmak, anlatmak, yazmak istiyorsunuz. Bir ''paylaşma'' ihtiyacı duyumsuyorsunuz içinizde bir yerlerde. İşte, ben de o duyumsamının kendini hatırlatmasıyla eyleme geçtim ve bu incelemeyi kaleme aldım. Umarım hoşunuza gitmiştir, edebiyat ile ilgilenen herkesin bir gün Proust ile karşılaşacağına içtenlikle inanıyorum.
Kayıp Zamanın İzinde'nin sonuna geldikten sonra, sayfaların bitmesiyle aslında her şeyin yeniden başladığı bir noktaya gelmek, edebiyatın sunduğu mucizelerinden biri olabilir mi?
Kayıp Zamanın İzinde’yi okumaya başlayınca, artık onu bitirebileceğimizi düşünmeyiz, ta ki son sayfalarına gelip de onu gerçekten bitiriyor olduğumuz zamana kadar. Nasıl olur da her geniş, yavaş, aheste dönemeçte romancısına meydan okuyan bir romanın, hızın karşısında kıkırdayan, kronolojiye gülen, en iyi okurun en sabırlı dikkatini sınayan bir romanın, kısacası ve şüphesiz ötekilere hiç benzemeyen bir romanın, nasıl olur da bir sonu olabilir?/s. 231
Yoğun şekilde anımsanan dünyasında devriye gezsek de, Marcel’in deyişiyle “içine doğru daha da derinliklere insek” de; o derinliklere onun bitmek bilmez yoldaşlığıyla insek de; Proust’un büyük kitabının küçük son kelimesine varsak da, onun kitabını diğerlerini bitirdiğimiz gibi bitiremeyiz./s. 232
Andre Aciman'ın Proust hakkında konuştuğu bir video buldum, ama dilimize çevrilmemiş. Linkini bırakıyorum, belki çeviren olur da izleriz :) YouTube
Hoşuma giden diğer alıntılarla baş başa bırakıyorum sizleri:
Paris’ten çok da uzak olmayan küçük Combray kasabası, varlıklı bir burjuva ailesinin sayfiye evinin olduğu yerdir. Genç anlatıcı Marcel için bu kasaba, kenarları çiçeklerle kaplı yollarda yapılan bahar gezintileri ve serin karanlık odasında, konfor içinde kitap okuyarak geçirdiği yaz ayları demektir. /s. 7
Marcel kendini bir yazar olarak görmektedir, ancak kariyeri pek de şanslı başlamaz; bir gün yazacağı o devasa eseri düşlemekten kendini alamaz. Ne hakkında yazacağını bilmemektedir. Yaşamında dram yoktur, çevresi son derece sıradandır. /s. 23
Konu dünyanın şifresini çözmek olunca, Proust her zaman oradaydı ve ifşa ettiği yeni anlayışları da beraberinde getirdi. Kayıp Zamanın İzinde’nin daha ilk sayfasında “Kitapta sözü edilen şey, benmişim gibi gelirdi bana; bu bir kilise de olabilirdi, bir dörtlü de, I. François’yla Şarlken arasındaki rekabet de” diye yazar Proust, diğer bir deyişle okuduğu kitap, uykuya dalmadan önce dinlediği müziktir sözü edilen. Sanat ve gerçeğin, bilinçaltıyla bu birleşimi Proust’tan aldığım en büyük hediyelerden biridir./s. 37
Peki ya aslında şu an diye bir şey yoksa? Geçmiş ve gelecek arasında bir geçiş olarak bile yoksa, zira Proustyen evrende böyle bir geçiş mevcut değildir. Geçmiş çoktan gelecek tarafından lekelenmiştir ve geleceğin gözü daima geçmiştedir./s. 45
Eğer Proust’u seviyorsanız bir başka Proustsever bulmak genellikle akraba bir ruhla karşılaştığınız anlamına gelir. /s. 56
Kitap bizi duyarlılaştıracak, kendi gelişmiş duyarlılığı yoluyla uyuyan duyargalarımızı tetikleyecektir. /s. 57
Proustyen bir anlaşılmazlığa doğru yolculuğa çıktığımızda mayolarımızı da parkalarımızı da yanımıza almamız gerektiğini hatırlatır bize. /s. 73
Ve Proust’un bu büyük eserinde gerçek ve gerçek olmayan birbirini tamamlayarak bir arada bulunduğu için, bu son da kulağa kusursuz gelir. /s. 91
Proust’un kitapsever gözleri de, yaşamdaki bu şaşırtıcı anlara adeta mıhlanmıştır; bu anların kendilerine has güzellikleri olduğundan değil; kağıda, edebiyata, kurguya, iç dünyanın nihai mekânına bağlanmayı, yani bunlara dönmeyi şiddetle arzu ettiklerinden./s. 117
Sizi nereye götürürse götürsün gitmeye vecd halinde istekliyseniz Proust bu konuda en iyisidir. Dolambaçlı yolları, ayrıntılı cümleleri dikkatli okuru sınar. Adeta şöyle demektedir: “Eğer beni takip ederseniz, dikkatiniz verdiğim şeyin inceliğini görmek konusunda yeterince keskinleşecektir.”/s. 126
Belki Proust’un da gizli yatak odasını sadece yaşamının tümünü bir edebiyat eserine değil, aynı zamanda o odayı bir yankı odasına, tınlayan parçaların kulağa çalındığı ve yirminci yüzyılın en çok ses getiren romanının kaynağının yattığı bir odaya dönüştürebileceği bir yere çevirmesi tesadüf değildir./s. 134
Nasıl bitecek? İster bilerek tutulduğumuz aşk olsun ister zorla içine itildiğimiz yaşam, başladığımız hiçbir şey bu sorudan uzun süre kurtulamaz. Dahası, duyulmak için dillendirilmesi gerekmeyen bir sorudur bu. Onun boş yankısı her zaman, sürünen bir gölge gibi, içinde tökezlediğimiz yolun bir tür karanlığı gibi oradadır./s. 231
“Bugün Proust’u bitirdim?” ne anlama gelir? Proust’u kim bitirir?/s. 231
Muhteşem Gatsby’yi bitiririz. En Acıklı Öykü’yü bitiririz. Ulysses’i bile bitiririz. Elimizde değildir: Okuduğumuz her sayfa bizi sona daha da yaklaştırır. Ama Proust’ta böyle değildir./s. 232
Proustyen Evren'e Ait Diğer Yazılarım:
Kayıp Zamanın İzinde ve Sonrası: Hazlar ve Günler
Marcel Proust'un Mektupları (1): Kalan Son Güzel Kâğıdım
Marcel Proust'un Mektupları (2): Prenses'e Mektuplar
Marcel Proust'u Okumak İçin 10 Sebep
Proust'un Hizmetkârı ve Sırdaşı Céleste Albaret Anlatıyor: ''Monsieur Proust''
Marcel Proust'un Mektupları (3): Üst Kat Komşusuna Mektuplar
Ruskin ve Proust’un ‘’Okuma’’ Yorumu
Bir Edebi Saplantının Öyküsü: ''Proust'un Paltosu''
Yorum Bırakın